Halit Çelenk’in meslek yaşamının en yoğun yıllarını yaşadığı dönem, Türkiye’nin çok şiddetli toplumsal ve siyasal çalkantılardan geçtiği bir dönem. İşte bu ortamlarda, Halit Bey’in hukuk, demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak üstlendiği görevlerin çetinliği daha bir belirginleşiyor.
Halit Çelenk’i, Muammer Aksoy’un başkanlığındaki Türk Hukuk Kurumu’nun genel sekreteri olduğum yıllarda tanıdım; yönetim kurulu üyesi idi. Sakin, az konuşan ama hiçbir şey söylemese bile duruşuyla çevresinde hemen saygı uyandıran bir insandı.
O yönetim kurulunda birlikte çalıştığımız Muammer Aksoy da, Uğur Mumcu da “faili meçhul” denilen alçakça tertiplerin kurbanı oldular, daha sonra…
Halit Bey’le temaslarımız çok yakındı diyemem; daha çok ortak dostlarımız aracılığıyla birbirimizden haber alır, selam, saygı gönderirdik.
1990’lı yıllarda, sanırım, artık yaşımın da “kemale ermesi” üzerine; özellikle 1980 darbesinden sonra yetişen gençlerin, kendilerinden önceki kuşakların, inançları uğruna çektikleri kahırlar ve karartılan yaşamları konusundaki bilgisizliği ve ilgisizliği beni çok düşündürmeye başladı. Halit Çelenk’in, bir simge olarak, yeni kuşaklara tanıtılmasının yararlı olacağını, bunu yapmanın bizler için bir görev olduğunu düşündüm.
Öğrencim Av. Ümit Altaş’la 70’e yakın yazarın, Halit Çelenk üzerine yazdıklarını topladığımız ve Halit Bey’le ilgili belgesel nitelikte bilgileri ekleyerek yayımladığımız “Yaşamda ve Yargıda Devrimci Duruş: Halit Çelenk” adlı kitap bu düşüncemin ürünü oldu. Halit Bey’in yanı sıra çileler çekmiş, işkence görmüş, giderek can vermiş daha nice kişi var, elbette. Onların her biri için böyle kitaplar yazılmalı; ama biz şimdilik, Halit Çelenk’le ilgili olarak üzerimize düşeni yapalım dedik ve işe giriştik.
Kitabın önsözüne şunları yazmışım: Kitaba yazı veren yazarların her biri; hukuk, siyaset, basın, üniversite, sanat, kültür gibi alanlarda Türkiye’nin yakın tarihinde yeri ve etkisi olmuş aydın insanlar... Halit Çelenk, çoğunun en zor zamanlarında yanında olmuş, olağanüstü dönemlerin yargı organları önünde en güç koşullarda savunmalarını üstlenmiş, ama kimi zaman da hapishanede koğuş arkadaşı olarak birlikte yatmış!.. Her kişi gibi, Halit Çelenk de çeşitli açılardan değerlendirilebilir tabii... Bu 70’e yakın yazıda, her yazar kendi açısından bir değerlendirmesini yapıyor Halit Bey’in...
Kimi yazar daha duygusal, kimi yazar daha gerçekçi... Yazıların bazısında Halit Bey’in ‘hukukçu’ yönü vurgulanıyor, bazısında ise ‘insan’ yanı öne çıkıyor. Kimi yazar da Halit Bey’in “sosyalist” kimliğine ağırlık veriyor. Ama bu yazıların hepsinin toplamından ortaya çıkan bir tek sonuç var: Halit Çelenk, ciddi, dürüst, tutarlı, en zor koşullar altında bile güvenilir bir insan ve nice çilelerle dolu aşamalardan, çetin sınavlardan geçip çelikleşmiş dört dörtlük bir hukukçu...Halit Çelenk’in meslek yaşamının en yoğun yıllarını yaşadığı dönem, Türkiye’nin çok şiddetli toplumsal ve siyasal çalkantılardan geçtiği bir dönem. İşte bu ortamlarda, Halit Bey’in hukuk, demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak üstlendiği görevlerin çetinliği daha bir belirginleşiyor. Hele olağanüstü dönemlerde ortaya çıkan türlü kaypaklıklar, ihanetler, ahmaklıklar, döneklikler düşünülürse, Halit Bey’in sağlam kişiliği, insanın gözünde anıtlaşıyor; içimizi aydınlatan bir umut, gelecek kuşaklara övünçle göstereceğimiz saygın bir örnek oluşturuyor.
Halit Bey’in Şekibe Hanım’la evliliği de bu saygın yaşamın bir başka örnek yönünü simgeliyor. Hukuk fakültesindeki öğrencilik yıllarında başlayan Halit- Şekibe yakınlığı, siyasal görüşte, eylemde, hukuk savaşımında omuz omuza bir yaşam birlikteliğine dönüşüyor.
Halit Çelenk, bir hukukçu; çok iyi bir hukukçu hem de... Ama “hukuk”u sadece bir meslek alanı olarak görmenin dar kalıpları içinde kalmıyor. Hukukçu olarak “var olan” hukuk kurallarını, kanun maddelerini çok iyi izliyor, değerlendiriyor; ama ufkunu hep geniş tutup, o kuralları, insanlığın geleceğinin daha aydınlık, daha mutlu olmasına katkıda bulunacak yönde değerlendirip yorumluyor. Başka bir deyişle “kanun”u gözardı etmiyor ama hep “hukuk”u arıyor; “var olan”ı, “olması gereken”e ulaştırmaya çalışıyor. Bu bir savaşım... Bu savaşımda, Halit Bey’in karşısında hukuku ciddiye almayan, yasa maddelerinin sözüne takılıp çağdaş yorumlarla onları aşmaya çalışmayan; giderek, hukuku zulmün, baskının basit bir aracı olarak görenler var; üstelik bunların çoğu da “hukuk diploması” almış kişiler. Halit Çelenk ise hukuk tanımazlığın, dar görüşlülüğün adeta taştan bir duvar gibi karşısına dikildiği zamanlarda bile hep, olgun ama dirençli bir tavırla görevinin gereğini yerine getirmiş bir örnek ve saygın bir kişilik olarak kalmayı başarıyor.
Halit Çelenk artık, ona en büyük çaresizlikleri yaşatmış bir “hukuk tanımazlığın” kurbanı olan üç fidanın mezarlarının yanında; hukukun, adaletin ve bilgeliğin simgesi olarak yerini almıştır.
Rona AYBAY
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder