Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




4 Şubat 2012 Cumartesi

Anarşi, Anarşizm ve Anarşist Nedir?

Anarşizmin tarihsel kökeni ve ideolojik açılımı

Anarşizm, toplum-birey üzerinde baskı, zor veya benzeri bir egemenlik kurmayı amaçlayan Devlet ya da benzer türevleri reddeden; Sömürü ve hükümdarlığın olmamasını amaçlayan ideolojik bir düşünce akımıdır. Başka bir deyişle anarşizm, bireylerin birbirleriyle eşit haklara sahip, özgürce işbirliği içinde olabileceği bir toplum yaratmayı amaçlayan politik bir kuramdır. Anarşizm bireye ve onların bireyselliğine zararlı olarak düşünülen tüm hiyerarşik yönetim ve kontrol biçimlerine karşı çıkar. Devletin ekonomik sistemi (Feodalizm, Kapitalizm, Emperyalizm, Sosyalizm, Komunizm) ne olursa olsun, anarşizme göre bireyin yaşam tercihleri üzerinde herhangi bir zorbalık ya da zorunluluk kabul edilmez.

Anarşizm genel olarak Devlet yada yönetim araçlarına karşı şiddet yöntemini öngören bir hareket biçiminde algılanır. Oysa ki Anarşizm, hükümetin birey üzerindeki olağanüstü gücüne karşı basit bir başkaldırının ötesinde, çok daha incelikli ve nüanslı bir gelenektir. Anarşistler iktidar ve hükmetmenin, toplum için zaruri bir gereksinim olduğu fikrine karşı çıkarlar. Bunun yerine daha işbirlikçi, hiyerarşi karşıtı toplumsal formları, politik ve ekonomik örgütlenmeleri savunurlar.

Anarşizm, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.

Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin temel ilkelerindendir. Ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda Anarşist akımlar arasında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar birbirlerinden çok farklı ve hatta birbirlerine karşı olabilirler.

"Anarşizm" ve "Anarşi" ideoloji ve siyaset alanında en fazla yanlış temsil edilen kavramlardır. Genel anlamda "kaos" veya "düzensizlik" kelimeleri ile eş anlamlı tutularak, anarşistlerin toplumsal kaos ve orman kanununa geri dönüşü arzuladıkları belirtilir.

Bu yanlış tanımlanma sorunu tarihe bakıldığında birçok akım için benzerlik gösterir. Örneğin, tek adam egemenliğinin (Kraliyet -Monarşi) gerekli olarak görüldüğü ülkelerde de zamanında "Cumhuriyet" veya "Demokrasi" gibi kavramlar, aynen "anarşi" kavramı gibi kötü ve yıkıcı olarak değerlendirilmişlerdir. Bugün geliştirilmeye çalışılan sözüedilen kavramlar, eskiden düzensizlik ve karmaşayı temsil etmek için kullanılmışlardır.

Statükonun devam ettirilmesinden yana olan çıkar kesimleri, sisteme karşı çıkanların pratikte başarılı olamayacağını yada "eskiyi aratacağını" öne sürerek Cumhuriyet, Demokrasi, Kapitalizm gibi kavramları durdurmaya, geciktirmeye çalışmışlardır. Elbette bu tür tezleri öne sürmeleri gayet anlaşılırdır: Devletin yada iktidarın "nimetlerinden" kolayca vazgeçemeyecek kadar içine batmış olan bu tür kişi veya kesimlere göre, yeni olan her türlü toplumsal yaşam biçimi ancak dağılmaya ya da kaosa yol açabilir.


"Anarşi" kelimesinin tarihsel kökeni

Yunancadan gelen "anarşi" kelimesi, "olmaksızın", "-sız", "...-in isteği", "...-in yokluğu" ya da "...-in olmaması" anlamlarını veren an (veya a) öneki ile, "yönetici", "hükümdar", "şef", "sorumlu kişi", "otorite" [yetke], "hükmeden", "komutan" anlamına gelen archos kelimesinin birleşiminden oluşur.

Yunanca anarchos ve anarchia kelimeleri genellikle "hükümetin olmaması" veya "hükümetsizlik" anlamlarında ele alınırken; görüldüğü üzere, anarşizmin asıl anlamı basitçe "hükümetsizlik" değildir. "An-archy", "hükümdarın olmadığı" veya daha genel bir ifadeyle "otoritenin olmadığı" anlamına gelir; ve anarşistler bu kelimeyi bu anlamıyla kullanırlar.

Bazı anarşistlere göre anarşizm, "sadece sermayeye değil, kapitalizmin asıl güç kaynağına: yani hukuk, otorite ve Devlet'e de saldırır". Bazılarına göreyse Anarşizm, geleneksel siyasete karşıdır; devletsizlik ve şiddetsizlik temel ilkeleridir. Klasik anarşizmde parlamento sahte bir kurumdur, halkın iktidarı değildir,bu yüzden oy vermemek gerekir. Devlet, doğası gereği kötüdür, kötü olduğu için değil. Partiler, milletvekilleri düzenin elemanlarıdır.

Anarşist akımların ortak özellikleri; Bütünsellikten yoksunluk, antidogmatizm, devrimcilik, çelişki ve tutarsızlığı tutarlı kabullenme, birey özgürlüğüdür.


Anarşizmin İdeolojik Kökeni

Devletin ve hiyerarşinin reddi konusu, 19. yüzyıl Avrupa anarşistlerinin çok öncesinde ortaya çıkmıştır. Bazı yazarlar anarşist bakış açısının Çinli Taoist bilgin Lao Tzu'nun çalışmalarında görülebileceğini söylerler. Anadolu'da yaşayan Sinoplu Diyojen, Knikler ve çağdaşları ile Stoacıların kurucusu Zenon'da Anarşizme benzer konulardan bahsetmiştir.

Modern çağda anarşizm, aydınlanma felsefesinin, seküler düşüncesinden doğmuştur. Özellikle J. J. Rousseau’nun özgürlük temelli ahlak düşüncesi, bu düşüncenin gelişmesinde etkili olmuştur. “Anarşist" terimi ilk başlarda (bazı ülkelerde halen) olumsuz anlam içerirken, Fransız Devrimi ile birlikte, Anarşizme olumlu anlamlar yüklenmeye başladı (örneğin Enragés'de görüldüğü gibi).

William Godwin birçok yazar tarafından modern anarşist düşünceyi geliştiren ilk düşünür olarak değerlendirilir. Peter Kropotkin'e göre Godwin; "eserinde, geliştirdiği düşüncelere isim vermemesine rağmen anarşizmin politik ve ekonomik kavramlarını formüle eden ilk düşünürdür." Felsefi anarşist Godwin, devrimci eyleme karşıdır, ve fazla güçlü olmayan bir devleti geçici ve gerekli bir “şer” olarak görür. Devlet, bilginin toplumda yayılması ile birlikte zamanla güçten düşecek ve gereksizleşecektir. Godwin'e göre insanlar arasındaki herhangi bir temelde ayrım kabul edilemez (yeteneklerde dahil olmak üzere).

Godwin’le birlikte dile getirilmeye başlanan anarşist düşünce ilk kez Pierre-Joseph Proudhon tarafından isimlendirilmiştir. Kendini “anarşist” sıfatı ile tanımlayan ilk kişi olan Proudhon bu yüzden modern anarşist teorinin kurucusu kabul edilir. Proudhon kendiliğinden gelişen bir toplumsal düzen önermiştir. Bu düşünceye göre, örgütlenme, merkezi otoriteden bağımsız ortaya çıkar; bu “pozitif anarşidir”. Bu tür bir sistemde toplumsal düzen, herkesin “sadece ve sadece ne istiyorsa" onu gerçekleştirdiği ve ticari etkinliğin tek başına toplumsal düzeni ürettiği yerde yükselebilir. Proudhon'a göre, "bilimde ve yasada gelişmeler aracılığı ile oluşmuş toplumsal ve bireysel bilincin varolduğu bir yasa veya hükümet şekli, toplumsal düzeni sürdürmek ve özgürlükleri güvenceye almak için yeterlidir. Böylece baskı araçları, polis, bürokrasi, vergi vb. enstrümanlar en aza indirilmektedir. Bu sayede özellikle, monarşiler ve aşırı merkeziyetçilik ortadan kalkar ve federal kurumlar ile komün’e dayalı bir yaşam biçimi bunun yerini alır.


Anarşizm ve diğer ideolojik akımlar

Anarşizm tamamen hükümet-karşıtı, devlet-karşıtı olmaktan ziyade hiyerarşi'ye karşı olan bir harekettir. Çünkü, hiyerarşi otoriteyi kapsayan kurumsal yapıdır. Devletin hiyerarşinin ulaşmış olduğu "en ileri" biçim olması nedeniyle, anarşistler tanımsal olarak devlet karşıtıdırlar; ancak, bu tek başına anarşizmin yetersiz bir tanımlaması olur. Bu demektir ki, gerçek anarşistler sadece devlete değil, tüm hiyerarşik örgütlenme biçimlerine karşı çıkarlar.

Peter Kropotkin'in deyişiyle, Anarşizm "sosyalizmin hükümetsiz sistemidir...". Diğer bir deyişle, "insanın insanı sömürmesinin ve tahhaküm etmesinin sona erdirilmesi, yani özel mülkiyetin {kapitalizmin} ve hükümetin yok edilmesi"dir. Anarşizm, bu nedenle siyasi, ekonomik veya toplumsal hiyerarşilerin olmadığı bir toplum yaratmayı hedefleyen siyasi bir kuramdır. Anarşistler, hükmedenin olmadığı anarşinin uygulanabilir bir toplumsal sistem biçimi olduğunu ve böylece de bireysel özgürlük ile toplumsal eşitliğin en fazlalaştırılmasına hizmet ettiğini savunurlar. Özgürlük ve eşitlik amaçlarının karşılıklı olarak birbirini destekleyen amaçlar olduğunu görürler.

Bakunin'in ünlü sözüyle: "Bizler Sosyalizm olmadan özgürlüğün ayrıcalık ve adaletsizlik olduğuna, özgürlük olmadan Sosyalizmin ise kölelik ve vahşilik olduğuna inanıyoruz."

İnsan toplumunun tarihi bunu ispatlamaktadır. Eşitlik olmadan hürriyet sadece güçlü olan için hürriyet anlamına gelirken, hürriyet olmadan eşitlik ise imkansızdır ve aslında köleliğin gerekçelendirmesidir.

Birçok farklı anarşizm çeşitleri (bireyci anarşizmden komünist-anarşizme kadar) varken, bunların özünde daima iki ortak konumlanış bulunur: Hükümete ve kapitalizme karşı olma. Anarşistlere göre, bir kimse eğer devlete veya kapitalist otoriteye tabi ise özgür olamaz.

Voltairine de Cleyre'nin özetlediği gibi: "Anarşizm, ... yaşamın gereksinimlerinin herkes için sağlanabileceği, aklın ve bedenin tam olarak gelişimi imkanlarının herkesin ortak mirası olacağı bir toplumun olabilirliğini öğretir. ... Refahın üretim ve bölüşümünün halihazırdaki adaletsiz örgütlenmesinin sonunda tamamen yıkılması gerektiğini; bunun yerini, insanın ürününün belli bir kısmını teslim etmek zorunda olacağı bir efendi aramaksızın herkesin çalışma hürriyetini sağlayacak, onun üretim kaynaklarına ve araçlarına erişim hürriyetini güvence altına alacak bir sistemin geçmesini gerektiğini öğretir. ... Körü körüne itaatkar olandan hoşnut olmayanı; bilinçsizce tatmin olmayandan bilinçli tatmin olmayanı ortaya çıkarır. ... Anarşizm, tahakküm bilincini, daha iyi bir toplum arzusunu ve kapitalizm ile Devlet'e karşı aralıksız bir savaşım yapma gerekliliği anlayışını yükseltmeyi amaçlar."

Bakunin'in "yıkma dürtüsü yaratıcı bir dürtüdür" sözünden anlaşılabileceği gibi, anarşizm eleştirel analizi, umutla birleştirir. Bugünkü toplumda nelerin yanlış olduğunu anlamadan daha iyi bir toplum inşa edilemez.

Ancak anarşizmin bir analiz aracı veya daha iyi bir topluma ilişkin bir görüşten ibaret olmadığı vurgulanmalıdır. Kökleri mücadelede, ezilenlerin özgürlükleri için yaptıkları mücadelededir. Diğer bir deyişle, güce değil insanların ihtiyaçlarına dayanan ve yerküreyi kârın önüne koyan bir sistemi başarmanın bir yolunu sunar.

İskoçyalı anarşist Stuart Christie'ye göre: "Anarşizm insan özgürlüğü için bir harekettir. Somut, demokratik ve eşitlikçidir. ... Anarşizm başkalarına sağlanan imkanlardan mahrum bırakılanların ezilmelerine ev sömürülmelerine karşı doğrudan meydan okumalarıyla başlar ve öyle devam eder."


Anarşizme yeni adlar: Liberter Sosyalizm, Özgür Sosyalizm, Özgürlükçü Komunizm

Çoğu anarşist, "anarşizm" kavramına yüklenen olumsuz tanımlamayı görerek, fikirlerinin olumlu ve yapıcı yanlarını vurgulamak için başka kavramlar kullanmışlardır. Bunlardan en yaygın olanları "özgür sosyalizm", "özgür komünizm", "liberter (libertarian, hürriyetçi) sosyalizm" ve "liberter komünizm"dir. Anarşistlere göre, gerçekte liberter sosyalizm, liberter komünizm ve anarşizm birbirlerinin yerine kullanılabilirler.

Vanzetti'ye göre, "Sosyal-demokratlar, sosyalistler, komünistler ve IWW'nin hepsinin Sosyalist olması gibi bizler de sosyalistiz. Bizimle bu diğerleri arasındaki fark (temel bir fark) bizler liberterken, onların otoriter olmalarıdır. Onlar, kendilerine ait olan bir Devlet veya Hükümet'e inanırlar; bizler ise ne Devlet'e ne de Hükümet'e inanırız."

Ancak, ABD'de Liberal Parti'nin ortaya çıkmasıyla birlikte, pek çok kişi "liberter sosyalizmin" kavram olarak çelişkili hale geldiğini düşünmektedir. Aslında çoğu "Liberter", anarşistlerin, "sosyalist" fikirleri daha fazla "kabul edilebilir" kılmak amacıyla, (Liberterlerin anladığı şekliyle) sosyalizmin "liberal-karşıtı" fikirleri ile Liberal ideolojiyi ilişkilendirmeye çalıştıklarını söylemektedir. Diğer bir ifade ile anarşistler "liberter" etiketini esas sahiplerinden çalmaya çalışmaktadırlar.

Anarşistler, kendilerini ve fikirlerini ifade etmek amacıyla "liberter" kavramını 1850'lerden beri kullanmaktadırlar. Anarşist tarihçi Max Nettlau'ya göre, devrimci anarşist Joseph Dejacque Le Libertaire, Journal du Mouvement Social dergisini 1858 ile 1861 arasında New York'da çıkarmıştı; "Liberter Komünizm" teriminin kullanımı ise Fransız anarşist kongresinin bunu benimsediği Kasım 1880'e kadar gitmektedir.

"Liberter" teriminin kullanımı, anarşizm-karşıtı yasaları delmek ve halkın aklındaki "anarşi" kelimesinin olumsuz çağrışımından sakınmak üzere Fransa'da kullanılmaya başlandığı 1890'lardan sonra daha da popüler hale geldi. (örneğin, Sebastian Faure ve Louise Michel Le Libertaire (The Libertarian) adlı dergilerini 1895'de Fransa'da yayınladılar).

O zamandan beri (özellikle Amerika dışında) her zaman anarşist fikirlerle ve hareketlerle ilgili olarak kullanılmıştır. Daha yakın tarihli bir örnek vermek gerekirse, Amerika'da anarko-sendikalist ilkeler etrafında 1954 yılında örgütlenen "The Libertarian League" 1965'e kadar faal haldeydi. ABD-temelli Liberter Parti ise 1970'lerin başından itibaren, [yani] anarşistlerin politik fikirlerini ifade etmek için bu terimi ilk defa kullanmalarından 100 yıldan fazla bir zaman sonra (ve "liberter komünist" ifadesinin ilk defa benimsenmesinden 90 yıl sonra) ortaya çıkmıştır.

Amerika Birleşik Devletler'inde, Murray Bookchin'in belirttiği üzere, "'liberter' teriminin kendisi şüphesiz ki bir sorun kaynağıdır; özellikle de 'saf kapitalizm' ve 'serbest ticaret'i amaçlayan kendi başına ayrı bir yöne giden bir harekete sahip bir anti-otoriter ideolojiyle aldatıcı bir şekilde özdeşleştirilmesi nedeniyle. Bu hareket bu kelimeyi yaratmamıştır: onu 19. yüzyıl anarşist hareketinden aşırmıştır. Ve, özgürlüğü girişimcilik ve kârla eş tutan kişisel egoistler adına değil, bir bütün olarak tahakküm altındaki insanlar adına konuşmaya çalışan ... anti-otoriterler bu kelimeyi geri almalıdırlar." Bu nedenle, Amerika'daki anarşistler, serbest-piyasa hakkı "tarafından doğallığından koparılmış bir geleneği uygulamada yeniden canlandırmalıdırlar".


Anarşizm, Kapitalizm, Marksizm, Sosyalizm ve Komunizm

Anarşizmin tüm kolları kapitalizme karşı çıkar. Bunun sebebi kapitalizmin tahakküm ve sömürüye dayanmasıdır. Anarşistler, "insanların ürünleri üzerinden yüzde alacak bir yönlendirici-efendi olmadan birlikte çalışamayacakları" fikrini reddederler; ve anarşist bir toplumda, "gerçek işçilerin kendi düzenlemelerini kendilerinin yapacaklarını, şeylerin ne zaman, nerede ve nasıl yapılacağına kendilerinin karar vereceklerini" düşünürler. İşçiler bunu yaparak kendilerini "kapitalizmin dehşetli köleleleştirmesinden" kurtaracaklardır. Anarşistler, feodalizm, Sovyet-tipi "sosyalizm" (ya da daha iyi bir adlandırmayla "devlet sosyalizmi"), kölelik vb. gibi tahakküm ve sömürüye dayanan tüm ekonomik biçimlere karşı çıkar.

Bakunin ve Proudhon gibi toplumsal anarşistlerle birlikte Ben Tucker gibi bireyciler de kendilerini "sosyalist" olarak tanımlarlar. Bu böyle olmuştur, çünkü Kropotkin'in klasik makalesi "Modern Bilim ve Anarşizm"de ifade ettiği üzere; "Sosyalizm geniş, kapsayıcı ve gerçek anlamında Emeğin Sermaye tarafından sömürüsünü yıkma çabası olarak anlaşılırsa, Anarşistler dönemin Sosyalistleriyle beraber el ele yürümekteydiler". Bunu gerçekleştirmek için sosyalistler, üreticilerin üretim araçlarını ve sürecini kontrol ettikleri bir toplumsal yapıyı arzularlar. Sömürüye (veya tefeciliğe) bu karşı çıkış, tüm gerçek anarşistler tarafından paylaşılır ve onları sosyalist bayrağının altında konumlandırır.

Birçok sosyalist için "emeğin meyvelerinin çalınmamasının tek garantisi, emek araçlarına sahip olmaktır". Bunun da ötesinde anarşistler, kapitalizmi, sömürücü olduğu kadar otoriter olması nedeniyle de reddederler. Kapitalizmde işçiler üretim süreci sırasında ne kendilerini yönetirler, ne de emeklerinin ürünü üzerinde herhangi bir kontrole sahiptirler. Bu durum ne herkes için eşit özgürlükle, ne de sömürücü-olmamak ile bağdaşır; bu nedenle de anarşistler tarafından bu duruma karşı çıkılır. Bu bakış açısı en iyi şekilde (hem Tucker hem de Bakunin'e esin kaynağı olan) Proudhon'un çalışmasında görülebilir; Proudhon anarşizmin, "kapitalist ve mal sahipliliğine dayanan sömürüyü her yerde sonlandıracağını ve ücret sistemini yıkacağını" öngörür; "çünkü işçi, ya mal sahibi/kapitalist/teşebbüsçü'nün bir memuru olacaktır ya da üretime doğrudan katılacaktır. ... İlk durumda işçi emir altındadır, sömürülmektedir: süregiden durum bir boyun eğme durumudur ... İkinci durumda ise, bir insan ve vatandaş olarak itibarını geri alır; ... daha önce kölesinden başka bir şey olmadığı üretim örgütünün bir parçası bileşeni haline gelir; ... başka hiçbir seçeneğimiz olmaması nedeniyle tereddüt etmemize gerek yoktur ... işçiler arasında bir BİRLİK oluşturmak gereklidir ... çünkü bu olmadan, onlar ast ve üstler olarak ilişkili olmaya devam edeceklerdir; ve bu da... özgür ve demokratik bir topluma zıt düşen efendi ve ücretli-işçi kastları[nın ortaya çıkmasını] sağlayacaktır".

Bu nedenle hemen hemen tüm anarşistler kapitalizm karşıtıdırlar. Sonuç olarak, anarşistler kendilerini sosyalist olarak tanımlarlar, ama Bireysel anarşist olan Joseph A. Labadie'nin yazdığı üzere: "Anarşizmin sosyalizm olmadığı söylenir. Bu bir hatadır. Anarşizm gönüllü Sosyalizm'dir. İki çeşit sosyalizm mevcuttur, şeytani ve anarşist; otoriter ve liberter; devletli ve özgür. Aslında, şu ya da bu şekilde, toplumsal iyileşmeyi amaçlayan herhangi bir öneri, dışsal iradelerin gücü ve bireyler üzerindeki zor kullanımını ya arttırır ya da azaltır. Eğer arttıyorlarsa bunlar şeytanidirler, eğer azalıyorlarsa anarşisttirler."

Labadie pek çok kez "bütün anarşistlerin sosyalist olduğunu, ama bütün sosyalistlerin anarşist olmadığını" ifade etmiştir. Bu nedenle, Daniel Guérin'in "Anarşizm aslında sosyalizmin eş anlamlısıdır. Anarşist, amacı asıl olarak insanın insan tarafından sömürüsünü yıkmak olan bir sosyalisttir" şeklindeki yorumu, anarşist hareketin tarihi boyunca yankılanmıştır.

Toplumsal ve bireyci anarşistler birçok konu üzerinde (örneğin serbest piyasanın özgürlüğü azamileştirmenin en iyi yolu olup olmadığı konusunda) uyuşmazlıklara sahip olsalar da, sömürücü ve baskıcı olan kapitalizme karşı çıkılması, anarşist toplumun tanımsal olarak ücrete değil, bağlantılı emeğe dayanması gerektiği konusunda hem fikirdirler. Sadece bağlantılı emek çalışma saatleri boyunca "birey üzerindeki dışsal irade ve kuvvetlerin gücünü azaltabilir"; ve işi yapanların bu şekilde işi kendilerinin idare etmesi, gerçek sosyalizmin özündeki idealdir.

Ama kelimelerin anlamları zamanla değişir. Bugün sosyalizm kavramı, tüm anarşistlerin özgürlüğün ve asıl sosyalist ideallerin reddi anlamına gelmesi nedeniyle karşı çıktıkları devlet sosyalizmi ile eş anlamlı hale gelmiştir. Noam Chomsky'nin bu konu üzerine olan açıklaması şöyledir: "Eğer sol, 'Bolşevizm'i de içerecek şekilde anlaşılıyorsa, ben kendimi tamamı ile sol'dan ayrı tutarım. Lenin, sosyalizmin en büyük düşmanlarından birisiydi",

Anarşizm aslında Marksizm, sosyal demokrasi ve Leninizm'in fikirlerine sürekli karşı durarak gelişmiştir. Bakunin, Lenin'in iktidara gelmesinden çok daha önce, Marks'ın devlet-sosyalist fikirlerinin gerçekleşmesi halinde oluşacak "despot hükümetlerin en kötüsünün" kurulması, yani "Kızıl Bürokrasi" tehlikesine karşı Marks'ın takipçilerini uyarmıştı. Aslında, Stirner'in, Proudhon'un ve özellikle de Bakunin'in çalışmaları devlet Sosyalizmi dehşetini büyük bir doğrulukla önceden tahmin etmişlerdir. Bunun yanısıra, anarşistler Rusya'daki Bolşevik rejime karşı yüksek sesli ilk eleştirileri ve muhalefeti gerçekleştirenler arasındaydılar.

Diğer yandan, sosyalistler olarak anarşistler, bazı Marksistlerle bazı ortak fikirleri paylaşırlar, Bakunin ve Tucker'ın her ikisi de Marks'ın kapitalizm analizini olduğu gibi, emek-değer teorisini de kabul etmişlerdir, Marksist hareketin içinde toplumsal anarşistlere yakın duran kişiler da vardır (örneğin, Lenin'e oldukça mesafeli duran Anton Pannekoek, Rosa Luxembourg, Paul Mattick gibi isimler). Karl Korsh ve diğer bazıları da İspanya'daki anarşist devrimden sempati ile söz ederler.

Sonuç olarak, anarşizm temel olarak, genelde yaygın olarak "sosyalizm" diye tanımlananın (devlet sahipliği ve kontrolünün) tam karşısında konumlanan bir sosyalizm biçimidir. Pek çok insanın "sosyalizm" kelimesi ile yan yana koyduğu "merkezi planlama" yerine; anarşistler, bireyler, işyerleri ve toplululuklar arasında kurulacak serbest bir birliği ve işbirliğini savunurlar; ve böylece de "her erkek ve kadının bir ücret-alıcısı, Devletin ise tek ücret ödeyici olacağı" bir devlet kapitalizmi biçimi olan "devlet" sosyalizmine karşı çıkarlar. Bu nedenle anarşistler, büyük Sosyalist Parti'nin Sosyal-Demokrat hizbinin Sosyalizme indirgemeye çalıştığı Devlet fikrinden başka bir şey olmayan (çoğu insanın "sosyalizm" olarak düşündüğü) Marksizmi reddederler.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder