Uzun Vadeli Vizyon: Kırgızistan Borç Silme Kararı ve Stratejik Kazanımların Değeri
ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ
Bir Aile Hikâyesiyle Başlayan Düşünce
Çocukluğumda annemden harçlık istediğimde, "Paramız yok" derdi. Cüzdanında para olduğunu gördüğüm halde içimden hayıflanırdım: "Neden bana vermiyor ki?" Oysa büyüyünce anladım ki, o "saklı bütçe" evin geleceği içindi – okul masrafları, zor günler veya uzun vadeli bir yatırım için. Bugün, Türkiye'nin Kırgızistan'a olan 58,8 milyon dolarlık borcu silme kararını eleştirenlere bakınca, o çocuksu hayıflanmayı hatırlıyorum. "Neden içerideki emeklilere, asgari ücretlilere harcamıyorsun?" diye veryansın edenler var. Haklı bir öfke taşıyorlar; enflasyonla boğuşan bir ülkede her kuruş kıymetli. Ama bu karar, kısa vadeli bir "lüks" değil; tıpkı o aile bütçesindeki gibi, geleceğe tohum ekmek. Uzun vadeli düşünmek, günlük popülizmden kurtulmak demek – ve bu, hem bireysel hem ulusal refahın anahtarı.
Kısa Vadeli Öfke, Uzun Vadeli Kazanç: Rakamlar ve GerçeklerTürkiye'nin bu hamlesi, 5 Kasım 2024'te Bişkek'te imzalanan anlaşmayla TBMM'de onaylandı. 2012'de verilen 100 milyon dolarlık düşük faizli krediden kalan kısım siliniyor; karşılığında Kırgızistan, yeşil ekonomi ve çevre projelerine odaklanacak. Resmi gerekçe basit: Kalkınma yardımı yoluyla kardeş ülke ilişkilerini pekiştirmek. Ama asıl hikâye, rakamların ötesinde.
58 milyon dolar, Türkiye'nin 1,1 trilyon dolarlık GSYİH'sine göre bir zerre – %0,005'lik bir feragat. Buna karşılık, Kırgızistan'la ticaret hacmi mevcut 1 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkabilir; Türk firmalarına 7 milyar dolarlık enerji ve altyapı projeleri (hidroelektrik santralleri, yollar) açılabilir. Bu, sadece para değil; Orta Asya'da jeopolitik bir köprü. 2011'de benzer bir silme kararı almıştık ve ilişkiler güçlenmişti. Bugün, Rus gazına bağımlılığımız %70'lerdeyken, Kırgızistan'ın yeşil enerji projeleri çeşitlendirme fırsatı sunuyor. Düşünün: Bir F-16 uçağının maliyeti bile 80 milyon dolar; bu silmeyle açılan pazar, istihdam ve ihracatla geri döner.Eleştirmenler – ki içlerinde CHP ve DEM Parti gibi muhalefet sesleri var – bunu "lüks" diye damgalıyor. "Emekliler açken, asgari ücret erirken neden?" diyorlar. Duygusal olarak anlaşılır; elektrik faturalarının %60-70'ini devlet sübvanse ederken (düşük tüketim kademesinde), sosyal yardımlar (evde bakım aylığı 11.539 TL'ye, engelli aylığı 6.364 TL'ye çıktı) artarken bile halkın derdi bitmiyor. Ama bu yardımlar, "sus payı" değil; başka yerlerden (fosil ithalat tasarrufundan) kısıp yaratılan tampon. Sorun, her şeyi "torba bütçe" gibi görmek: Devletin parası avuç avuç dağıtılacak bir şey değil. Kalkınma Bakanlığı fonları, Eximbank kredileriyle ayrı hesaplar dönüyor. Kısa vadeli harcama, popülist bir tatmin verir; ama enflasyonu körükler, yapısal sorunları (eğitim, altyapı) erteletir. Sonuç? Daha koyu krizlere davetiye.
Jeopolitik Fırtına ve Enerji Bağımsızlığı: Asıl ÖncelikAsgari ücret tartışmaları önemli, evet. Ama ufukta jeopolitik bir fırtına var – ve bu, maaş zamlarından daha beter vurur. Orta Asya'da Rusya-Çin gerilimi, Kafkasya'da Ermenistan-Azerbaycan hattı, Doğu Akdeniz'de gaz savaşları... Türkiye, enerji ithalatının %70'ini (Rus gazı, İran petrolü) dışarıya bağımlı. Bir kesinti, ekonomiyi diz çöktürür. Kırgızistan hamlesi burada devreye giriyor: Yeşil enerji projeleriyle çeşitlendirme, Türk Devletleri Teşkilatı'nı güçlendirme fırsatı. Ama asıl kritik, enerji bağımsızlığı.Batı Avrupa, 1900'lerin ortalarında başladığı yatırımlarla (kömür santralleri, sonra yenilenebilir) bizi geçti; biz 2010'larda YEKA ihaleleriyle hızlandık. Kurulu gücümüz 100 GW+'ya çıktı, yenilenebilir payı %50'ye yaklaşıyor. Güneş ve rüzgâr – sonsuz, yerli kaynaklar – yaşamı sürdürecek. Karadeniz gazı (710 bcm rezerv) köprü, Akkuyu nükleer destekleyici; ama asıl yıldız, Ege-Marmara rüzgâr koridorları ve Güneydoğu güneş panelleri. 2035 hedefi: %50 yenilenebilir. Çıkar grupları (fosil lobileri) eskiden engellerdi, şimdi sadece zaman kaybettiriyor. Jeopolitik baskı ezer geçer.Halka "bağımsızlık = güvenlik" diye anlatmak yetmez; somut rahatlama lazım. Fatura indirimleri (%20-30 tasarruf mümkün), istihdam vaadi (yeni projelerde binlerce iş) – bunlar "sus payı" gibi değil, zincirleme etki. Yenilenebilir ucuzlayınca sübvansiyonlar kalkar, ama o zamana kadar tampon tutar.
Sabır, Destek ve İçsel Dönüşüm
Bu girişimler – Kırgızistan'dan Özbekistan anlaşmalarına, Azerbaycan koridorlarına – birbirini besler. Filizlenir, çocuklarımız için refah getirir. Ama yaygınlaşması zor: Uzun vadeli düşünme, içten kaynamalı. Empati ve vizyon, eğitimle sulanır ama kök yoksa filizlenmez. Ailede başlar – sorumlu ebeveynler, rol modeller – ama kısır döngü: Kim kimi eğitecek? Krizler tetikler: Acı dersler, darbe yemek... Geç kalınmazsa kalkarız.Eleştirmenlere seslenelim: Bu, hediye değil; şartlı yatırım. Kısa vadeli veryansın yerine, 5-10 yıl sonrasını düşünün. Yoksa Çin-Rusya o pazarları kapar, biz "gün kurtarma" tuzağında kalırız. Sabır ve destekle, o çocuk hayıflanması güle döner – annem gibi, devlet de haklı çıkar.
Çocukluğumda annemden harçlık istediğimde, "Paramız yok" derdi. Cüzdanında para olduğunu gördüğüm halde içimden hayıflanırdım: "Neden bana vermiyor ki?" Oysa büyüyünce anladım ki, o "saklı bütçe" evin geleceği içindi – okul masrafları, zor günler veya uzun vadeli bir yatırım için. Bugün, Türkiye'nin Kırgızistan'a olan 58,8 milyon dolarlık borcu silme kararını eleştirenlere bakınca, o çocuksu hayıflanmayı hatırlıyorum. "Neden içerideki emeklilere, asgari ücretlilere harcamıyorsun?" diye veryansın edenler var. Haklı bir öfke taşıyorlar; enflasyonla boğuşan bir ülkede her kuruş kıymetli. Ama bu karar, kısa vadeli bir "lüks" değil; tıpkı o aile bütçesindeki gibi, geleceğe tohum ekmek. Uzun vadeli düşünmek, günlük popülizmden kurtulmak demek – ve bu, hem bireysel hem ulusal refahın anahtarı.
Kısa Vadeli Öfke, Uzun Vadeli Kazanç: Rakamlar ve GerçeklerTürkiye'nin bu hamlesi, 5 Kasım 2024'te Bişkek'te imzalanan anlaşmayla TBMM'de onaylandı. 2012'de verilen 100 milyon dolarlık düşük faizli krediden kalan kısım siliniyor; karşılığında Kırgızistan, yeşil ekonomi ve çevre projelerine odaklanacak. Resmi gerekçe basit: Kalkınma yardımı yoluyla kardeş ülke ilişkilerini pekiştirmek. Ama asıl hikâye, rakamların ötesinde.
58 milyon dolar, Türkiye'nin 1,1 trilyon dolarlık GSYİH'sine göre bir zerre – %0,005'lik bir feragat. Buna karşılık, Kırgızistan'la ticaret hacmi mevcut 1 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkabilir; Türk firmalarına 7 milyar dolarlık enerji ve altyapı projeleri (hidroelektrik santralleri, yollar) açılabilir. Bu, sadece para değil; Orta Asya'da jeopolitik bir köprü. 2011'de benzer bir silme kararı almıştık ve ilişkiler güçlenmişti. Bugün, Rus gazına bağımlılığımız %70'lerdeyken, Kırgızistan'ın yeşil enerji projeleri çeşitlendirme fırsatı sunuyor. Düşünün: Bir F-16 uçağının maliyeti bile 80 milyon dolar; bu silmeyle açılan pazar, istihdam ve ihracatla geri döner.Eleştirmenler – ki içlerinde CHP ve DEM Parti gibi muhalefet sesleri var – bunu "lüks" diye damgalıyor. "Emekliler açken, asgari ücret erirken neden?" diyorlar. Duygusal olarak anlaşılır; elektrik faturalarının %60-70'ini devlet sübvanse ederken (düşük tüketim kademesinde), sosyal yardımlar (evde bakım aylığı 11.539 TL'ye, engelli aylığı 6.364 TL'ye çıktı) artarken bile halkın derdi bitmiyor. Ama bu yardımlar, "sus payı" değil; başka yerlerden (fosil ithalat tasarrufundan) kısıp yaratılan tampon. Sorun, her şeyi "torba bütçe" gibi görmek: Devletin parası avuç avuç dağıtılacak bir şey değil. Kalkınma Bakanlığı fonları, Eximbank kredileriyle ayrı hesaplar dönüyor. Kısa vadeli harcama, popülist bir tatmin verir; ama enflasyonu körükler, yapısal sorunları (eğitim, altyapı) erteletir. Sonuç? Daha koyu krizlere davetiye.
Jeopolitik Fırtına ve Enerji Bağımsızlığı: Asıl ÖncelikAsgari ücret tartışmaları önemli, evet. Ama ufukta jeopolitik bir fırtına var – ve bu, maaş zamlarından daha beter vurur. Orta Asya'da Rusya-Çin gerilimi, Kafkasya'da Ermenistan-Azerbaycan hattı, Doğu Akdeniz'de gaz savaşları... Türkiye, enerji ithalatının %70'ini (Rus gazı, İran petrolü) dışarıya bağımlı. Bir kesinti, ekonomiyi diz çöktürür. Kırgızistan hamlesi burada devreye giriyor: Yeşil enerji projeleriyle çeşitlendirme, Türk Devletleri Teşkilatı'nı güçlendirme fırsatı. Ama asıl kritik, enerji bağımsızlığı.Batı Avrupa, 1900'lerin ortalarında başladığı yatırımlarla (kömür santralleri, sonra yenilenebilir) bizi geçti; biz 2010'larda YEKA ihaleleriyle hızlandık. Kurulu gücümüz 100 GW+'ya çıktı, yenilenebilir payı %50'ye yaklaşıyor. Güneş ve rüzgâr – sonsuz, yerli kaynaklar – yaşamı sürdürecek. Karadeniz gazı (710 bcm rezerv) köprü, Akkuyu nükleer destekleyici; ama asıl yıldız, Ege-Marmara rüzgâr koridorları ve Güneydoğu güneş panelleri. 2035 hedefi: %50 yenilenebilir. Çıkar grupları (fosil lobileri) eskiden engellerdi, şimdi sadece zaman kaybettiriyor. Jeopolitik baskı ezer geçer.Halka "bağımsızlık = güvenlik" diye anlatmak yetmez; somut rahatlama lazım. Fatura indirimleri (%20-30 tasarruf mümkün), istihdam vaadi (yeni projelerde binlerce iş) – bunlar "sus payı" gibi değil, zincirleme etki. Yenilenebilir ucuzlayınca sübvansiyonlar kalkar, ama o zamana kadar tampon tutar.
Sabır, Destek ve İçsel Dönüşüm
Bu girişimler – Kırgızistan'dan Özbekistan anlaşmalarına, Azerbaycan koridorlarına – birbirini besler. Filizlenir, çocuklarımız için refah getirir. Ama yaygınlaşması zor: Uzun vadeli düşünme, içten kaynamalı. Empati ve vizyon, eğitimle sulanır ama kök yoksa filizlenmez. Ailede başlar – sorumlu ebeveynler, rol modeller – ama kısır döngü: Kim kimi eğitecek? Krizler tetikler: Acı dersler, darbe yemek... Geç kalınmazsa kalkarız.Eleştirmenlere seslenelim: Bu, hediye değil; şartlı yatırım. Kısa vadeli veryansın yerine, 5-10 yıl sonrasını düşünün. Yoksa Çin-Rusya o pazarları kapar, biz "gün kurtarma" tuzağında kalırız. Sabır ve destekle, o çocuk hayıflanması güle döner – annem gibi, devlet de haklı çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder