Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




9 Aralık 2010 Perşembe

Çocuk Haklarının Felsefi Tahlili

ÇOCUK HAKLARININ FELSEFİ TAHLİLİ


Araştırmacılar tarafından, Batı’da 16Y.Y.’ye kadar Çocuğun ayrı bir varlık olarak ele alındığının görülmediği belirtilmektedir. Özellikle ortaçağda çocukların temel gereksinimleri giderilse de özel bir ilgi gösterilmemiştir. Yani çocukların kendilerine özgü giysilere, oyunlara ve besinlere sahip olması gerektiği düşüncesi söz konusu olmamıştır. Çocuklar minyatür insan olarak nitelendirilmiş ve onların yetişkinlerden farklı özelliklere sahip olduğu gerçeği önemsenmemiştir.


Çocuk, bu önemsenmeye ancak 16Y.Y.’de ulaşmış ve Çağdaş dönemde bu durumun daha da üzerine gidilerek, özellikle psikoloji alanında, bilişsel gelişim, toplumsal öğrenme gibi bir çok teori ortaya koyulmuştur. Artık çocuk minyatür insan değil yetişkinlerden ayrı, etkin bir varlık olarak sayılmaktadır. Çocuğun etkin bir varlık olarak kabul edilmesi ise hem kendi gelişimini hem de çevresini etkileyecek bir güçte bir varlığı olması anlamına gelmekte; böylece hak sahibi olma özelliği taşıdığı kabul edilmektedir.

Çocuk-Hak Kavramları

Çocuk Haklarının felsefi tahlilinde öncelikle iki kavramın ele alınması gerektiği açıktır. Bunlardan birincisi, “Çocuk” , ikincisi ise “Hak” kavramıdır. Neye çocuk diyeceğimizin tespiti yani “çocuk”un tanımlanarak sınırının çizilmesi, o sınıra bağlı olan hakların da belirlenmesi için önemlidir.

Çocuk Nedir?

Bunu için Öncelikle Çocuk kavramıyla ilgili yapılan tanımlara bakmamız gerekir:

1. “henüz sütten kesilmemiş oğlan”
2. “Buluğa ermeyen kimse”
3. “Ergenlik çağından önceki kız ya da erkek”
4. “Olgunluğa erişinceye kadar ki kız ve erkeklere verilen ad”
5. “Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız

Yukarıda sunulan tanımlar Çocuğun tanımının yanında “Çocuk nedir”i belirleyen sınırın değişmelerini de bize göstermektedir. Şöyle ki, ilk tanımda bu sınırın içine sadece 12-24 aylığa kadar olan bir yaş grubu girerken, üçünce tanıma baktığımızda bu sınırın genişlediğini ve ortalama olarak 14 yaşına kadar olan yaş grubunu kapsadığı görülmektedir. Bunların yanında en son olarak “Neye çocuk diyeceğimiz”le ilgili en geniş ve kapsamlı kabulü, biz, Çocuk Hakları Beyannamesindeki “Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” ifadesinde görmekteyiz. Bu beyannameyle “çocuk”un sınırı en son haddine getirilmiş ve bu sınır 18 yaş olarak belirlenmiştir.

Çocuk Bir İnsandır Ama Yetişkin değil:

Çocuk haklarını , insan haklarından farklı olarak değil; onun bir öğesi olarak görmek daha doğrudur. Çünkü insan haklarındaki temel haklar, çocuk haklarında da görülmektedir. Örneğin Çocuk haklarının 15. maddesinde ifade edilen çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma hakkı, İnsan haklarının 20. maddesinde de şu şekilde ifade edilmektedir:

“Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir. Hiç kimse bir derneğe mensup olmaya zorlanamaz.”

Yine çocuk haklarının 32. ,34. ve 35. maddelerinde ortaya koyulan istismar ve sömürünün her türlüsü hakkındaki çocuğa ilişkin açıklamalar, İnsan haklarının 4. maddesinde de “Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.” şeklinde karşımıza çıkmaktadır ve bunlar gibi bir çok örnekle karşılaştırma yapılarak ortaklıkları belgelenebilir.

Burada ki ana soru şu olmalıdır: İnsan haklarından söz edilirken neden ayrıca bir çocuk hakkından söz etmemiz gerekmektedir? Ya da, daha doğrusu böyle bir şeye gerçekten ihtiyaç var mıdır?

Bu sorunun cevabı bakış açısına ve toplumsal zihniyetin gelişiminin ilerlemişlik çizgisine bağlı olarak gelişir. Çünkü 16 Y.Y.’den önceki, çocuğu ayrı bir özelliğe sahip olarak görmeyen bir zihniyete bağlı olarak bu sorunun cevabına bakacak olursak doğal olarak hayır olacaktır. Bu çağlarda çocuğun kendisine ait farklı bir dünyası olduğu gerçeği hiçbir şekilde göz önüne alınmamıştır.

16.Y.Y.’den günümüze gelene kadar geçen dönemde ize bilincin ve bana bağlı olarak bu konudaki tutumun değişmesi sorunun cevabının da değişmesine neden olmuştur. Özelikle burada psikolojide yer alan Kişilik Gelişmesiyle ilgili ortaya çıkan düşünceler, çocuğun farklı bir dünyası olduğunu göstermekle kalmamış, insanın tüm yaşamında farklı gelişim dönemleri; buna bağlı olarak da farklı farklı dünyaların olduğunu ortaya koymuştur. Buna örnek olarak Erikson’u verebiliriz.

Genellikle gelişim kuramcıları insanın gelişimini ergenlikte bitirmektedir ve ergenlik dönemiyle birlikte bireyler artık yetişkin özelliklerine sahip olmaktadırlar. Kişilik gelişimcisi olan Erikson ise insan hayatını 8 döneme ayırmaktadır. Her dönemde çözülmesi gereken problemin ve olası durumların var olması söz konusudur. Erikson’un ortaya koyduğu dönemleri şu başlıklardan oluşmaktadır:

1. Birinci Evre ( Temel Güvene Karşı Güvensizlik Dönemi): Doğumdan ilk 1,5 yaş dönemine dek sürer
2. İkinci Evre ( Özerklik-Bağımsızlığa Karşın Utanç ve Şüphe Dönemi): 1-3 yaş
3. Üçüncü Evre (Girişime Karşı Suçluluk Dönemi): 3 yaş ile 5 yaş
4. Dördüncü Evre (Üreticiliğe Karşın Küçüklük-Değersizlik Dönemi): 5 yaş ile 11 yaş arası
5. Beşinci Evre (Kimlik Duygusuna Karşın Rol Kargaşası): 11 yaştan ergenliğin başlamasına dek süren evredir
6. Altıncı Evre ( Tek Başınalığa Karşın Yakınlık Kurma Dönemi): 21- 40 yaş arası
7. Yedinci Evre (Yerinde Saymaya Karşı Üretkenlik Dönemi): 40-65 yaş
8. Sekizinci Evre (Son Aşamada Umutsuzluk Hissine Karşın Benlik Bütünlüğü-Bilgelik Safhası): 65 yaş üzeri dönemi kapsamaktadır

Yukarıda da görüldüğü gibi Kişilik gelişimi kuramcısı Erikson’a göre insan bir gelişim çizgisinde bulunmakta ve bu çizgi birbirinden farklı evrelerden meydana gelmektedir. Ve ,bizim açımızdan da önemli olduğunu düşündüğümüz, her evrenin kendine ait özellikleri ve atlatılması gereken problemleri vardır. Çocukluk ve yetişkinlik de insan gelişiminde de birbirinden farklı iki evredir bu yüzden de ikisi bir olarak kabul edip; bu evrelerdeki özel gereksinimleri göz önünde bulundurmamak yanlıştır. Tam tersine çocukluk döneminde insan o döneme özel, oyuna, besine, eğitime v.b. şeylere ihtiyaç duyacağından bunların sağlanması gerekecektir.

Çocukların en büyük problemli: Çocuk istismarı-ihmali

Çocukluk, yukarıda da belirttiğimiz gibi, insanını gelişim evrelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Çocuk ise bu evrede yaşayan insandır. Böyle bir Gelişim sürecinde Çocuğun ve haklarıyla ilgili olarak kendimize şu soruları sormamız mümkündür: “Çocuğun gelişimini engelleyen ve kısıtlayan öğeler var mıdır? Varsa neler olabilir?”. Bu soruların cevabını Çocuk istismarı ve ihmali başlığı altında toplamak mümkündür. Çocuk istismarı ve ihmali, ana baba ya da bakıcı gibi bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, toplumsal kurallar ve profesyonel kişilerce uygunsuz ya da hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun gelişimini etkileyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin tümünü kapsamaktadır. Bu eylem ya da eylemsizlikle sonucunda çocuk fiziksel-ruhsal-cinsel ya da sosyal zarar görebilmekte; böylece sağlığı ve güvenliliği tehlikeye girmektedir. Buradan yola çıkarak Fiziksel- Cinsel- Duygusal olmak üzere üç çeşit istismardan söz etmek mümkündür.

a-Fiziksel istismar:

18 Yaşından küçük çocuk ya da gencin ana babası ya da bakımından sorumlu başka bir kişi tarafından sağlığına zarar verecek biçiminde fiziksel zarar uğraması, yararlanması ya d bu riskler taşıması olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım içerisine, nesneyle ya da v.b şekillerde bedene vurularak ya da yakılarak oluşturulan zararlar girdiği gibi; Yetersiz beslenme, sağlıksız giydirme, hijyensiz ortamlarda bulundurma gibi durumlar da girebilmektedir.

Fiziksel istismarın çoğu direk olarak etkilediği açıktır. Özelikle bilişsel faaliyetlerinde bozukluklar meydana gelmesine neden olmaktadır. Diğer etkilerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:

1. Yakın ilişki kurma bozukluğu
2. Yoğun öfkeye sahip olma
3. Duygusal yoğunluk azlığı
4. Saldırgan ve suça yönelik davranışlarda bulunma
5. Kontrol edilme güçlüğü
6. İntihar eğilimi
7. Psikopatik kişilik bozukluğu

B-Cinsel İstismar

Bir erişkinin cinsel gereksinimlerini ve isteklerini karşılamak için çocukları kullanması olarak karşımıza Cinsel İstismar kavramı çıkmaktadır. Çocuk Pornografisi, Çocuk Fuhşu ve Aile içi Ensest İlişkiler bu kapsam içinde yer almaktadırlar. Buna uğrayan çocuklarda:

1. Kaygı bozuklukları
2. Uyku bozuklukları
3. Dikkat eksikliği
4. Benlik saygısı bozulması
5. İntihar eğilimi
6. kendilerini suçlu ve yalnız hissetme eğilimi
7. İleriki yaşlarda Birden fazla cinsel eş isteği
8. İleriki yaşlarda Korunmasız cinsel ilişkide bulunma eğilimi

C- Duygusal İstismar

Çevredeki yetişkinler tarafından gerçekleştirilen çocuğun kişiliğini zedeleyen, duygusal gelişimini etkileyen eylemler ya da eylemsizlikler olarak tanımlanmaktadır. En çok karşılaşılan ama kanıtlanması zor olan bir istismar türüdür. Sevgi göstermemek, çok ağır cezalar vermek, ilgisiz tavırlarda ve kötü sözlerde bulunmak gibi davranışılar buna örnek verilebilir. Buna maruz kalmış çocuklarda ise şunlar görülmektedir :

1. Gelişimsel ve sosyal bozukluklar
2. Dışavurum ve içe atım sorunları
3. Kendine güven azlığı problemi
4. Çocuklu çağı mastürbasyonu ve diğer psikiyatrik bozukluklar
5. İntihar eğilimleri

Engellememek İçin Yasalar ve Haklar

Çocukların bu tür problemlere maruz kalmaması için çocuk haklarıyla ilgili bildirgeler oluşturulmakta ve yasalar çıkarılmaktadır. Özellikle yukarda belirttiğimiz İstismar ve ihmallerle ilgili önlemler, Çocuk Hakları Beyannamesinde çok açık ifadelerle belirtilmiştir. Özellikle Madde 6’nın 1 ve 2. fıkralarında ifade edilen taraf devletlerin, çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmeleri ve hayatta kalması, gelişimi için her türlü imkanı sağlamakla sorumlu olduğu beyanı önemli yer tutmaktadır. Madde 13’te ise duygusal istismarın önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Çünkü ilgili maddede çocuğun, düşüncesini özgürce ifade edebilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bununla birlikte Cinsel istismarın engellenmesi için ise madde 32 ve madde 34’de bu konuyla ilgili şartlar açıkça ifade edilmiştir. Fiziksel istismara ilişkin ifadeleri ise madde 35 ve madde 36 da bulmak mümkünüdür. İlgili maddelerde çocuğa yapılan, çalıştırılması da buna dahil olmaktadır, her türlü sömürüyü yasaklanmaktadır.

Bu yeterli olmuyor…

Anlaşmalar yapılıyor… Yasalar çıkarılıyor… Dernekler kuruluyor… Ama bunlar yeterli olamıyor… Çocukların rant objesi olarak görülmesinde azalmanın aksine artış görülüyor…

Araştırmacılar, bunun en büyük nedenin ekonomik yoksulluk olduğunu belirtmektedir. Yoksulluk nedeniyle evden kaçan çocukların çoğu kendilerini fiziksel ve cinsel sömürü içinde bulmaktadır. Yoksulluğun yanında, çocuğun aile içinde şiddete ve cinsel sömürüye maruz kalması da evden kaçmasına ve fuhuş sektörü içerisine düşmesine neden olmaktadır.

Bu sömürüye hız kazandıran bir başka öğe, şuan dahi gelişmekte olan teknolojidir. Özelikle internetin hayatımıza girmiş olması, ve muazzam bir bilgi ağının bulunması; bu bilgilere büyük bir hızla ulaşabiliyor olmamız, bu sektöre inanılmaz bir kolaylık sağlamaktadır. Özellikle istatistiklere baktığımıza internet alanındaki çocuk içerikli pornografik sitelerin sayısında yıldan yıla bir artış olduğu ve bundan elde edilen yıllık gerilin miktarı açıkça görülmektedir.

Sonuç…

Çocuğun insan gelişimindeki evrelerden biri olduğu; bu yüzden de yetişkin olarak kabul edilmemesi gerektiği; çocuğun kendine ait özel bir yaşamı ve bu yaşama ait olan ihtiyaçlarının bulunduğu gerçeği, açık olarak ortaya koyulsa da; görülüyor ki yasalar, yapılan anlaşmalar ve oluşturulan dernekler, çocuk haklarını korumada ve çocukları her türlü sömürüden uzak tutmada yetersiz kalmaktadırlar. Her ne kadar sosyal bilinçlenmeyi ve eğitim düzeyini artırma çabaları söz konusu olsa da şuandaki batı zihniyeti ve buna bağlı olan kapitalist düzenin varlığı, sadece çocuğu değil, tüm insanlığı bir rant objesi olarak görmeye neden olmakta ve bu yüzden de bu konudaki rakamların artışını hızlandıracağı tarafımızca kabul edilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder