Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




İzleyiciler

26 Aralık 2025 Cuma

Ahlak için mi din zorunludur yoksa din için mi ahlak zorunludur?

Bu soru felsefenin en klasik ve en rahatsız edici sorularından birini doğrudan hedef alıyor: Din ile ahlak arasında nasıl bir zorunluluk ilişkisi var?Kısaca cevap verecek olursak, iki tarafın da güçlü argümanları var ama günümüz felsefesi ve gözlemlenebilir gerçeklik açısından çoğunluk görüşü şu yönde:
  • Ahlak için din zorunlu değildir.
  • Din için ahlak zorunludur (en azından dinin iddiasındaki anlamlılık ve yaşanabilirlik açısından).
Neden ahlak için din zorunlu değil?
  1. Ampirik gözlem
    Tarih boyunca ve günümüzde çok sayıda insan (ateist, agnostik, farklı din mensubu olmayan veya başka dinlerden) gayet tutarlı, empatik, adil, yardımsever bir ahlak sergileyebiliyor. Aynı şekilde çok dindar görünüp ahlaki çöküntü yaşayan milyonlarca insan var. İstatistiksel olarak “dindarlık oranı” ile “ahlak düzeyi” arasında zorunlu pozitif korelasyon yok.
  2. Seküler ahlak teorileri
    Kant’ın ödev ahlakı, faydacılık (Mill), zarar ilkesi (Harm principle), evrimsel etik,

21 Aralık 2025 Pazar

Suç, Fail in kimliği ile mi değerlendirilir?

Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre suçun oluşumu ve değerlendirilmesi temel olarak failin kimliğiyle (kişisel özellikleri, ırkı, dini, mesleği vb.) değil, işlenen fiilin kendisiyle değerlendirilir. Bu, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi (TCK md. 2) ve adalet ile kanun önünde eşitlik ilkesi (TCK md. 3) ile sağlanır.Temel İlkeler
  • Kanunilik ilkesi → Bir fiil, ancak kanunda açıkça suç olarak tanımlanmışsa suç sayılır. Suçun tipi (tanımı), fiilin objektif unsurlarına

19 Aralık 2025 Cuma

Bu oyuna yıllarca gönüllü katıldık!..




Aydilge'nin paylaşımı gerçekten çok yerinde bir eleştiri; yıllarca Okan Bayülgen gibi agresif, laf sokan, konukları sıkıştıran sunucuların tarzını "karizmatik", "zeki" veya "eğlenceli" diye alkışladık. Bu tür davranışlar – canlı yayında birini köşeye sıkıştırmak, dalga geçmek, aşağılamak – aslında güç dengesizliğinden beslenen bir zorbalık. Konuklar gülüyor diye eğlendiklerini sanıyoruz, ama çoğu zaman dediğin gibi şok, utanç veya "ne diyeceğimi bilememe" halinden kaynaklanan bir savunma mekanizması o

Vecihi Hürkuş: Türk Havacılığının Unutulmaz Öncüsü


Vecihi Hürkuş (6 Ocak 1896, İstanbul – 16 Temmuz 1969, Ankara), Türk havacılık tarihinin en önemli figürlerinden biri. Savaş pilotu, uçak tasarımcısı, mühendis, eğitimci ve girişimci olarak sayısız ilke imza attı. Hayatını gökyüzüne adayan bu idealist kahraman, hem zaferlerle hem de ağır bürokratik engellerle dolu bir ömür sürdü.
Erken Yıllar ve Savaş KahramanlığıÜç çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasını küçük yaşta kaybedince zor şartlarda büyüdü. Tophane Sanat Okulu'ndan mezun olduktan sonra Balkan Savaşı'na gönüllü katıldı. I. Dünya Savaşı'nda Bağdat cephesinde uçak makinisti olarak görev yaptı, yaralanarak esir düştü ama Hazar Denizi'nden yüzerek kaçmayı başardı.Yeşilköy Tayyare Mektebi'nde pilotluk eğitimi aldı (1916). Kafkas cephesinde bir Rus uçağını düşürerek "düşman uçağını düşüren ilk Türk pilot" unvanını kazandı. Kurtuluş Savaşı'nda İnönü ve Sakarya

15 Aralık 2025 Pazartesi

Tartışacaksak konuyu Atatürk’e ya da dine getirmeden




Türkiye’de “ahlaksızlık” diye bir konu açıldığında, tartışma nedense iki dakikada Atatürk’e ya da dine sıçrıyor. Neden? Çünkü çoğu insan aslında konuyu konuşmak istemiyor; sadece kendi tarafını haklı göstermek için hazır sembolleri öne sürüyor.

Ben ne koyu bir Atatürkçüyüm ne de dindar bir insanım. Bu meselelerle pek işim yok, ilgilenmiyorum bile. Ama uzaktan, sakin bir kafayla baktığımda gördüğüm şu: Türkiye anayasal olarak laik bir ülke. Kararlar dine göre değil, seküler hukuka göre veriliyor. Bir liderin “Allah yardım etsin” demesi ya da birinin günlük hayatında

14 Aralık 2025 Pazar

İlkel dönemde Adalet




ilkel avcı-toplayıcı toplumların tamamen adaletli, barışçıl ve paylaşımcı olduğu fikri 
gerçekten ilginç ve biraz da romantik bir bakış açısı taşıyor
 "asil vahşi" (noble savage) mitine benzer bir görüş ve tarih boyunca birçok düşünürde (mesela Rousseau'da kısmen) yankı bulmuş. Ama antropoloji ve arkeoloji verileri, resmi biraz daha karmaşıklaştırıyor.
Egaliterlik (eşitlik) açısından:
Çoğu avcı-toplayıcı toplum (özellikle göçebe, "immediate return" denenler), modern toplumlara kıyasla çok daha eşitlikçiydi. Mal birikimi zor olduğu için zengin-fakir farkı neredeyse yoktu. Kararlar konsensüsle alınır, kimse kimseye emir veremezdi – biri çok baskın olmaya kalkarsa alay edilir, dışlanır veya gruptan ayrılırdı. Yiyecek paylaşımı zorunluydu, hiyerarşi direnci güçlüydü. Antropologlar (örneğin Peter Gray veya Christopher Boehm) bunu, bu toplumların en eşitlikçi insan toplulukları olduğunu söylüyor. Gini katsayısı gibi ölçütlerde düşük eşitsizlik var. Ama tam eşitlik değildi: Yaş, cinsiyet veya beceriye göre farklar olabiliyordu, bazı gruplarda hafif statü farkları vardı.

Barışçılık açısından:
Burası daha gri. Bazı göçebe avcı-toplayıcı gruplar (örneğin !Kung veya

8 Aralık 2025 Pazartesi

Yeni Yıl Kararları

2025’in sonunda, 2026’ya girerken alabileceğimiz “Yeni Yıl Kararları” da artık “daha çok spor yapayım, sigarayı bırakayım” tadında masum kaçıyor. Daha keskin, daha dürüst, daha “hayatta kalma ve insan kalma” odaklı kararlar gerekiyor.



İşte benim içimden geçen, 2026 kararları :
  1. Daha az tüketmek, daha çok tamir etmek.
    Alışveriş sepetimizi her açtığımızda “Buna gerçekten ihtiyacım var mı, yoksa yalnızlığımı/anksiyetemi mi bastırıyorum?” diye sormak. Bir şey bozulduğunda önce tamir ettirmeye çalışmak. 2026’da gardırobumuzdaki kıyafet sayısını %30 azaltmak mesela. Bu hem