Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




5 Mart 2012 Pazartesi

Çocuklar cezaevi'ne değil, anne babalarının kollarına, yuvalarına gönderilmelidir

'Sincan'a değil ailelerine gönderin'

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Pozantı Cezaevi'nde kalan çocukların Sincan Cezaevi'ne değil, ailelerine gönderilmesi gerektiğini söyledi.

Önder, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığı tarafından 81 ilin Emniyet Müdürlüğüne gönderildiğini belirttiği Çevik Kuvvet Temel Eğitim Kitabı'nda yer alan ifadeleri eleştirdi.
BDP'li Önder, kitapta, ''Ön kol kemiği sinirine yapılan atak noktası, ön kolun üst ve iç tarafı olmak üzere iki tarafta bulunur. Bu sinir noktaları dirseğin 6-8 santimetre üstündedir. Bu iki bölgeye atak kolda hissizlik oluşmasına neden olur'' gibi ifadelerin bulunduğunu söyledi. Önder, ''AB'ye talip bir ülkede güvenlik anlayışı bu mudur? İçişleri Bakanı'nı çağıralım, kendisinin tarif ettiği yeri bandajlayalım. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın da eline cop verelim, o vursun. İkisine de yakışır'' dedi.

4 Mart 2012 Pazar

Taş Atan Çocuk, işgenceyi anlattı!..

 'Aklıma annem gelince intihar edemedim'

16 yaşındayken girdiği Pozantı Cezaevi'nde tecavüze uğrayan F.G anlattı: "Sadece tecavüz değil. Dayak adeta günlük yaşamın parçasıydı. İntihar etmek istedim, annem aklıma geldi, vazgeçtim...'"



Pozantı Cezaevi’ndeki vahşete ilişkin bugüne değin hep tanıklar konuştu. Taraf gazetesine konuşan, 19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken ‘taş atan çocuklardan biri” olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde yaşadıklarını aktardı. F.G, kendisinin dışında başka çocukların da tecavüze uğradığını, bu yüzden intihara bile kalkışanlar bile olduğunu söyledi:

3 Mart 2012 Cumartesi

Her geçen gün daha çok çocuk suça itiliyor

 Cezaevinden çıkınca yıldızlara âşık oldum

Cezaevlerinde yaklaşık 2200 çocuk tutuklu ve hükümlü var. Her geçen gün daha çok çocuk suça itiliyor. Adalet mekanizması bu çocukları topluma kazandırmak yerine daha da yaralıyor, dibe itiyor. Hükümlü çocukların 'eğitimevi'nde kalması gerekiyor. Ancak Türkiye'de yalnızca Elazığ ve İzmir'de eğitimevi bulunuyor.



Artan yoksulluk, göçlerin yol açtığı travmalar, etkisiz sosyal politikalar, eğitimsizlik gibi nedenlerle her geçen gün daha fazla sayıda çocuk suça sürükleniyor. 12-18 yaş arasındaki çocuklar aleyhine açılan davaların oranı dikkat çekici biçimde artıyor.

2 Mart 2012 Cuma

Sistem Karşıtı Hareketler - Immanuel Wallerstein & Giovanni Arrighi Kitap oku

 "1968: Büyük Prova", s. 96-113

1968'in Derdi Neydi?

Yalnızca iki dünya devrimi olmuştur. Biri 1848'de oldu. İkincisi ise 1968'de. İkisi de birer tarihsel yenilgiydi. Ama ikisi de dünyayı dönüştürdü. Her ikisinin de planlanmamış ve bu yüzden de derin bir anlamda kendiliğinden olması her iki olguyu da –başarı-sızlığa uğramaları olgusunu ve dünyayı dönüştürmeleri olgusunu– açıklamaktadır. Bugün 14 Temmuz 1789'u kutluyoruz, ya da en azından kimi insanlar kutluyor. 7 Kasım

Çocuk İstismarı Şiddet Döngüsü #çocukistismarinidurdurun

Şiddet gören kuş da şiddet uyguluyor

Bilim adamları, erişkin kuşlar tarafından kötü muamele gören yavru kuşların büyüdüklerinde, diğer yavru kuşlara kötü davrandıklarını tespit etti.
Nazca sümsük kuşları üzerinde yapılan araştırmalar, kuşların "şiddet döngüsünü" devam ettirdiklerini gösterdi. Araştırma, insanlarda olduğu gibi "çocuk istismarının", vahşi hayvanlarda kuşaktan kuşağa aktarılabileceğinin ilk kanıtı olma özelliğini

Dersim Dosyası: Dersim Yalanları Ve Gerçekleri -2- Sinan MEYDAN

 Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 2 - Sinan Meydan
Dersim İsyanın Kökleri
1925 Şeyh Sait İsyanı'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı planlanan bütün "Kürtçü isyanların" kilit noktalarından biri Dersim olmuştur. Ağrı İsyanı'nı planlayan Hoybun Cemiyeti de Dersim'i en önemli merkezlerden biri olarak görmüştür Hoybun Cemiyeti'nin faaliyetleriyle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın Başbakanlığa yazdığı 18 Temmuz 1929 tarihli "gizli raporun" 11. maddesindeki "Dersim, ruh meselesidir. Kürt harekatına istinat noktası teşkil eder. Haydaranlı, Bahtiyarlı, Lolanlı, Balabanlı, Karakiyhili, Arelli ve Çarıklı aşiretlerinin tamamen elde edilmesi lazım geldiğinden bu hususu Hoybun Cemiyeti deruhte eder. Bu durum müştereken tesbit edilerek karar altına alınmıştır." ifadeleri, Dersim İsyanı'nın hazırlıklarının Ağrı İsyanı öncesinde başladığını göstermektedir. Nitekim Ağrı İsyanı'na destek olan isyancılardan bazıları Dersim İsyanı'nda da karşımıza çıkacaktır.
Hoybun-Taşnak ittifakında önem verildiği vurgulanan Dersim bölgesinde Koçgirili Alişir, Hoybun bildirilerini aşiretler arasında yayarak bu bölgelerin de Ağrı İsyanı'na destek olmasına zemin hazırlamıştır. Sonuçta Dersim aşiretleri üzerinde dini bir otoriteye sahip olan Seyyit Rıza, devlet görevlilerine karşı direnişe geçmiş, bunun üzerine Ağrı bölgesinden oraya da kuvvet kaydırılmak zorunda kalınmıştır. Böylece merkezi Ağrı olan ayaklanmanın bütün Doğu Anadolu bölgesine yayılması hedeflenmiştir. Hoybun Cemiyeti dağıttığı

Dersim Dosyası: Dersim Yalanları Ve Gerçekleri -1- Sinan MEYDAN

Daha önce kamuoyuyla paylaşılmayan belge ve bilgilerle yeni bir Dersim Dosyası:



Genç Cumhuriyetin Dersim'e yönelik operasyonunun nedeni Kürtleri yok etmek, soykırıma uğratmak mıdır, yoksa rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak mıdır? Neden sadece Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilirken olayların nedenlerinden hiç söz edilmemektedir?
Şimdi gelin hep birlikte 1937-1938'e uzanıp, Dersim İsyanı'nı anlamaya çalışalım.


DersimYalanları Ve Gerçekleri
En kanıksanmış Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri "Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün liderliğindeki genç Cumhuriyetin, 1937-1938 yıllarında Dersim'de Kürtleri katlettiği!" biçimindedir. Ülkemizde bugün, tarihçisinden gazetecisine, eğitimcisinden siyasetçisine kadar neredeyse herkes, Türkiye Cumhuriyeti'nin Dersim'de bir kıyım ve katliam yaptığını peşinen kabul etmiş gibidir.
Örneğin, İsmail Beşikçi'nin bir kitabının adı, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi' dir. Hasan Cemal'in bir yazısının adı da, Dersim Katliamını Mazur Göstermeye Çalışmanın Ahmaklığı Üzerine'dir.
"Dersim yalanı" Türkiye'de son zamanlarda sıkça siyasete alet edilmeye de başlanmıştır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis kürsüsünden defalarca "Tek Parti döneminde Dersim'de katliam yapıldı!" demiştir.