Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




4 Nisan 2025 Cuma

Z Kuşağı: Masal mı, Kalıp mı?


Günümüzde "Z Kuşağı" diye bir şey varmış gibi davranılıyor. Sanki birileri bir gün oturmuş, bir grup insanı işaretlemiş, onlara bir isim vermiş ve sonra bu ismin içini doldurmaya başlamış: "Dijital yerliler, asi ruhlar, tüketim toplumunun eleştirmenleri ama bir o kadar da bağımlıları." Bu süreç o kadar doğal bir akış gibi sunuluyor ki, kimse durup sormuyor: Bu masal kimin kaleminden çıktı? Ve neden hepimiz bu masala uymak zorundaymışız gibi hissediyoruz?

Her şey bir isimle başlıyor. "Baby Boomers" dediler, savaş sonrası toparlanmanın çocuklarına. "X Kuşağı" dediler, belirsizliğin ve değişimin gölgesinde büyüyenlere. "Milenyum" geldi, yeni yüzyılın umutlarıyla doğanları etiketledi. Şimdi de sıra Z’de. 1990’ların sonu ile 2010’ların başı arasında doğanlar, bir anda "Z Kuşağı" oldu. Ama bu isimlendirme masum bir sınıflandırma değil; bir tanımlama ve ardından bir kalıba uydurma çabası.
Tanımlama aşaması, masalın en yaratıcı kısmı. Z Kuşağı’nı anlatanlar, önce bir karakter çiziyor: Teknolojiyle iç içe, bireyci, geleneklere şüpheyle yaklaşan, iklim değişikliğine duyarlı ama bir yandan da sosyal medyada kaybolmuş. Bu tanımlar, bazen bir neslin gerçeğini yansıtsa da, çoğu zaman bir kurgunun parçaları gibi işliyor. Çünkü her birey bu tanıma uymuyor. Uymak zorunda da değil. Yine de medya, pazarlamacılar, hatta sosyologlar, bu çerçeveyi bir gerçeklik gibi sunup, herkesi onun içine sıkıştırmaya çalışıyor.
Sonra işin "uydurma" kısmı devreye giriyor. Tanımladığın şeye bakıyorsun ve diyorsun ki, "Evet, sen busun." Bir Z Kuşağı mensubu, eğer telefonda saatler geçirmezse, protestolara katılmazsa ya da tüketim alışkanlıklarında "farkındalık" göstermezse, sanki kendi kuşağının ruhunu ihanet etmiş gibi görülüyor. Ama gerçekte ne oluyor? İnsanlar, bireyler olarak yaşamaya devam ediyor. Kimi teknolojiye mesafeli, kimi geleneklere bağlı, kimi ise ne iklimle ne de politikayla ilgileniyor. Peki, bu insanlar Z Kuşağı değil mi şimdi?
Bu masalın anlatıcıları, genellikle dışarıdan bakanlar: Akademisyenler, reklamcılar, trend avcıları. Onlar için kuşaklar, anlaşılır bir hikâye sunmanın aracı. Bir nesli anlamak değil, onu paketleyip satmak derdindeler. Z Kuşağı, bu oyunun son perdesi. Dijital dünyanın çocukları olarak markalara "yenilikçi" kampanyalar, politikacılara "genç oylar", topluma ise "geleceğin umudu ya da kaygısı" olarak sunuluyor. Ama bu süreçte unutulan bir şey var: İsimler ve tanımlar, insanları değil, hikâyeleri şekillendirir.

Belki de mesele şu: Z Kuşağı diye bir şey yok. X, Y ya da Boomer diye de bir şey yok. Bunlar, insan deneyiminin karmaşasını basitleştirme çabaları. Gerçekte ise her birey, kendi hikâyesini yaşıyor. Kimisi masalı dinleyip ona uymaya çalışıyor, kimisi ise kulaklarını tıkayıp kendi yolunu çiziyor. Ama şu kesin: Birileri isimlendirmeye, tanımlamaya ve uydurmaya devam ettikçe, bu masallar bitmeyecek.

Z Kuşağı masalıdır gidiyor, evet. Ama masallar, sadece dinleyenler inandığı sürece gerçektir.




Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder