Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




13 Temmuz 2025 Pazar

Görünmeyen, Bazen Görünenden Daha Kritik

Seda PEKGÖZ
Bazen öyle anlar olur ki, yaşadığımız olayların perde arkasını anlamak için zaman geçmesi gerekir. Olaylar sıcağı sıcağına yaşandığında, öfkeleniriz, sorgularız, “Neden böyle yaptılar?” diye hayıflanırız. Ama yıllar geçip de toz duman yatıştığında, bir bakarız ki, görünen sadece bir gölgeymiş; asıl mesele, görünmeyenin içinde saklıymış. İşte ben de tam böyle bir yolculuğun içindeyim. Bir zamanlar “Neden susuyorlar, neden anlatmıyorlar?” diye kızdığım şeyleri, şimdi daha iyi anlıyorum.. 


Devlet aklının, vatan sevgisinin, bazen anlık tepkilerden çok daha büyük bir vizyonla hareket ettiğini fark ediyorum. İki olay, bu düşüncemi perçinledi: Berat Albayrak’ın 350-360 ton altını Türkiye’ye getirme operasyonu ve Erdoğan’ın 2013’teki “iki ayyaş” çıkışı.Brunson Krizi ve Altınların Sessiz Yolculuğu2018 yılıydı. Türkiye, Pastör Andrew Brunson’ın tutukluluğu yüzünden ABD ile büyük bir gerilim içindeydi. Muhalefet, hükümeti “ABD’ye boyun eğdi” diye suçluyor, Brunson’ın serbest bırakılması bir taviz gibi sunuluyordu.

12 Temmuz 2025 Cumartesi

Sivil Kayıtsızlık: Toplumun Sessiz Kuralları



Seda PEKGÖZ

Günlük hayatta, otobüste, markette ya da kalabalık bir caddede tanımadığımız insanlarla sürekli etkileşim içindeyiz. Çoğu zaman bu etkileşimler, sözsüz bir anlaşmayla şekillenir: Hafif bir tebessüm, “Pardon” diyerek geçiştirilen bir çarpışma ya da kalabalıkta birbirimize alan tanıyan dikkatli hareketler... İşte bu ince davranışlar, sosyolog Erving Goffman’ın

İnsan İlişkilerinde Özfarkındalık ve Sınır Koyma: Sosyolojik ve Psikolojik Bir İnceleme

Bu makale, bireyin özfarkındalık, zihinsel güç ve sınır koyma süreçlerini, insan ilişkileri bağlamında sosyolojik ve psikolojik perspektiflerden ele almaktadır. Bir bireyin kişisel deneyimlerinden yola çıkılarak, kendilik algısı, başkalarının davranışlarına verilen tepkiler ve sosyal etkileşimlerdeki doğal akışın, bireysel huzur ve toplumsal dinamikler üzerindeki etkileri incelenmektedir. Makale, bireyin kendini tanıma, zayıflıkları kabul etme ve başkalarını olduğu gibi kabul etme süreçlerinin, sosyal ilişkilerde nasıl bir denge yarattığını tartışmaktadır.



Giriş
İnsan ilişkileri, bireylerin kendilik algısı ve sosyal çevreleriyle etkileşim biçimleri üzerinden şekillenir. Sosyolojik açıdan, bireyler arasındaki etkileşimler, toplumsal normlar, beklentiler ve kişisel sınırlar gibi faktörler tarafından yönlendirilir. Psikolojik olarak ise, özfarkındalık, duygusal

6 Temmuz 2025 Pazar

İslam ve Hristiyan Dünyasının Bilim ve Sosyal Bilimlere Katkıları

İslam dünyası, özellikle 8.-13. yüzyıllar arasındaki Altın Çağ'da bilim ve sosyal bilimlere önemli katkılar sağlamıştır. Hristiyan dünyasıyla karşılaştırıldığında, bu katkıların niteliği ve etkisi dönemsel olarak değişiklik göstermiştir. Aşağıda, her iki medeniyetin bilim ve sosyal bilimlere katkılarını ve karşılaştırmasını özetliyorum:İslam Dünyasının Bilim ve Sosyal Bilimlere Katkıları
  1. Matematik:
    • El-Harezmi'nin cebir (algebra) üzerine çalışmaları, modern matematiğin temelini attı. "Algoritm" terimi onun adından türemiştir.
    • Sayılar sisteminde sıfırın kullanımı ve ondalık sistemin geliştirilmesi İslam matematikçileri tarafından yaygınlaştırıldı.
    • Ömer Hayyam gibi bilginler, geometri ve denklemler üzerine önemli eserler bıraktı.
  2. Astronomi:
    • İslam bilginleri, yıldızların hareketlerini gözlemlemek için rasathaneler kurdu (örneğin, Bağdat ve Semerkant rasathaneleri).

4 Temmuz 2025 Cuma

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. maddesi, ormanların korunması

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. maddesi, ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili temel düzenlemeleri içerir. Bu madde, 1982 Anayasası'nda yer almış ve ormanların kamu yararı için korunmasını, yangın sonrası alanların yeniden ağaçlandırılmasını ve bu alanların başka amaçlarla kullanılmamasını garanti altına almıştır. Anayasa Madde 169 - İçerikMadde 169 (1982 Anayasası'nda orijinal hali):
"Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz."
Bu madde, şu temel düzenlemeleri içerir:
  1. Ormanların Korunması ve Genişletilmesi: Devlet, orman alanlarını korumak ve artırmak için yasal düzenlemeler yapmak ve önlemler

Adalet ve Yasa


Adalet, insan varoluşunun temelinde yatan ve her türlü ilişki ağında kendini hissettiren bir sorudur. İnsanlar bir arada yaşadıkça, kararlar ve eylemler bu ağın dokusunu oluşturur. Adalet, bu dokuda her bir varlığın değerinin korunması, dengeli ve hakkaniyetli bir yaşamın mümkün olması demektir. İyi bir yaşam, yalnızca bu dengeyle var olabilir.


Toplumlar ve fikirler birbirini karşılıklı olarak dönüştürür. Adalet de bu dönüşümün bir parçasıdır; tarih boyunca farklı anlamlar kazanarak yeniden şekillenir. Bu değişimleri izlemek, adaletin nasıl anlaşılabileceğini ve yasalarda nasıl vücut bulabileceğini anlamak için zengin bir düşünce zemini sunar. Bu zemin, adil bir dünya inşa etmek için gerekli temelleri ararken,

24 Haziran 2025 Salı

Sessizlik, Katliamları Örtemez, Unutturamaz: Adalet ve Empati İçin Bir Çağrı

Bugün, 24 Haziran 2025, dünya bir kez daha çatışma bölgelerinden gelen haberlerle sarsılıyor. İsrail ve İran arasındaki tırmanan gerilim, Gazze'deki insani kriz ve diğer birçok çatışma alanı, insanlığın ortak değerlerini sorgulamamıza neden oluyor. Bu makalede, sessizliğin katliamları örtemeyeceğini ve unutturamayacağını vurgulayarak, adalet ve empatiyi her zaman ve her yerde savunmanın önemini ele alacağız. Ayrıca, uluslararası toplumun çatışma bölgelerindeki çifte standartları sorgulaması ve her kayba eşit derecede hassasiyet göstermesi gerektiğini tartışacağız.
Sessizliğin Gücü ve Sınırları
Sessizlik, bazen bir koruma mekanizması olarak algılanabilir. Ancak, çatışma bölgelerinde sessizlik, genellikle görmezden gelinen acıları ve kayıpları gizler. Gazze'de 60.000 masumun toprağa gömülmesi, İsrail'deki 30 sivilin kaybına gösterilen küresel empatiyle karşılaştırıldığında, bu sessizliğin ne kadar derin olduğunu görüyoruz. Medya, uluslararası toplum ve bireyler, bazen belirli kayıplara daha fazla dikkat çekerken, diğerlerini göz ardı edebiliyor. Bu durum, çatışmaların insani boyutlarını anlamakta ve adalet arayışında ciddi bir engel teşkil ediyor.




Sessizlik, katliamları örtemez, çünkü acılar bir şekilde gün yüzüne çıkar. Ancak,