Bu iki devrim hem modern devlet ve toplumların hem de bir bilim olarak
sosyolojinin ortaya çıkışının temel duraklarıdır. Avrupa’da 1789 Fransız Devrimi ve
Sanayi Devriminin gerçekleşmesine eşlik eden bir dizi şiddetli değişimler
geleneksel yaşam biçimlerinin çözülmesine neden olmuştur. Öyle ki 19. yy,
geleneksel dünya (üretim biçimi olarak toprağın işlenmesi ve bu üretim biçiminin
şekillendirdiği tüm insanlık durumları kastediliyor) söz konusuysa, insanlık için geri
dönüşün bir daha söz konusu edilemeyeceği bir netleşme ya da başlangıç
yüzyılıdır.
Böylesine büyük çaplı değişimler için oldukça kısa bir zaman içinde, küçük
köy ve kasaba topluluklarının yerine büyük kentlerin geçmesi yeni bir toplum
modelinin (modern-sanayi toplumları) ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak bu
yeni toplum yerinden edilmişlik, yoksulluk, zorlu çalışma koşulları gibi pek çok
sorunu da bünyesinde barındıran bir toplumdur. Bu bağlamda diyebiliriz ki
modern toplumların doğumu sancılı olmuştur.
19. yy’da her alanda değişim ve yerinden edilmişlik o kadar sarsıcı sonuçlar
ortaya çıkartmıştır ki eskiye, bir öncekine veya sınanmış, bildik, güvenli olana
özlem duyma şeklinde de tanımlanabilecek olan nostalji; şiir, edebiyat ya da
siyasette değil tıp alanında ortaya çıkmıştır. O dönemlerde yeni yeni teşhisi
konulan (tanımlanan) bu hastalığın ilk kurbanları arasında, yaşadıkları yerlerden
kopmuş öğrenciler, başka yerlerde çalışmaya giden hizmetkârlar ve askerler vardır.
Yerinden edilmişliğin ve değişimin sersemletici etkileri o denli hissedilmektedir ki
anılan yüzyılın başlarındaki kolera salgınlarında veya bugün tüberküloz olarak
bilinen hastalıkla ilgili salgınlarda, hastaların bu hastalıklara tutulmadan önce
“nostalji belirtileri” gösterdikleri şeklinde teşhisler konmuştur (Boym, 2009; 26).
Değişen zaman ve mekân algısına eklenen, çoğunlukla da insanların büyük
kentlerde yaşamaya başlamış olmasından dolayı, daha önce hiç karşılaşılmamış
olan pek çok toplumsal sorun da 19.yy’ın ürünüdür. Sosyoloji, anılan yüzyılda bu
büyük değişimleri ve ortaya çıkan yeni sorunları anlamak ve açıklamak iddiasıyla
ortaya çıkmıştır.
Sosyolojinin 19. yy’da bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkışıyla, ondan
beklenenler arasında dolaysız bir ilişki vardır. Ama sözü edilen beklentilere
sosyolojinin nasıl cevap vermesi gerektiği ile de bu bilimin doğuşu arasında
doğrudan bir ilişki söz konusudur. Böylece sosyolojinin doğuşunu zorlayan iki
temel neden belirleyebiliyoruz:
19. yy’a ait koşullar ve bu koşulların insan ve toplum yaşamına ilişkin
ortaya çıkardığı sorunlar
Bu sorunların nasıl inceleneceği, tanımlanacağı nasıl çözüleceğine ilişkin
verilecek cevaplar
Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Avrupa’da 19 yy’da şekillenen yeni
uygarlık, kendini tanımlayacak ve kendini onun üzerinden açıklamayı/tanımlamayı
sürdürmek istediği yeni bir bilimi de ortaya çıkarmıştır: Sosyoloji. Bu bilim; modern
insanın, toplumun ve dünyanın bilimi olarak doğmuştur. Sosyoloji, artık herkes için
içtenlikle sıkılan bir yardım eli olacaktır. 19 yy ile 21 yy’ın insan toplumları için
ihtiyaç ve öncelikleri ne denli farklı olursa olsun, sosyolojiye olan ilgi ve ondan
beklentileri bakımından esaslı bir değişiklik söz konusu değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder