Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




4 Ekim 2025 Cumartesi

Yokluk Değil, Varlık: Engelli Etiketinin Absürtlüğü Üzerine Bir Düşünce

Bir Metaforun Işığında"Şahane bir şairi 'gitar çalamaz' diye tanıtmak, ne kadar yersiz bir vurgu olurdu? İşte, engelli vurgusu da tam olarak o kadar yersiz: İnsan yokluğuyla değil, varlığıyla anılmalı."                                                                                       ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ

Bu söz, bir anlık bir ilham gibi doğdu – bir sohbetin ortasında, engelsiz yaşam felsefesinin özünü yakalayan bir metafor. Basit görünebilir, ama katman katman açıldıkça, toplumun en köklü önyargılarını sorgulatan bir manifesto haline geliyor. Neden mi? Çünkü "engel" kelimesi, yıllardır bireyleri "eksik" diye damgalıyor; oysa asıl eksiklik, bizim bakış açımızda. Bu makalede, bu sözü bir pusula gibi kullanarak, engelsiz yaşam felsefesini keşfedeceğiz. Yokluğu değil, bolluğu kucaklayacağız. 

Engel: Bir Etiket mi, Yoksa Bir Hikaye mi?Düşünün: Bir konferans salonunda, sahneye çıkan bir adamı tanıtıyorsunuz. "Bu, muhteşem bir şair – ama gitar çalamaz" diyorsunuz. Seyirci ne düşünür? Kahkaha mı atar, yoksa kaşlarını mı çatar? Elbette, bu vurgu saçma gelir. Şairin gücü, kelimelerinde; müziği, ritimli dizelerinde. Gitar çalmamak, onun değerini ne artırır ne de azaltır. Peki, neden bir engelli bireyi "yürüme yetisi yok" diye tanıtmak, aynı absürtlüğü yaratmıyor gözümüzde? İşte tam burada, engelsiz yaşam felsefesi devreye giriyor.Bu felsefe, 20. yüzyılın ortalarından beri evrilen bir düşünce akımı. Kökeni, engelli hakları aktivisti Mike Oliver'ın "sosyal model"ine dayanır: Engel, bedende değil, toplumun yarattığı bariyerlerde gizlidir. Erişimsiz kaldırımlar, önyargılı bakışlar, "eksik" etiketi – bunlar asıl engelleri örüyor. Ama bizim sözümüz, bireysel boyuta iniyor: Tanımlama biçimimizi sorguluyor. Birini "engelli" diye etiketlemek, şairi "gitar çalamaz" diye sunmak gibi, var olanı gölgeliyor. Neden? Çünkü odak, "ne yapamaz?"a kayıyor; "ne yapabilir?" unutuluyor.Antik felsefeden bir ipucu alalım: Stoacı Epiktetos, topal doğmuş bir köleydi. "Engel, olayda değil, yargımızda" derdi. Onun için, bir yetiyi yitirmek trajedi değil; onu "kayıp" diye yorumlamak trajedi. Engelsiz felsefe de bunu yankılar: Varlık, bollukla ölçülür. Bir birey, koşamadığı için değil, düşündüğü, yarattığı, bağ kurduğu için değerlidir. Bu, bir kayıptan öte, bir yeniden doğuştur.Bolluk Paradigması: Örneklerle Aydınlanan Bir YolSözümüzün gücü, metaforunda saklı: Şair-gitar analojisi, soyut bir eleştiri değil, somut bir ayna. Gerçek hayatta, bu aynayı kıranlar var. Düşünün Stephen Hawking'i – evrenin sırlarını çözen bir deha. Onu "konuşamaz" diye mi anıyoruz? Hayır, "kara delikler" diye. Bedensel sınırlamaları, zihninin sınırsızlığını gölgelemedi; aksine, onu ikonlaştırdı. Hawking'in felsefesi basit: "Zihin, evren kadar geniş." Yokluk vurgusu, onun yıldızlarını söndüremez.Başka bir örnek: Itzhak Perlman, polio nedeniyle tekerlekli sandalyede oturan efsanevi kemancı. Konserlerinde, "Ayaklarım çalışmıyor, ama kemanım uçuyor" der. Burada, "çalamaz"ı değil, "uçar"ı duyarsınız. Perlman, engelsiz yaşamın somut hali: Bir yetiyi yitirdiğinde, başka birini parlatır. Araştırmalar da bunu doğruluyor – pozitif psikolojinin babası Martin Seligman'a göre, engelli bireyler, "direnç" (resilience) konusunda popülasyondan üstün. Zorluk, kas gibi güçlendirir; bolluk, bu gücü ortaya çıkarır.Peki, günlük hayatta? Bir iş görüşmesinde, "Merdiven çıkamam" demek yerine, "Rampayla buradayım, şimdi vizyonumu paylaşayım" demek. Bu, sözümüzün pratiği: Yokluğu etiketleme, varlığı öne çıkarma. Toplum olarak, bunu nasıl uygularız? Universal Design'la – herkes için erişilebilir mekanlar tasarlayarak. Asansörler, engelliler için değil, herkes için. Bir şairi gitarla yargılamadığımız gibi, bir bireyi yürüme yetisiyle yargılamayalım.Toplumsal Yara: Etiketin Bedeli ve Şifa YoluBu metaforun derinliği, toplumsal yarayı açığa vurur: "Engelli" etiketi, izolasyon yaratır. Bir araştırmaya göre (Dünya Sağlık Örgütü, 2023), 1 milyardan fazla engelli birey var; ama %80'i istihdam dışı, çünkü "eksik" diye dışlanıyorlar. Bu, bir şairi "gitar çalamaz" diye sahneden indirmek gibi: Potansiyeli boğar. Varoluşçu Jean-Paul Sartre'ın dediği gibi, "Varlık, özgürlüğe mahkumdur." Engel, bir kader değil; bireyin yeniden yazabileceği bir hikaye. Ama toplum, bu hikayeyi "eksiklik" diye baştan yazıyor.Etik boyutuna inelim: John Rawls'un "cehalet perdesi"nden ilhamla, toplumu en dezavantajlı için tasarlayalım. Yarın, senin başına gelebilir – bir kaza, bir hastalık. O zaman, "gitar çalamaz" vurgusu sana nasıl gelir? Engelsiz felsefe, empatiyi emrediyor: Kabul et, yarat, bağlan. Kabul: Yitiriyi onurlandır. Yarat: Yeni yollar icat et (AI destekli protezler gibi). Bağlan: Topluluklar kur – yalnızlık, en büyük engel.Nietzsche'nin "amor fati"si burada parlar: Kaderini sev. Bir yetiyi yitir, ama eldekini kutla. Helen Keller, sağır ve kör doğdu, ama "Hayat, cesur bir macera ya da hiçbir şeydir" diye yazdı. Onun varlığı, yokluğunu ezer. Sözümüz, bunu hatırlatır: İnsan, boşlukla değil, doluluğuyla anılmalı.Sonuç: Bir Çağrı, Bir Aydınlanma"Şahane bir şairi 'gitar çalamaz' diye tanıtmak, ne kadar yersiz bir vurgu olurdu? İşte, engelli vurgusu da tam olarak o kadar yersiz: İnsan yokluğuyla değil, varlığıyla anılmalı."Bu söz, bir makalenin sonuna değil, bir devrimin başlangıcına yakışır. Engelsiz yaşam felsefesi, bireysel bir aydınlanma değil; kolektif bir uyanış. Şairin dizeleri gibi, bireylerin hikayeleri de bollukla dokunmalı. Toplum olarak, etiketleri bırakıp, ışıkları yakalım. Bir arkadaşınızı "eksik" diye değil, "güçlü" diye anın. Bir bina tasararken, "herkes için" diye düşünün. Bir sohbet başlatın: "Ne yapabilirsin?" diye sorun.Bu felsefe, acıdan kaçmaz – zorluklar var. Ama acı, hikayenin parçası; sonu değil. Epiktetos'un topallığından Hawking'in yıldızlarına, tarih bize gösteriyor: Engel, bir son değil, bir başlangıç. Senin hikayen ne? Yokluğu bırak, varlığı kutla. Belki yarın, bir şair gibi, sen de yeni bir metafor doğurursun.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder