Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




İzleyiciler

20 Kasım 2025 Perşembe

İnsan Nedir? Yalnızca Uyumak ve Yemekle Geçen Bir Hayatın Ötesinde

William Shakespeare'in ölümsüz eseri Hamlet'te, Prens Hamlet'in ağzından dökülen o ünlü soru, insan varlığının derin bir sorgulamasını yapar: "İnsan nedir ki, eğer en büyük iyiliği ve zamanının pazarı yalnızca uyumak ve yemekse?" Bu sözler, 16. yüzyıldan beri yankılanır ve bizi, hayatı salt biyolojik bir döngüye indirgeyen bir varoluşun boşluğuna karşı uyarır.



 Günümüzde, tüketim çılgınlığı ve rutinlerin hüküm sürdüğü bir dünyada, bu soru daha da acil hale geliyor. Peki, hayatı "bomboş" geçirenler kimlerdir ve insan nasıl olmalıdır? Bu denemede, Shakespeare'in sorusunu temel alarak, insanın potansiyelini, anlam arayışını ve gerçek bir varlık olmanın yollarını keşfedeceğim – özgün bir bakışla, felsefi köklerden beslenerek.Öncelikle, "bomboş" yaşayanları tanımlayalım. Bunlar, hayatı yalnızca fizyolojik ihtiyaçlarla sınırlayanlardır: Sabah kalkar, kahvaltı eder, çalışır (belki sadece para için), akşam yemek yer ve uyur. Bu döngü, bir hayvanınkinden farksızdır – bir tavuk da yemlenir, uyur ve yumurtlar. Shakespeare'in Hamlet'i, bu tür bir hayatı "bir hayvan, o kadar" diye nitelendirir, çünkü insanı diğer canlılardan ayıran şey, akıl, duygu ve yaratıcılıktır. Modern toplumda, bu boşluk sosyal medyada kaybolmak, tüketim malları biriktirmek veya anlamsız eğlencelerle zaman öldürmek şeklinde kendini gösterir. Örneğin, bir insan yıllarca aynı işi yaparak, hiçbir tutkuya kapılmadan yaşar; tatillerini bile sadece dinlenmek için geçirir. Bu, bir tür ruhsal uyuşukluktur – varoluşçu filozof Jean-Paul Sartre'ın "kötü niyet" dediği şey: Kendini kandırarak, özgürlüğünü reddetmek. Bomboş yaşayanlar, hayatın onlara sunduğu sonsuz imkanları görmezden gelir; onlar için başarı, banka hesabı veya sosyal statüdür, ama içsel bir tatmin değil. Sonuç? Bir boşluk hissi, depresyon ve pişmanlık dolu bir ölüm yatağı.Peki, insan nasıl olmalıdır? Gerçek bir insan, Shakespeare'in ima ettiği gibi, zamanını "pazarlamak" yerine, onu anlamlı bir yatırıma dönüştürendir. Öncelikle, kendini tanımakla başlar bu yolculuk. Antik Yunan filozofu Sokrates'in "Kendini bil" sözü, buraya cuk oturur: İnsan, iç dünyasını sorgulamalı, tutkularını keşfetmeli. Yemek ve uyumak elbette gereklidir, ama bunlar araçtır, amaç değil. İdeal insan, yaratıcıdır – sanat, bilim veya sosyal katkı yoluyla dünyaya iz bırakır. Düşünün: Leonardo da Vinci, sadece karnını doyurmakla yetinseydi, Mona Lisa olmazdı. Veya Malala Yousafzai, tehlikelere rağmen eğitim için mücadele etmeseydi, milyonlarca kız çocuğu ilhamsız kalırdı. İnsan olmanın özü, başkalarına dokunmaktır; empati kurmak, adaletsizliğe karşı durmak, topluma değer katmak.
Ayrıca, insan doğası gereği sosyal ve spiritüel bir varlıktır. Bomboş yaşayanlar, yalnızlık içinde çürürken, gerçek insan ilişkiler kurar – derin sohbetler, sevgi dolu bağlar. Viktor Frankl'ın "İnsanın Anlam Arayışı" kitabında vurguladığı gibi, hayatın anlamı acı çekmekten bile çıkarılabilir; önemli olan, bir amaç bulmaktır. Bu amaç, çevre korumak, bir kitap yazmak veya bir çocuğu yetiştirmek olabilir. Teknoloji çağında, bu daha da kritik: Akıllı telefonlar bizi meşgul eder gibi görünse de, aslında bomboşluğa sürükler. O halde, insan nasıl olmalı? Bilinçli seçimler yaparak – her günü bir fırsat olarak görerek. Sabah kalktığında, "Bugün ne öğreneceğim?" diye soran; yemek yerken, şükreden; uyurken, yarını planlayan biri.
Sonuç olarak, Shakespeare'in sorusu bir uyarıdır: İnsan, yalnızca yiyip içip uyuyorsa, insan değildir – sadece bir gölgedir. Bomboş yaşayanlar, hayatın zenginliğini kaçırır; pişmanlıkları, mezar taşlarında yazılı kalır. Oysa gerçek insan, varlığını anlamlandırır, yaratır ve paylaşır. Bu, kolay bir yol değil; cesaret, çaba ve sürekli sorgulama gerektirir. Belki de her birimiz, Hamlet gibi, aynaya bakıp sormalıyız: "Ben gerçekten insan mıyım?" Cevap, eylemlerimizde gizli. Hayat kısa; onu doldurun, boş bırakmayın.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu analizde seni en çok düşündüren nokta ne, ya da kendi gözlemlerinle nasıl yorumluyorsun?

Senin yorumların paylaşımlarımı zenginleştirecek !