Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




7 Ekim 2011 Cuma

Pornografi Şiddet ve Kapitalizm 1

Pornografi şiddet içeren cinsellik kurgusuyla kadınlara haddini bildiriyor, erkeklerin güçlü hissetmelerini sağlıyor. Bir cinsin öteki üzerinde kurduğu hiyerarşi ve şiddeti erotikleştiren bir cinsellik temsilini bireysel özgürlük diye savunamayız.

Bu oturumda, pornografinin kadına yönelik şiddetle ilişkisi üzerine bildiklerimi, düşündüklerimi paylaşmak sizlerle. Üzerinde durmak istediğim iki temel soru şu: birincisi pornografide kadına yönelik şiddet ne ölçüde yer alıyor? İkincisi pornografi içerdiği temsiller ve kurgularla gerçek hayatta kadına yönelik şiddeti ne yönde etkiliyor? Buradan hareketle sunumda değinmek istediğim bir başka konu da içinde yaşadığımız toplumda - yani erkekegemen ve kapitalist bir toplumda - pornografiyi nasıl görmemiz gerektiği, ona karşı nasıl bir politik tutum belirlememiz gerektiği. Buna ilişkin görüşlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce yarım saat kadar bir sunum olacak, ardından hep beraber konuyu tartışabiliriz sanıyorum.
Önce şunu sorayım. Bu salonda hiç internet üzerinden ya da VCD, video veya yazılı materyaller üzerinden pornografi görmemiş, izlememiş olan var mı? Bir kişi mi? Güzel, hemen hemen herkes izlemiş, görmüş. Ben de böyle olduğunu düşünüyordum zaten. Muhakkak aramızda düzenli olarak pornografi tüketen, pornografi sitelerine giren arkadaşlar da vardır.
Gerçekten internetin yaygınlaşmasıyla pornografiye erişim dünyada ve Türkiye'de hem kolaylaştı, hem de yaygınlaştı. Yaygınlaşmaya da devam ediyor.
Pornografi ağırlıklı olarak heteroseksüel erkekler için üretiliyor. Öte yandan gey pornosu üretimi de hayli yaygın. Yani pornografi tüketicileri çok büyük oranlarda erkekler - heteroseksüel ve eşcinsel. Kadınlar arasında da pornografi tüketiminin olduğunu biliyoruz - yüzde 20 civarlarında olduğu söyleniyor çeşitli lokal araştırmalarda. Başta oğlan çocukları olmak üzere, birçok çocuk seks hakkında ilk bilgiyi pornografi aracılığıyla öğreniyor. ABD'de bir çalışmaya göre, oğlan çocuklarının yüzde 90'ı, kızların yüzde 60'ı bir kez pornografi izlemişler. 14 yaşındaki oğlan çocuklarının üçte biri düzenli olarak pornografi tüketiyor.
Türkiye'de biz hep pornografiyi çocuk pornografisi üzerinden tartıştık. Aslında çocuk pornografisi, tüm varolan pornografik materyallerin sadece bir kısmını oluşturuyor. Asıl büyük pay, yetişkin pornografisi, yani içinde yetişkinlerin yer aldığı pornografi. Yani yasaklanmayan, tartışılmayan, bu salondakiler de dahil herkesin internete girip rahatlıkla baktığı, izlediği, kolayca eriştiği pornografi. Oysa tam da bu pornografi - yetişkin pornografisi - içerdiği kadın temsilleri, resmettiği cinsellikle hem kadına yönelik şiddete yer veriyor, hem de bu şiddeti doğallaştırıyor ve meşrulaştırıyor.
Hemen bir noktayı vurgulayayım. Ben konuşma boyunca pornografi derken aslında yetişkin pornografisini kastediyor olacağım. Ancak çocuk ve yetişkin pornografisi ayrımına hem politik olarak karşıyım, hem de bu ayrımı sakıncalı buluyorum. Sunumun ileriki kısımlarında bunun üzerine konuşma fırsatı da bulabiliriz.
Pornografiyi tanımlamak
İsterseniz işe pornografi teriminin kökenine bakmakla başlayalım. Pornografi eski Yunanca bir kelime. "Porne" ("fahişe") ile "graphos" ("yazmak/çizmek") sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir terim. Literal anlamda "fahişeler üzerine yazmak" anlamına geliyor. Sözcüğün İngilizce'y 19. yüzyılda girdiği söyleniyor çeşitli kaynaklarca.
Biz bugün pornografiyi "cinsel organların ve cinsel birleşmenin cinsel tahrik yaratma amacıyla alenen gösterildiği ya da tasvir edildiği yayınlar" karşılığı olarak kullanıyoruz. "Cinsel tahrik yaratma amacıyla" ifadesi burda kilit ifade. Yani örneğin bir anatomi ders kitabındaki görüntüler bu tanıma göre pornografik sayılmıyor.
Öte yandan bu tanım çok steril bir tanım. Yani, böyle bir tanımla pornografi sadece sıradan, doğal bir cinsel birleşme tasviri gibi duruyor. Ancak burada şöyle bir problem var. 1970lerden itibaren piyasada - önce video kaset ve dergi olarak, 1990lardan itibaren VCD, DVD formatında ya da internet üzerinden yaygın olarak erişilen pornografinin içeriğine baktığımızda, bu steril tanımda yer almayan birçok ortak tanımlayıcı nitelik görüyoruz. Bu ortak nitelikler kadınların ve cinselliğin temsiline ilişkin ve tam da bu nitelikler bugün seri olarak üretilen ve milyarca dolarlık bir endüstri haline gelmiş olan pornografiyi, kadınların ikincilleştirilmesini, kadına yönelik şiddeti ve şiddete zemin hazırlayan toplumsal cinsiyet kalıplarını yeniden üreten bir medya ürünü haline getiriyor.
Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet
Şimdi bu ortak niteliklere geçmeden önce kadına yönelik şiddetin temel dinamiklerinden kısaca bahsetmek istiyorum.
Kadına yönelik şiddetin uluslararası kabul görmüş tanımıyla başlayalım. 1993 yılında kabul edilen bir bildirge var: Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi. Burada kadına yönelik şiddet şöyle tanımlanıyor: "ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar veya acı veren ya da verebilecek olan herhangi bir cinsiyet-temelli şiddet eylemi veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama ya da keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma".
Bildirgede kadına yönelik şiddetin türleri de sayılıyor. Bunlar arasında, aile içinde - kız çocuklarına yönelik cinsel taciz ve evlilikiçi tecavüz de dahil olmak üzere - her türlü fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet ile işyerinde, eğitim kurumlarında ve diğer kamusal alanlarda tecavüz, cinsel taciz ile kadın ticareti ve fuhşa zorlama var.
Şimdi bildirgede dikkat çeken önemli bir nokta, kadına yönelik şiddetin cinsiyet-temelli şiddet olarak tanımlanmış olması. Cinsiyet-temelli şiddet - yani kadınların sadece kadın oldukları için yaşadıkları şiddet. Bir başka deyişle, kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyetle yakından ilgili. Toplumsal cinsiyet rollerinin üzerinde yükseliyor ve bu rollere dayalı toplumsal düzenlemelerin devamını sağlıyor. Bundan neyi kastediyoruz?
İçinde yaşadığımız toplumda kız ve oğlan çocukları olarak, doğumdan itibaren, aile, din, eğitim sistemi ve medya aracılığıyla, erkekliği tanımlayan niteliklerin güçlü, egemen ve aktif olmak, kadınlığın ise uysallık ve itaat ile ilgili olduğunu duyarak görerek yetişiyoruz. Şiddet, öğrenilen bir davranış. Oğlan çocukları ve yetişkin erkekler, aileden, okuldan, dinden, medyadan kadınlar üzerindeki iktidar ve denetimlerini korumak, erkekliklerini hem kadınlara, hem de diğer erkeklere kanıtlamak için şiddete başvurabileceklerini öğreniyorlar.
Yani kadına yönelik şiddet, hem bu bahsettiğimiz toplumsal cinsiyet rollerinin bir uzantısı, hem de bu rollerin temelini oluşturduğu eşitsiz ilişkilerin devamını sağlayan, kadınların erkekler karşısında ikincil ve bağımlı konumda kalmalarını, erkeklerin kadınlar üzerindeki iktidar ve denetimlerini korumalarını sağlayan önemli bir mekanizma. Çok kısaca, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet rolleri ve kadınların ikincilleştirilmesiyle ilişkisi böyle.
Şimdi isterseniz bugün seri halde ve yaygın olarak üretilen pornografide kalıplaşmış olan temsil ve kurgulara bir göz atalım ve kadına yönelik şiddetin bu özetlediğimiz temel dinamiği çerçevesinde tüm bunların nereye oturduğuna bir bakalım.(AS/EÜ)
* Sürecek
* Bu yazı, 27 Şubat - 1 Mart 2007 tarihleri arasında Ankara'da düzenlenen ODTÜ Sosyoloji Günleri'nde feminist aktivist Ayşe Sargın'ın "Pornografi ve Kadına Yönelik Şiddet" başlıklı sunumunun ilk bölümüdür.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder