Hayvan dediğin nedir ki!
Bugün bayram, yine ülkenin her yanından kanlı görüntüler düşecek ekranlara; canlı hayvan ithalatıyla övünülecek! Perde arkasındakini çok az kişi görecek. Kilometrelerce uzaktan, daracık alanlarda birbirini ezerek, aç-susuz 'yenilsin' diye getirilen hayvanların çığlığını duyan da olmayacak.
Siz bu yazıyı okurken birazdan anlatacağım hak ihlalleri tavan yapacak, bıçaklar bilenmiş, kanlar akıtılmış olacak. Çünkü bugün Kurban Bayramı! Haliyle koyunlar, danalar çoktan sizler için bonfile, bifteğe dönüştü. Daha da acı olan kendini “hayvansever” olarak tanımlayan çoğu insan da bu katliama ortak oldu. Çünkü hayvan hakları dendiğinde Türkiye’de sadece evcil hayvanlar akla geliyor. Oysa tabaklarımızda yemeklik olarak gördüğümüz “besi hayvanları”nın da hakları var. Hatta belki de en çok onlar muhtaç bu haklara. Çünkü Türkiye dahil pek çok ülkedeki endüstriyel çiftliklerde, yayla görmeden, gerçek ot tatmadan, annelerinden çok erken yaşta koparılıp dışkılarından oluşan göllerde yaşamaya zorlanarak, küspe ve kimyasal takviyelerle besleniyorlar. Bu da yetmiyor, “yenilsin”ler diye, kilometrelerce uzaklıklara, daracık alanlarda, birbirlerini ezerek taşınıyorlar. İşte günlerdir ballandıra ballandıra anlatılan, bayram için daha da yoğunlaşan hayvan ithalatının ardındaki gerçek bu. Bakanlık mevzuatında “kasaplık” ya da “kesimlik” diye tabir edilen, “tüketilecek” meta olarak görülen bu hayvanlar için Yeryüzüne Özgürlük Derneği uluslararası kampanyalar düzenliyor. Söz onlarda.