Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




3 Kasım 2025 Pazartesi

Ekranların Entellektüel İflası: Moderatörlerin Sessiz Krizi

Tartışma programı dediğimiz , bir moderatör ve konukların olduğu programlarda konunun aslı konuşulması gerekirken, hatta çözüm aramak, verimli olmak varken saçma sapan düzlemde boş sorularla dolduruluyor.

 Tartışma programlarını izlerken eskiden ne kadar heyecanlanırdım – sanki bir okuldayım, her cümleyle bir şeyler kapıyorum, zihnimde ampuller yanıp sönüyor. Ama son zamanlarda? Kumandayı fırlatmak geliyor içimden. Ben, bu programlara bayılan, hatta katılımcı ruhlu biri olarak söylüyorum: Artık yetmiyor, hatta sinirimi bozuyor. Moderatörler, gazeteciler ve "entelektüel" maskesiyle köşeleri kapmış tipler, biz sıradan izleyicilerden bile daha az biliyor gibi. Güncelden kopuklar, konuyu doğru düzlemde bile tutamıyorlar. Her şey, o aptalca sorulardan belli oluyor – cevaplar değil, sorular ele veriyor onları. Bu yetersizlik, bir de kompleksle el ele tutuşmuş gidiyor; köşeyi tutmuş olmanın rehavetinde, kendilerini geliştirmeyi unutmuşlar. Üstelik, milyonlara seslenme şansını da kapmışlar. Neden böyle oldu diye soruyorum kendime, ve içim burkuluyor: Bu iflasın bedeli ne olacak bize?Benim gibi çapraz inceleme meraklısı biri için, eskileri bilmek bugünü tartmanın anahtarı – basit, değil mi? Ama o köşedekiler? Onlar için gelişmek lüks kalmış. Günceli sıkı takip etmeli, ara sıra geriye dönüp "Eskiden şöyleydi, şimdi niye böyle?" diye sormalılar. Bilgileri zenginleşir, izleyiciye de bir şeyler bırakırlar. Ama yok, keyifli işleri var diye tembellik etmişler. Ah, bu geceki Ahmet Hakan gibi... Severim kendisini, ama o çocuksu bihaberliği içimi yakıyor. 
Ahmet hakan



Tarafsız Bölge'de, Somali'nin yaralı toprakları konuşulurken – kıtlık, Etiyopya'yla gerilim, Erdoğan'ın Aralık 2024'teki o diplomatik hamleleri – birden "Erdoğan bugün Somali hakkında bir şey dedi mi?" diye

Modern Popülizm ve Cehalet: Bir Simbiyoz


“Halk her şeyi bilir.”
Popülizmin en tatlı yalanı, en ölümcül tuzağı.



I. Popülizm Nedir?Popülizm, “elit”e karşı “halk”ı kutsal bir ikilik haline getirir.
  • Elit = Kötü, karmaşık, uzak, entelektüel.
  • Halk = İyi, basit, yakın, “gerçek”.
Bu ikilik, düşünmeyi değil, hissetmeyi teşvik eder.
Ve hissetmek, cehaletin en verimli toprağıdır.
II. Cehalet: Popülizmin Yakıtı
Popülist Strateji
Cehaletle İlişkisi
Basitleştirme
Karmaşık sorunlar tek cümlelik çözümlere indirgenir: “Duvar örelim, bitsin!”
Duygu pompalama
Korku, öfke, gurur. Akıl devre dışı bırakılır.
Gerçeklik reddi
Uzman = “Elitin adamı”. Bilim = “Yalan”.
Sloganlaşma
“Make America Great Again”, “Önce milletim”. Sorgulama yok.
Cehalet burada kasıtlı bir araçtır.
Popülist, “Halk bilmez” demez; “Halk zaten bilir!” der.
Ama bu “bilgi”, sezgisel, duygusal, ön yargılı bilgidir.
III. Dijital Çağ: Cehaletin Amplifikatörü

Cehaletin ve Kibrin Bilgelikten Güçlü Görünmesi

Cehaletin ve Kibrin Bilgelikten Güçlü Görünmesi: Şaşırtıcı mı, Kaçınılmaz mı?
“Cehaletin ve kibrin bilgelikten güçlü olması şaşırtıcıdır.”
Bu cümleyi ilk okuduğumda, içimde bir duraksama oldu. Şaşırtıcı mı? Belki bir an için evet. Ama ikinci nefeste, insanlık tarihinin sayfalarını çevirmeye başladığımda, şaşkınlığım yerini soğukkanlı bir kabullenişe bıraktı. Çünkü bu durum, ne tesadüf ne de istisna; insan doğasının en eski, en kararlı dinamiğidir.


I. Bilgelik Yavaş, Cehalet HızlıdırBilgelik, zamanın içinde olgunlaşan bir şarap gibidir. Yıllar, hatalar, acılar, sorgulamalar ister. Okumak, dinlemek, susmak, anlamak… Her biri birer çentik, birer yara izi.
Cehalet ise bir virüs: Hızla yayılır, bağışıklığı yoktur, semptomları yoktur. Tek bir paylaşım, tek bir slogan, tek bir “biliyorum” iddiası yeter.
Kibir, bu virüsün taşıyıcısıdır. “Bilmiyorum” demek, ego için ölümcül bir darbedir. Oysa bilgelik, tam da o cümleyle başlar: “Hiçbir şey bilmiyorum.” (Sokrates)II. Güç, Gerçeğin Değil, İnancın Ölçüsüdür