Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




9 Nisan 2025 Çarşamba

Trump’ın Övgüleri ve Erdoğan’ın Rahatlığı

ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ
@Mi_DeliMiDeli


Tarih 9 Nisan 2025. Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği görüşme sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik övgü dolu sözleri, uluslararası diplomasi sahnesinde dikkat çekici bir an olarak kayda geçti. Trump, “Erdoğan çok akıllı bir lider. Onu seviyorum, o da beni seviyor” diyerek, Türkiye ile İsrail arasındaki olası gerilimlerde arabulucu olabileceğini ima etti.

Ancak bu çarpıcı açıklamalara rağmen, Erdoğan’dan gelen yanıt dikkat çekici bir şekilde sessizlikle sınırlı kaldı. Peki, bu sessizlik ne anlama geliyor?

Sessizliğin Diplomasideki Yeri  
Diplomaside sessizlik, çoğu zaman bir liderin en güçlü silahlarından biri olabilir. Erdoğan’ın Trump’ın övgülerine yanıt vermemesi, daha derin bir stratejik hesaplamanın ürünü olarak değerlendirilebilir. Erdoğan, 20 yılı aşkın liderlik tecrübesiyle, uluslararası arenada sözlerin ve eylemlerin zamanlamasının ne kadar kritik olduğunu çok iyi bilen bir figür. Trump’ın övgüleri, samimi bir dostluk jesti olabileceği gibi, ABD’nin Orta Doğu politikalarında Türkiye’yi bir denge unsuru olarak konumlandırma çabasının bir parçası da olabilir. Erdoğan’ın bu noktada sessiz kalması, hem bu niyetleri tarttığını hem de Türkiye’nin pozisyonunu riske atmadan önce somut adımları beklediğini gösteriyor.

Bu sessizlik, aynı zamanda Erdoğan’ın “devlet aklı” ile hareket etme prensibine olan bağlılığını da yansıtıyor. Trump’a karşı kişisel bir sempati beslediği bilinse de, Erdoğan’ın önceliği her zaman Türkiye’nin ulusal çıkarları oldu. Suriye’deki güvenlik kaygıları, NATO içindeki pozisyon ve ABD ile geçmişte yaşanan inişli çıkışlı ilişkiler düşünüldüğünde, Erdoğan’ın övgüleri coşkuyla karşılamak yerine temkinli bir duruş sergilemesi şaşırtıcı değil. Bu, “Ben bu oyunu görüyorum ve kartlarımı henüz açmıyorum” mesajı taşıyan bir tavır.

Trump’ın Övgüleri ve Erdoğan’ın RahatlığıTrump’ın Erdoğan’a yönelik övgüleri yeni değil. İki lider arasındaki ilişki, zaman zaman gerginliklerle sınansa da, genellikle pragmatik bir zeminde ilerledi. Trump’ın “Erdoğan’la çok iyi ilişkilerim var” ifadesi, geçmişte Suriye’de YPG’ye destek gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklara rağmen, kişisel bir uyumun varlığına işaret ediyor. Erdoğan’ın bu övgülere sessizlikle yanıt vermesi, bu uyumun zaten farkında olduğunu ve bunu bir koz olarak masaya sürmeye gerek duymadığını düşündürüyor.


 Belki de Erdoğan, Trump’la ilişkisinin sağlamlığını övgülerle değil, somut diplomatik kazanımlarla ölçmeyi tercih ediyor.

Bu rahatlık, Erdoğan’ın haklılık avantajından da kaynaklanıyor olabilir. Türkiye’nin bölgesel gücünü ve Erdoğan’ın liderlik kapasitesini Trump’ın ağzından duymak, Erdoğan için bir sürpriz değil; aksine, uzun süredir savunduğu bir gerçekliğin teyidi. Ancak bu haklılığı bir zafer narasına dönüştürmek yerine, Erdoğan sessiz kalarak hem iç kamuoyunda mütevazı bir imaj çiziyor hem de uluslararası alanda kontrolü elinde tutuyor. Bu, “Övgülerinizi duyuyorum, ama benim için asıl mesele masadaki sonuçlar” deme şekli.

Sessizlikten Doğan Olasılıklar
Erdoğan’ın sessizliği, gelecekteki hamleler için bir alan açıyor. Trump’ın övgüleri, ABD’nin Türkiye’yi İsrail’le ilişkilerde bir arabulucu olarak görme isteğini yansıtıyorsa, Erdoğan bu rolü oynamadan önce koşulları kendi lehine şekillendirmeyi bekleyebilir. Örneğin, Suriye’de Türkiye’nin güvenlik taleplerine destek ya da Filistin meselesinde daha dengeli bir ABD politikası, Erdoğan’ın sessizlikten vazgeçip masaya oturmasını sağlayabilir. Öte yandan, bu suskunluk, Trump’ın öngörülemez tarzına karşı bir savunma mekanizması da olabilir; zira Erdoğan, Trump’ın sözlerinin ertesi gün başka bir bağlamda tersine dönebileceğini geçmiş deneyimlerinden biliyor.

Türkiye’de ise bu sessizlik, halk nezdinde farklı yorumlara yol açıyor. Trump’ın övgüleri, bazı kesimlerde “Türkiye’nin gücü tescillendi” algısı yaratırken, Erdoğan’ın yanıt vermemesi, bu algıyı bir propaganda malzemesine dönüştürmekten kaçındığını gösteriyor. Bu, iç politikada duygusal bir coşkuya kapılmak yerine, soğukkanlı bir strateji izleme çabasının işareti.

 Sessizlik, Bir Hamle mi, Yoksa Bir Duruş mu?
Erdoğan’ın Trump’ın son övgülerine sessizlikle karşılık vermesi, ne bir geri çekilme ne de bir kayıtsızlık. Aksine, bu, stratejik bir zekânın ve diplomasideki ustalıkla işlenmiş bir sabrın ürünü. Erdoğan, Trump’la ilişkisinde bir üstünlük aramıyor; zaten var olan bir konforu, haklılığına olan inancıyla birleştirerek yönetiyor. Sessizliği, “Ben buradayım, oyunu okuyorum ve zamanı geldiğinde konuşacağım” mesajı veriyor. Bu, bir satranç tahtasında hamle sırasını rakibine bırakmak değil; aksine, rakibin hamlesini bekleyerek tahtadaki kontrolü elinde tutmaktır.
Erdoğan’ın bu tavrı, sadece Trump’la ilişkisinde değil, genel olarak uluslararası diplomasideki duruşunun bir özeti: Niyetlerden vazgeçmeden, çıkarları gözeterek ve haklılığını koruyarak ilerlemek. Sessizlik, bazen en güçlü sestir – ve Erdoğan, bunu bir kez daha kanıtlıyor.


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder