Yılmaz Güney'in kızı olmak hayatımı mahvetti - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Yılmaz Güney'in kızı olmak hayatımı mahvetti
Yılmaz Güney'in pek tanınmayan kızı Elif Güney Pütün, acılarla dolu geçen çocukluk hikayesini ve babsıyla olan sorunlu ilişkisini Ayşe Arman'a anlattı.
Türk sinemesının Çirkin Kralı Yılmaz Güney'in de, bir çok efsane isim gibi arkasında enkaz hayatlar bıraktığını kızı Elif Güney Pütün'ün röportajını okuyunca daha iyi anlıyoruz.
Baba, sen davanın bedelini bize ödettin
Elimde bir kitap var, kapağında ‘Bir Odadan Bir Odaya’ yazıyor.
Doğan Kitap’tan çıktı.
Yazarı, herkesin bildiği biri değil.
Elif Güney Pütün.
Yılmaz Güney’in kızı.
- Sent using Google Toolbar
Yaşam ve İnsan için herşey
Kaldırıma damladı hepimizin yüreğinden bir damla kan --------------- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
8 Ocak 2012 Pazar
6 Ocak 2012 Cuma
Doymayan Sömürücüler ve Açlıktan Ölenler | habergüncel
Doymayan Sömürücüler ve Açlıktan Ölenler | habergüncel: Sömürü düzeninin giderek yozlaştırdığı toplumlarda olayları Tanrısal bir yazgı gibi algılayan ve Tanrı’dan çözüm bekleyenlerin, Jean Ziegler’in “Dünyanın Yeni Sahipleri” isimli yapıtında Georges Bernados’tan alıntıladığı “Tanrı’nın bizimkilerden başka elleri yoktur” özdeyişi üzerinde bir kez daha düşünmelerini öneririm…
Günümüzün koşullarını değerlendiren uzmanların ulaştıkları sonuçlara göre, olanaklar bilimsel ve akılcı yöntemlerle kullanılırsa yerküremizde on iki milyar insan beslenebilecekken, sömürü düzeni nedeniyle yedi milyar kadar olan dünya nüfusunun sekiz yüz milyonu açlık çekmekte, her yedi saniyede bir çocuk, yine açlıktan ölmektedir. Bunun nedeni, ekonominin bilimsel niteliklerini yitirerek sömürücü güçlerin denetimine girmesidir. Bu yozlaşma sonucunda, zengin azınlık servetlerini arttırırken yoksul çoğunluğun sefaleti artmaktadır.
- Sent using Google Toolbar
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Günümüzün koşullarını değerlendiren uzmanların ulaştıkları sonuçlara göre, olanaklar bilimsel ve akılcı yöntemlerle kullanılırsa yerküremizde on iki milyar insan beslenebilecekken, sömürü düzeni nedeniyle yedi milyar kadar olan dünya nüfusunun sekiz yüz milyonu açlık çekmekte, her yedi saniyede bir çocuk, yine açlıktan ölmektedir. Bunun nedeni, ekonominin bilimsel niteliklerini yitirerek sömürücü güçlerin denetimine girmesidir. Bu yozlaşma sonucunda, zengin azınlık servetlerini arttırırken yoksul çoğunluğun sefaleti artmaktadır.
- Sent using Google Toolbar
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
2 Ocak 2012 Pazartesi
Oy maral gözlü çocuk Bilir misin, kalemim kılıç kağıt kalkanım
Oy maral gözlü çocuk
Bilir misin, kalemim kılıç kağıt kalkanım
Senin için üzerime ne duvarlar yıkılır
Kan kokulu ne duvarlar örülür bilir misin
Ve her gün batımında bir kalem kırılır
Yağlı urgan boynumda, ellerimde al kanım…
Oy çocuk, oy maral bakışlım
Son demlerinde ağlatırlar mor salkımlı baharı
Bilir misin, kaç kuşun kanadına ayrılık yazarlar
O ne utanmaz karanlıktır, yanar yürek harı
Kapkara bir delik açılır insanlığın tam ortasında
Senin için ciğerime ne mezarlar kazarlar…
Oy maral gözlü çocuk
Bilir misin, bu akan özgürlüğün selidir önümde
Aydınlıktır, sanadır, bir o kadar asidir ve deli
Senin için alev almış gözlerimde
Kaç sırdaşı sürükler kahpeliğin yeli bilir misin
Ve serin sabahlara eser seher yeli
Yüreğim titrer, ürkek serçeler ellerimde…
Bilir misin oy maral gözlü çocuk
Dağlarımın doruklarına az kaldı
Ve ekmek kadar aç olduğumuz aşka
Kurudukça toprak ve susadıkça fidanlar yeşerecek
Senin için ektiğim sevda tohumları başka
Darağacından uzandıkça gökyüzüne boy verecek…
Oy maral gözlü çocuk
Dinle bak, tabanı inleten ayak seslerini buluşturdum
Ne ağla artık ne de kapa gözlerini
Senin için aydınlığı çağlar öncesinden tutuşturdum
Ve benim ve bizim için ateşledim közlerini
Bilir misin…
Canan Arslan
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Oy maral gözlü çocuk
1 Ocak 2012 Pazar
Yaşar Kemal'in Kalemi...
Yaşar Kemal (1923), yazdığı yapıtlarla dünyada yüz akımızdır. Çevremizde yalnızlaştığımız, sorunların sarmalıma dolandığımız bu günlerde, aldığı büyük ödül bizi de onurlandırdı, yüzümüzü güldürdü. “Üst Düzey Fransız Nişanı”, özünde yazının, sanatın başarısını yansıtıyor.
Yaşar Kemal, o törende toplumu yanlış yola götürenleri şöyle uyardı: “Sanat, insanca olmayan her şeyin karşısındadır. Sanat, insanları zulme, bitip tükenmeyen anlamsız savaşlara, bütün kötülüklere karşı uyarır. Umut, insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir. Ben, hep umudun türküsünü söylemeye çalıştım.” (18.12.2011)
Yaşar Kemal’in bu sözleri ancak yazı ile insanlara iletilir. Kalıcılığı, ancak yazı ile sağlanır. Biz henüz konuşma toplumu özelliğini bırakamadık. İçinde bulunduğumuz Orta Doğu halkları için, “Hele bir konuş ki, seni tanıyalım” derlermiş. Uzak Doğulular içinse, “Hele bir yaz” isteğiyle kişiler tanınmaya çalışılırmış.
Yaşar Kemal, o törende toplumu yanlış yola götürenleri şöyle uyardı: “Sanat, insanca olmayan her şeyin karşısındadır. Sanat, insanları zulme, bitip tükenmeyen anlamsız savaşlara, bütün kötülüklere karşı uyarır. Umut, insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir. Ben, hep umudun türküsünü söylemeye çalıştım.” (18.12.2011)
Yaşar Kemal’in bu sözleri ancak yazı ile insanlara iletilir. Kalıcılığı, ancak yazı ile sağlanır. Biz henüz konuşma toplumu özelliğini bırakamadık. İçinde bulunduğumuz Orta Doğu halkları için, “Hele bir konuş ki, seni tanıyalım” derlermiş. Uzak Doğulular içinse, “Hele bir yaz” isteğiyle kişiler tanınmaya çalışılırmış.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
kalem,
Yaşar Kemal
Teokratik Düzenin Altyapısı
Teokratik Düzenin Altyapısı
TBMM halkın iradesinin somutlaşmış şeklidir. M. Kemal kendisinin kurduğu TBMM’ye; kendisine başkomutanlık yetkisini vermediği zamanda bile saygı göstermiştir.
AKP iktidarı ise TBMM açık olduğu halde; olağanüstü hallerde kullanılması gereken “kanun hükmünde kararname” (KHK) çıkararak TBMM’yi devre dışına itmiştir.
AKP iktidarı ise TBMM açık olduğu halde; olağanüstü hallerde kullanılması gereken “kanun hükmünde kararname” (KHK) çıkararak TBMM’yi devre dışına itmiştir.
Tarihten Dersler
Tarihçi Enver Ziya Karal Hoca’nın deyişiyle “Osmanlı’nın dört paşası”ndan “Cumhuriyetin dört paşası”na geçiş pek zor olmamıştı. Bugün, tutuklu olarak yargılanan paşaların dramını, “demokrasinin bir zaferi veya bedeli” olarak yorumlayan gençler, ülkemiz askeri bir vesayetten sıyrılmaya çabalarken, sivil giysili bir “vasi” yaratmasının rahatlığı içinde mi görünmek istiyorlar?
Yaşamın Sevinci... - Hikmet Çetinkaya Köşe Yazısı
Gözlerinin kül rengi ışığında, çocuksu bir gülümsemeyi anımsıyorum, 2012’nin ilk gününde...
Duru göğün altında kapalı bir sessizlik.
Işıksın, sabahsın sen...
Bir şiirsin yaşanmamış günlerden saklı.
Yırtıcı köklerisin sen yaşamımın...
Bir günbatımını özlüyorum, bir kayanın yamacından bakarken.
Çiçekleri, kuşları, denizin pembe çevresinde yeni doğan su perisini.
Donmuş tarlalardan geçiyorum seninle, doğa yeniliyor kendini, yeniden boyamak için çayırları, çatlayan toprağı.
Resmi yalanlarla dolu bir suç ortaklığı dünyayı kuşatırken, dürüst olmanın bedelini ödüyoruz.
Yağmalanan dağlarımızı, ovalarımızı gördükçe içimiz sızlıyor.
Koylarımız, büklerimiz satıldıkça görünmeyen bir okyanusun içine gömülüyoruz.
Dünyanın tüm sorunları açan bir tomurcuk gibi geldiğinde bize, açlıktan ölen çocukları düşünüyoruz.
Katliamları, faili meçhulleri!
***
Kaygılarımız karanlığa yolluyor bizi...
Aşk bir yerlerde güneşi tahta çıkarırken haberimiz bile olmuyor.
Tepeden tırnağa pişmanlıklar, ağlamalar...
Alın yazısı mıdır bilmiyoruz!
Ateş buza vurur ve yaşama...
Gizli bir yeraltı sevinci şafak sökerken mavi sulara.
Edmond Jabes’in “Hayat İçin Yazı Sayfası” ya da “Hayat ile Ölüm Arasındaki Söyleşi” benim ülkemde kız çocuklarını, kadınları anlatır.
Adına töre denilen o vahşeti, çocuk gelinleri...
Duru göğün altında kapalı bir sessizlik.
Işıksın, sabahsın sen...
Bir şiirsin yaşanmamış günlerden saklı.
Yırtıcı köklerisin sen yaşamımın...
Bir günbatımını özlüyorum, bir kayanın yamacından bakarken.
Çiçekleri, kuşları, denizin pembe çevresinde yeni doğan su perisini.
Donmuş tarlalardan geçiyorum seninle, doğa yeniliyor kendini, yeniden boyamak için çayırları, çatlayan toprağı.
Resmi yalanlarla dolu bir suç ortaklığı dünyayı kuşatırken, dürüst olmanın bedelini ödüyoruz.
Yağmalanan dağlarımızı, ovalarımızı gördükçe içimiz sızlıyor.
Koylarımız, büklerimiz satıldıkça görünmeyen bir okyanusun içine gömülüyoruz.
Dünyanın tüm sorunları açan bir tomurcuk gibi geldiğinde bize, açlıktan ölen çocukları düşünüyoruz.
Katliamları, faili meçhulleri!
***
Kaygılarımız karanlığa yolluyor bizi...
Aşk bir yerlerde güneşi tahta çıkarırken haberimiz bile olmuyor.
Tepeden tırnağa pişmanlıklar, ağlamalar...
Alın yazısı mıdır bilmiyoruz!
Ateş buza vurur ve yaşama...
Gizli bir yeraltı sevinci şafak sökerken mavi sulara.
Edmond Jabes’in “Hayat İçin Yazı Sayfası” ya da “Hayat ile Ölüm Arasındaki Söyleşi” benim ülkemde kız çocuklarını, kadınları anlatır.
Adına töre denilen o vahşeti, çocuk gelinleri...
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
hikmet çetinkaya,
köşe yazısı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)