Dünyadan bihaber olup, gelmişi geçmişi yok sayıp şımarık, hadsiz küçük gruplar içinde kokuşmaya yüz tutmak diye de bir şey var..
— DeliMiDeli ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ (@Mi_DeliMiDeli) January 2, 2020
Dünyadan bihaber olup, gelmişi geçmişi yok sayıp şımarık, hadsiz küçük gruplar içinde kokuşmaya yüz tutmak diye de bir şey var. Bazen insan, etrafındaki bu vurdumduymazlığı görünce şaşırıyor; sanki hayat, sadece kendi dar çemberlerinde dönen bir oyunmuş gibi davranıyorlar. Tarihin tozlu sayfaları, insanlığın ortak mirası, bir çırpıda silinip atılabiliyor.
Bu, modern çağın bir hastalığı mı, yoksa hep vardı da şimdi mi daha görünür oldu?
Bu soruyu düşününce insan, tarihin derinliklerinden bugüne uzanan bir döngü görüyor. Belki de bu vurdumduymazlık, bu şımarık küçük grupların kokuşmuşluğu, modern çağın bir hastalığı değil de insan doğasının gölgede kalmış, tozlu bir parçası. Teknolojiyle şişirilmiş egolar, geçmişin derslerini unutturuyor; ama bir yandan da her şeyi acımasızca görünür kılıyor.
Sanki dev bir ayna tutuyor bize: ‘Bakın, işte buradasınız! Çırılçıplak, bütün kusurlarınızla!’ diyor. Mesela, bir zamanlar meydanlarda haykırılan büyük idealler, şimdi sosyal medyanın sığ sularında birkaç beğeniye kurban gidiyor. Peki, bu döngüyü kırmak mümkün mü? Eğitimle, sanatla, belki de unuttuğumuz o eski dayanışma ruhunu yeniden canlandırmakla bir çıkış bulabilir miyiz? Yoksa hep aynı hikâyeyi, farklı kostümlerle, farklı sahnelerde mi oynuyoruz? Siz ne dersiniz, bu çürümüşlüğün panzehiri ne olabilir?
ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder