Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




1 Ocak 2012 Pazar

Yaşar Kemal'in Kalemi...

Yaşar Kemal (1923), yazdığı yapıtlarla dünyada yüz akımızdır. Çevremizde yalnızlaştığımız, sorunların sarmalıma dolandığımız bu günlerde, aldığı büyük ödül bizi de onurlandırdı, yüzümüzü güldürdü. Üst Düzey Fransız Nişanı, özünde yazının, sanatın başarısını yansıtıyor.
Yaşar Kemal, o törende toplumu yanlış yola götürenleri şöyle uyardı: Sanat, insanca olmayan her şeyin karşısındadır. Sanat, insanları zulme, bitip tükenmeyen anlamsız savaşlara, bütün kötülüklere karşı uyarır. Umut, insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir. Ben, hep umudun türküsünü söylemeye çalıştım.” (18.12.2011)
Yaşar Kemalin bu sözleri ancak yazı ile insanlara iletilir. Kalıcılığı, ancak yazı ile sağlanır. Biz henüz konuşma toplumu özelliğini bırakamadık. İçinde bulunduğumuz Orta Doğu halkları için, Hele bir konuş ki, seni tanıyalım” derlermiş. Uzak Doğulular içinse, Hele bir yaz” isteğiyle kişiler tanınmaya çalışılırmış.

Teokratik Düzenin Altyapısı

Teokratik Düzenin Altyapısı

TBMM halkın iradesinin somutlaşmış şeklidir. M. Kemal kendisinin kurduğu TBMM’ye; kendisine başkomutanlık yetkisini vermediği zamanda bile saygı göstermiştir.

AKP iktidarı ise TBMM açık olduğu halde; olağanüstü hallerde kullanılması gereken “kanun hükmünde kararname” (KHK) çıkararak TBMM’yi devre dışına itmiştir.

Tarihten Dersler

Tarihçi Enver Ziya Karal Hoca’nın deyişiyle “Osmanlı’nın dört paşası”ndan “Cumhuriyetin dört paşası”na geçiş pek zor olmamıştı. Bugün, tutuklu olarak yargılanan paşaların dramını, “demokrasinin bir zaferi veya bedeli” olarak yorumlayan gençler, ülkemiz askeri bir vesayetten sıyrılmaya çabalarken, sivil giysili bir “vasi” yaratmasının rahatlığı içinde mi görünmek istiyorlar?

Yaşamın Sevinci... - Hikmet Çetinkaya Köşe Yazısı

Gözlerinin kül rengi ışığında, çocuksu bir gülümsemeyi anımsıyorum, 2012’nin ilk gününde...
Duru göğün altında kapalı bir sessizlik.
Işıksın, sabahsın sen...
Bir şiirsin yaşanmamış günlerden saklı.
Yırtıcı köklerisin sen yaşamımın...
Bir günbatımını özlüyorum, bir kayanın yamacından bakarken.
Çiçekleri, kuşları, denizin pembe çevresinde yeni doğan su perisini.
Donmuş tarlalardan geçiyorum seninle, doğa yeniliyor kendini, yeniden boyamak için çayırları, çatlayan toprağı.
Resmi yalanlarla dolu bir suç ortaklığı dünyayı kuşatırken, dürüst olmanın bedelini ödüyoruz.
Yağmalanan dağlarımızı, ovalarımızı gördükçe içimiz sızlıyor.
Koylarımız, büklerimiz satıldıkça görünmeyen bir okyanusun içine gömülüyoruz.
Dünyanın tüm sorunları açan bir tomurcuk gibi geldiğinde bize, açlıktan ölen çocukları düşünüyoruz.
Katliamları, faili meçhulleri!
***
Kaygılarımız karanlığa yolluyor bizi...
Aşk bir yerlerde güneşi tahta çıkarırken haberimiz bile olmuyor.
Tepeden tırnağa pişmanlıklar, ağlamalar...
Alın yazısı mıdır bilmiyoruz!
Ateş buza vurur ve yaşama...
Gizli bir yeraltı sevinci şafak sökerken mavi sulara.
Edmond Jabes’in “Hayat İçin Yazı Sayfası” ya da “Hayat ile Ölüm Arasındaki Söyleşi” benim ülkemde kız çocuklarını, kadınları anlatır.
Adına töre denilen o vahşeti, çocuk gelinleri...

27 Aralık 2011 Salı

Kendi Kendimizi Kandırmak... - Hikmet Çetinkaya | habergüncel

Kendi Kendimizi Kandırmak... - Hikmet Çetinkaya | habergüncel: Bir yıl daha geride kalıyor...
Güneşli ama insanın içini üşüten bir sabahın ilk saatlerinde haberleri izlerken, yaşamı çoğaltan kelimelerin içinde dolaşmak istiyordum.
Yıllar akıp gidiyordu.
Bir aydınlığın çarpıntısında, bildik mevsimler gelip geçmiş, nice umutlar nedense yok olup gitmişti.
Umutsuz bir umutla ölmek gibi bir şeydi bu aslında...
ABD’nin Irak’tan çekilmesi, işgalci askerlerin aileleriyle buluşması o umudu sevince dönüştürürken, geride ölüm, gözyaşı ve etnik çatışma kalmıştı.
Kuzey Irak’a sığınan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi, İran’ın Irak’ta denetimi ele geçirmek çabasında olduğunu vurgulayarak şöyle diyordu:
“Büyük abi Türkiye bize sahip çıksın!”
***

- Sent using Google Toolbar

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar-- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Masamdaki Kitaplar... - Oktay Akbal | habergüncel

Masamdaki Kitaplar... - Oktay Akbal | habergüncel: Lütfi Özkök'ü tanıtmaya kalkmak!..
Şair,yazar,fotoğraf sanatçısı...
Dünya ölçüsünde bir şöhret demek hiç de yanlış olmaz...
Dünyanın en ünlü yazarları,şairleri,bu arada bizim şairlerimiz,yazarlarımız onun çektiği birbirinden anlamlı fotoğraflarda yaşıyor,yaşayacak...
Osman İkiz," Rüzgârların Yolunda "adlı bir kitapla Özkök'ü anlatıyor.Bir yaşam boyu rüzgârların estiği esmediği yerlerde gezmiş,resimlerini çekmiş,şiirlerini yazmış;
" Hiçbir zaman/bu ebedi üçgenin dışına/çıkamayacağım/İstanb/l.Paris/Stockholm/İstanbul'da doğdum/Paris'te aşkı/Stockholm'de kendimi buldum"
Lütfi ile aynı yaştayız.İstanbul sanat havasında birlikte yaşadık.Uzakta yakında,nerde olursak olalım,güzel bir dostlukta...

- Sent using Google Toolbar

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar-- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hoş geldin yeni yıl boşa geçtin eski yıl - Bülent Soylan | habergüncel

Hoş geldin yeni yıl boşa geçtin eski yıl - Bülent Soylan | habergüncel: Bu yazıyı okuduğunuz günlerde bir yılı geride bırakıp diğerine giriyor olacağız.
İnsanlar pek o kadarını yapmasa da, medyamız geçen 365 günün “en”lerini, acılarını ve tatlılarını sayfalarına dökecek, ekranlarına getirecek.
Hayatın acılı tatlılı iki yönü gözlerimizin önüne getirildiğinde, bu bir yılın çoğumuz için pek de hayırlı geçmediğini kendi gözlemlerimizle değil de, her nedense daha çok gazete sayfalarından ve televizyonların yılbaşı öncesi programlarından öğreneceğiz.

Pek çok ülkede demokrasi beklerken gelen “kargaşa ve ölümler”; borçla yaşamanın sınırına gelip çöken ekonomiler ve adım adım gelen “yoksulluk”; insanlarını sağlıklı binalarda oturtacak kadar varlıklı olamayan ülkemizde yaşanan “deprem”; her şeye rağmen baş edilemeyen doğanın gücü karşısında yaşanan “diğer felaketler”…
Buna, geçen yılbaşındaki beklentilerimizin hiç de umduğumuz gibi gerçekleşmemesini, ömürden bir yılın daha şöyle-böyle geçtiğini de ekleyin.

Çok mu karamsar bir tablo çıktı ortaya dersiniz?

- Sent using Google Toolbar

Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi