Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




emperyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
emperyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2023 Cumartesi

Emperyalizmin “Değişim” Retoriği ve Gölgelenen “Yıkım”


“Sosyalizm geleceğe çarpıp yıkıldı”… Bu sözle,r bir füturolog olarak tanıtılan Alvin Tofflere ait. Füturoloji, sosyolojinin güncel ve pazarlanan bir dalı. Geleceğe dönük kurgu ve hesapların olası toplumsal/bireysel karşılıklarıyla birlikte incelenmesini anlatıyor. Bir tür “gelecek bilimi” olarak tarif edilebilir.

“Gelecek”, Ekim Devrimi ile birlikte aynı anda hem umut hem de korkunun adı oluyor. “Gelecek”, artık emperyalizmi korkutuyor. Sosyalist sistem on yıllar boyunca “geleceğe” dair her tür uğraşı emperyalizmin elinden alıyor. 1970li yıllardan itibaren “gelecek” emperyalizmin eline düşüyor. “Gelecek”, bu kez emperyalizmin elinde “iksir”leşiyor. Değişen ya da değişecek her şey emperyalizmin hanesine yazılmak isteniyor.

“Gelecek” olgusunun bu denli öne çıkarılması ve bir dizi ilişki argümanıyla sürekli gündemde tutulmaya çalışılması esas olarak, daha fazla “değişmeye gebe” bir dünyada daha “akıllı ve sağduyulu” olmaya çağıran bir ideolojik işlev görüyor. Bugünlerde kim “akıl ve sağduyu”dan söz ediyorsa, temkinli yaklaşmakta fayda var. “Akıl ve sağduyu” bugün “kendinizi koyverin, herşeyi hareketsiz bir biçimde izleyin ve ayak uydurmaya çalışın” demek. Çünkü, “akıp giden için yapacak bir şeyiniz yok, bu bizim işimiz” diyen bir emperyal dayatma söz konusu. Böylesi bir dayatma için en işlevsel argüman ise “gelecek” olsa gerek. Geleceği görebilmek bir sanat haline getirilmişse, bu sanatı ancak birileri -siz emperyalistler olarak algılayın- icra edebilir deniliyor.

“En karanlık nedir sorusuna “gelecek” diye cevap vermiş bir düşünür. Geleceği kestirmek, geleceği öngörmeye çalışmak daima bir sanat olarak kalacağa benziyor. Ancak bilgi merkezli çağımızda küresel rekabetin beklentileri hızla arttığından, geleceği görebilme sanatı bir zorunluluk haline gelmiştir.” [KURT DİLEK] 

Değişim, kolay kolay karşısında kimsenin duramayacağı bir olgu. Değişimin bir retoriğe dönüşmesi içinse argümanlarla pekiştirilmesi gerekir. Emperyalizm değişim retoriğini, “geleceğe” dair her tür uğraşı kendi işi haline getirerek biçimlendiriyor. Değişimi retorik düzeyinde kendisine devşiren emperyalizm, yıkımını gölgeliyor.

18 Mart 2012 Pazar

Emperyalizm - Siyasal-ekonomik yayılmanın temel unsurları

 Siyasal-ekonomik yayılmanın temel unsurları şunlardır:
Birikim sürecinin insani (emek), maddi (toprak, su, hammaddeler, değerli metaller) ve teknolojik girdi kaynakları. Üretim fazlasının, daha fazla girdi karşılığında ve biriken değeri elde etmek amacıyla satıldığı pazarlar. Bölgeler arası ticaretin lojistik koridorları ve bağlantı yolları. Hammaddelerin, özellikle metaller ve stratejik değere sahip kaynakların denetimi bu alanlara güç yığılmasının gerekçesidir. İmparatorlukların yayılma dinamikleri bu temelde izlenmelidir. Politik-askerî rekabet, kültürel, dinsel, ideolojik egemenlik araçlarının kullanımı, kendi birikim kapasitesini arttırma doğrultusunda başka bölgelerin birikim ve sömürü sistemlerinde söz sahibi olmayı imparatorluk devletlerinin menziline sokar. Stratejik alanlar ve kaynak koridorları yayılmacı imparatorlukların, askerî güçlerin ve istilacıların hedefi oldular. Dinler, felsefi akımlar, dünya görüşleri bu alanlardan beslendi ve yayıldılar. Üç önemli bağlantı koridoru lojistik açıdan anahtar ve merkezi bir rol oynamıştır:
1) Nil-Kızıldeniz koridoru (kendi aralarında ve Akdeniz'le kanal veya karayolu bağlantılarını içeriyordu ve Hint Okyanusu'nun ötesine açılım imkânı sağlıyordu.)
2) Suriye-Mezopotamya-Basra Körfezi Koridoru (Suriye'den geçerek Orontes, Fırat ve Dicle nehirleri aracılığıyla Akdeniz sahilini Basra Körfezi'ne bağlayan karayollarını içeriyordu ayrıca Hint Okyanusu'na ve ötesine açılım imkânı sağlıyordu). Bu koridorun ayrıca Orta Asya'ya giden karayollarıyla da bağlantıları

25 Ocak 2012 Çarşamba

Vurulan, parçalanan Mumcu’lar, Aksoy’lar, Kışlalı’lar, Üçok’lar biziz; yine haklı sensin HOCA!

 Senin de iki elin, iki ayağın var mı? Var…
O halde nedir seni benden ayırıp, kahpe yapan?
Her satırını titreyerek okuduğum “Kutsal İsyan”ın yazarı Hasan İzzettin Dinamo, bir şiirinde,
“İnsanın kahpesi,
Ne arslana, ne kaplana benzer.
İnsanoğlunun kahpesi,