Halit Çelenk’in meslek yaşamının en yoğun yıllarını yaşadığı dönem, Türkiye’nin çok şiddetli toplumsal ve siyasal çalkantılardan geçtiği bir dönem. İşte bu ortamlarda, Halit Bey’in hukuk, demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak üstlendiği görevlerin çetinliği daha bir belirginleşiyor.
Kaldırıma damladı hepimizin yüreğinden bir damla kan --------------- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
devrimci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
devrimci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Ocak 2012 Salı
Yaşamda ve Yargıda Devrimci Duruş: Halit Çelenk
12 Mart 2011 Cumartesi
1978, 78 kuşağı, 78'liler
Devrimci mücadeleyi ve mücadeledeki sürekliliği, kuşaklarla veya kuşak farkıyla anlatmak, şu veya bu oranda eksik ve dolayısıyla yanlış sonuçlar doğurur. Ne var ki bu, çeşitli nedenlerle gündemimize girdi. Mesele salt bir tanımsa, mücadelede sürekliliği ifade eden tüm “8”ler bizi tanımlar. Fakat, 68'liliğin bir kuşak olarak anılmaya başlandığı tarihe ve o ad altında yapılanlara bakıldığında; bunun Mahir'ce, Deniz'ce, İbrahim'ce olduğunu söylemek zordur. 12 Eylül sonrasında ortaya çıkan ve kuşaklar arası sürekliliği değil, bir çeşit kuşak kopmasını yansıtan 68'lileşme; bugün, 78'lilik adına yapılanlarda yansıyacaksa; yani özünü devrimcilik değil emeklilik ifade edecekse; bu çaba Hıdır'ca, İlyas'ça, Erdal Eren'ce, Seyit Konuk'ça ..... olmayacaktır.
Bu bağlamda “kuşak dili”yle ifade etmek gerekirse; 78'i yaşatmak ve dolayısıyla tüketmemek, 78'i doğru kavramakla mümkündür. Öncelikle 78'liliğin bir yaş , bir kuşak meselesi olmadığı; yani, ondan öte bir içerik taşıdığı akıldan çıkarılmamalıdır... Yoksa, salt nostaljiyle, aykırılık içerikli söylemle, kuşak dayanışmasıyla yetinen çaba; bilerek veya bilmeyerek, tükenmeyi hızlandıracaktır.
Evet, biz 78'liyiz; Deniz'lerin, Mahir'lerin yoldaşıyız . Bugüne dek, miraslarına toz kondurmadık. Ama onları dondurmadık da... İçimize aldık, bağrımıza bastık ve yola devam ettik. Onların antiemperyalizmini, antifaşizmle bütünleştirdik. Onların mücadele haritasına yeni iller, yeni ilçeler, köyler ekledik; çeşitlendirdik, kökleştiği alanları büyüttük.
Biz 78'liyiz; çocuklarımıza Mahir, Deniz ismi koymakla yetinmedik. Devrimciliği, 70'li yılların modası olarak görüp bugün yeni modalara kapılanlardan olmadık.
Biz 78'liyiz; başkaldırı, isyan bizim işimiz. Gün geldiğinde uysallaşmak, ehlileşmek, sisteme rücu etmek, ihale labirentlerinde değer tüketmek bize yakışmaz.
Biz 78'liyiz; biz devrimciyiz. Devrimcilik büyük iştir. Ülkeyi ve dünyayı değiştirme iddiasıdır. Bu iddiadan sonra, sistemin elma şekerlerine kanmak, küçülmektir. Küçülmek bize yakışmaz.
Bugün 68'li de 78'li de olmanın kıstası, örgütlü mücadeledir; devrimciliktir. 68'lileri “masum”, 78'lileri “yırtıcı” gösteren tartışma; bizi anlatmıyor. Bu, “kuşakçılık” oyunu oynamaktır. Gerçekte ise, ‘68 gibi ‘78 de bir değerdir. Sınıflar mücadelesinde yerini almanın; sisteme karşı durmanın; devrimi ve sosyalizmi istemenin adıdır.
68'lilik ve 78'lilik bir kuşak olarak görüldüğü ve bir dernek çatısı altına hapsedildiği sürece; pek çok değer gibi o da sulanacak; içi boşalacaktır. Bu nedenle “78'lilik devrimciliktir.” sloganı öne çıkarılmalı; bu olgu, '77-'80 sürecine damgasını vuran Devrimci Hareket 'in teorik ve pratik mirası eşliğinde değerlendirilmelidir.
68'liyiz DEVRİMCİYİZ...
78'liyiz DEVRİMCİ YOLCUYUZ...
78'liler... / 3
78'liler... / 4
78'liler.../ 5
78'liler.../6
78'liler... / 7
78'liler... / 8
78'liler... / 9
78'liler... / 10
78'liler... / 11
Bu bağlamda “kuşak dili”yle ifade etmek gerekirse; 78'i yaşatmak ve dolayısıyla tüketmemek, 78'i doğru kavramakla mümkündür. Öncelikle 78'liliğin bir yaş , bir kuşak meselesi olmadığı; yani, ondan öte bir içerik taşıdığı akıldan çıkarılmamalıdır... Yoksa, salt nostaljiyle, aykırılık içerikli söylemle, kuşak dayanışmasıyla yetinen çaba; bilerek veya bilmeyerek, tükenmeyi hızlandıracaktır.
Evet, biz 78'liyiz; Deniz'lerin, Mahir'lerin yoldaşıyız . Bugüne dek, miraslarına toz kondurmadık. Ama onları dondurmadık da... İçimize aldık, bağrımıza bastık ve yola devam ettik. Onların antiemperyalizmini, antifaşizmle bütünleştirdik. Onların mücadele haritasına yeni iller, yeni ilçeler, köyler ekledik; çeşitlendirdik, kökleştiği alanları büyüttük.
Biz 78'liyiz; çocuklarımıza Mahir, Deniz ismi koymakla yetinmedik. Devrimciliği, 70'li yılların modası olarak görüp bugün yeni modalara kapılanlardan olmadık.
Biz 78'liyiz; başkaldırı, isyan bizim işimiz. Gün geldiğinde uysallaşmak, ehlileşmek, sisteme rücu etmek, ihale labirentlerinde değer tüketmek bize yakışmaz.
Biz 78'liyiz; biz devrimciyiz. Devrimcilik büyük iştir. Ülkeyi ve dünyayı değiştirme iddiasıdır. Bu iddiadan sonra, sistemin elma şekerlerine kanmak, küçülmektir. Küçülmek bize yakışmaz.
Bugün 68'li de 78'li de olmanın kıstası, örgütlü mücadeledir; devrimciliktir. 68'lileri “masum”, 78'lileri “yırtıcı” gösteren tartışma; bizi anlatmıyor. Bu, “kuşakçılık” oyunu oynamaktır. Gerçekte ise, ‘68 gibi ‘78 de bir değerdir. Sınıflar mücadelesinde yerini almanın; sisteme karşı durmanın; devrimi ve sosyalizmi istemenin adıdır.
68'lilik ve 78'lilik bir kuşak olarak görüldüğü ve bir dernek çatısı altına hapsedildiği sürece; pek çok değer gibi o da sulanacak; içi boşalacaktır. Bu nedenle “78'lilik devrimciliktir.” sloganı öne çıkarılmalı; bu olgu, '77-'80 sürecine damgasını vuran Devrimci Hareket 'in teorik ve pratik mirası eşliğinde değerlendirilmelidir.
68'liyiz DEVRİMCİYİZ...
78'liyiz DEVRİMCİ YOLCUYUZ...
78'liler... / 3
78'liler... / 4
78'liler.../ 5
78'liler.../6
78'liler... / 7
78'liler... / 8
78'liler... / 9
78'liler... / 10
78'liler... / 11
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
1978,
68'liler,
78 kuşağı,
78'liler,
78liler,
devrim,
devrimci,
devrimciler
5 Kasım 2010 Cuma
Bir sanatçı, sömürüden yana mı yoksa karşısında mı yer almalıdır ?
www.yasamoyunu.net ‘in İnternet kaynaklarından derlemesidir.
yasamoyunu
SANAT, SİNEMA, SİYASET SÖYLEŞİLERİ (KAYSERİ CEZAEVİ)
MEKTUPLAR
KAYSERİ KONUŞMALARI —I
Soru: TV’de reklam filmlerine çıkan ünlü oyuncular var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yılmaz Güney : Bu sorunu parçalarına ayıralım, her parçasını ayrı ayrı inceleyelim ve aralarındaki bağları kuralım. Bir, TV. İki, reklam filmleri. Üç, reklam filmlerinde çalışan ünlü ve ünsüz oyuncular. Dört, ben ne düşünüyorum?
Ülkemiz, yarı-sömürge tipi kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu, bağrında feodal kalıntıları taşıyan bir yarı sömürgedir. Her şeyin olduğu gibi, TV’nin de ikili tabiatı vardır. Esas olarak TV bu yapının yani yarı sömürge yapının hizmetinde, bu yapının korunmasında çıkarları olan sınıfların hizmetinde, ideolojik, kültürel ve siyasal alanda onların çıkarları doğrultusunda işleyen çok büyük etkinliği olan bir araçtır. TV ve benzeri kurumlar, hangi sınıfların elindeyse, onların siyasetleri doğrultusunda işler. Bugün ülkemizde TV, emperyalist-faşist-gerici kültürün, ideoloji ve siyasetin yayılmasına, kitlelerin etkin biçimde uyutulmasına, yanıltılmasına hizmet etmektedir. Bugün için esas yönü, toplumsal çelişkilerin yansımasını belli oranlarda içermesi sonucu, orada çalışan unsurların bir kısmını, TV’nin esas yönünden ayrı olarak, bu yöne karşı niteliğiyle ele almak gerekir. Yani TV’nin esas yönüne karşın, orada mücadele veren demokrat, yurtsever unsurlar, olanakları nisbetinde olumlu şeyler yapmaya çalışmaktadırlar ve zaman zaman başarılı da olmaktadırlar. TV’de görülen olumlu kıpırtılar bu arkadaşların çabalarıyla kazanılmış şeylerdir. Onların çabaları ve direnişleri, yurtsever demokrat unsurların mücadelesi etkinleştikçe, daha da olumlu noktalara ulaşacaktır.
TV’nin esas yönü, yani esas niteliği gerici olduğuna göre, ilerici ve demokrat unsurların böyle gerici bir kurumda çalışmaları doğru mudur?
Doğrudur… TV gerici niteliktedir diye ayrılmak ve böylesine etkinliği olan bir kurumu gericilerin egemenliğine bırakmak yanlış olur. İlerici ve demokrat unsurların, en dar olanakları bile değerlendirmeleri için orada kalıp mücadele etmeleri ve olanakları geliştirmeye çalışmaları gerekir. Olumlu ne yapılırsa kârdır. Gericilerin buradaki etkinliği geçicidir, çünkü onların iktidarı geçicidir. TV izleyicileri, en küçük ilerici ve demokrat kıpırtıyı, orada çalışan ilerici ve demokrat unsurların gerçekleştirdiklerini seziyorlar ve TV’nin içinde sürdürülen mücadelenin yansıması olduğunu biliyorlar. Sağcı ve gerici gazetelerin zaman zaman TV’ye yönelttikleri saldırıların esas amacı, oradaki ileri arkadaşları yıpratmak ve olanaklarını daraltmak ve hatta tasfiye edilmelerini sağlamaktır. İlerici arkadaşlar, bütün gerici saldırıları göğüslemeli ve bu tip çalışmalarını sürdürmelidirler. Sürdürüyorlar da. Bu çok iyidir.
yasamoyunu
SANAT, SİNEMA, SİYASET SÖYLEŞİLERİ (KAYSERİ CEZAEVİ)
MEKTUPLAR
KAYSERİ KONUŞMALARI —I
Soru: TV’de reklam filmlerine çıkan ünlü oyuncular var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yılmaz Güney : Bu sorunu parçalarına ayıralım, her parçasını ayrı ayrı inceleyelim ve aralarındaki bağları kuralım. Bir, TV. İki, reklam filmleri. Üç, reklam filmlerinde çalışan ünlü ve ünsüz oyuncular. Dört, ben ne düşünüyorum?
Ülkemiz, yarı-sömürge tipi kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu, bağrında feodal kalıntıları taşıyan bir yarı sömürgedir. Her şeyin olduğu gibi, TV’nin de ikili tabiatı vardır. Esas olarak TV bu yapının yani yarı sömürge yapının hizmetinde, bu yapının korunmasında çıkarları olan sınıfların hizmetinde, ideolojik, kültürel ve siyasal alanda onların çıkarları doğrultusunda işleyen çok büyük etkinliği olan bir araçtır. TV ve benzeri kurumlar, hangi sınıfların elindeyse, onların siyasetleri doğrultusunda işler. Bugün ülkemizde TV, emperyalist-faşist-gerici kültürün, ideoloji ve siyasetin yayılmasına, kitlelerin etkin biçimde uyutulmasına, yanıltılmasına hizmet etmektedir. Bugün için esas yönü, toplumsal çelişkilerin yansımasını belli oranlarda içermesi sonucu, orada çalışan unsurların bir kısmını, TV’nin esas yönünden ayrı olarak, bu yöne karşı niteliğiyle ele almak gerekir. Yani TV’nin esas yönüne karşın, orada mücadele veren demokrat, yurtsever unsurlar, olanakları nisbetinde olumlu şeyler yapmaya çalışmaktadırlar ve zaman zaman başarılı da olmaktadırlar. TV’de görülen olumlu kıpırtılar bu arkadaşların çabalarıyla kazanılmış şeylerdir. Onların çabaları ve direnişleri, yurtsever demokrat unsurların mücadelesi etkinleştikçe, daha da olumlu noktalara ulaşacaktır.
TV’nin esas yönü, yani esas niteliği gerici olduğuna göre, ilerici ve demokrat unsurların böyle gerici bir kurumda çalışmaları doğru mudur?
Doğrudur… TV gerici niteliktedir diye ayrılmak ve böylesine etkinliği olan bir kurumu gericilerin egemenliğine bırakmak yanlış olur. İlerici ve demokrat unsurların, en dar olanakları bile değerlendirmeleri için orada kalıp mücadele etmeleri ve olanakları geliştirmeye çalışmaları gerekir. Olumlu ne yapılırsa kârdır. Gericilerin buradaki etkinliği geçicidir, çünkü onların iktidarı geçicidir. TV izleyicileri, en küçük ilerici ve demokrat kıpırtıyı, orada çalışan ilerici ve demokrat unsurların gerçekleştirdiklerini seziyorlar ve TV’nin içinde sürdürülen mücadelenin yansıması olduğunu biliyorlar. Sağcı ve gerici gazetelerin zaman zaman TV’ye yönelttikleri saldırıların esas amacı, oradaki ileri arkadaşları yıpratmak ve olanaklarını daraltmak ve hatta tasfiye edilmelerini sağlamaktır. İlerici arkadaşlar, bütün gerici saldırıları göğüslemeli ve bu tip çalışmalarını sürdürmelidirler. Sürdürüyorlar da. Bu çok iyidir.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
devrimci,
reklam,
reklamlar,
sanatçı,
Yılmaz Güney,
yilmaz GüneyYılmaz Güney
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)