Tartışma programı dediğimiz , bir moderatör ve konukların olduğu programlarda konunun aslı konuşulması gerekirken, hatta çözüm aramak, verimli olmak varken saçma sapan düzlemde boş sorularla dolduruluyor.
Tartışma programlarını izlerken eskiden ne kadar heyecanlanırdım – sanki bir okuldayım, her cümleyle bir şeyler kapıyorum, zihnimde ampuller yanıp sönüyor. Ama son zamanlarda? Kumandayı fırlatmak geliyor içimden. Ben, bu programlara bayılan, hatta katılımcı ruhlu biri olarak söylüyorum: Artık yetmiyor, hatta sinirimi bozuyor. Moderatörler, gazeteciler ve "entelektüel" maskesiyle köşeleri kapmış tipler, biz sıradan izleyicilerden bile daha az biliyor gibi. Güncelden kopuklar, konuyu doğru düzlemde bile tutamıyorlar. Her şey, o aptalca sorulardan belli oluyor – cevaplar değil, sorular ele veriyor onları. Bu yetersizlik, bir de kompleksle el ele tutuşmuş gidiyor; köşeyi tutmuş olmanın rehavetinde, kendilerini geliştirmeyi unutmuşlar. Üstelik, milyonlara seslenme şansını da kapmışlar. Neden böyle oldu diye soruyorum kendime, ve içim burkuluyor: Bu iflasın bedeli ne olacak bize?Benim gibi çapraz inceleme meraklısı biri için, eskileri bilmek bugünü tartmanın anahtarı – basit, değil mi? Ama o köşedekiler? Onlar için gelişmek lüks kalmış. Günceli sıkı takip etmeli, ara sıra geriye dönüp "Eskiden şöyleydi, şimdi niye böyle?" diye sormalılar. Bilgileri zenginleşir, izleyiciye de bir şeyler bırakırlar. Ama yok, keyifli işleri var diye tembellik etmişler. Ah, bu geceki Ahmet Hakan gibi... Severim kendisini, ama o çocuksu bihaberliği içimi yakıyor.
Tarafsız Bölge'de, Somali'nin yaralı toprakları konuşulurken – kıtlık, Etiyopya'yla gerilim, Erdoğan'ın Aralık 2024'teki o diplomatik hamleleri – birden "Erdoğan bugün Somali hakkında bir şey dedi mi?" diye soruyor. Afrika meseleleri, güvenlik ve stratejik çalışmalar konusunda uzmanlaşmış bir araştırmacı ve siyaset yazarı bir konuk varken, Türkiye'nin Afrika'daki rolünü, Ankara Süreci'ni, insani yardımları derinlemesine irdelemek varken, "Somali yerine Türkiye-Afrika ilişkileri nasıl anılıyor?" gibi sığ bir şeyle geçiştiriyor. O insanlar acı çekerken, duyarsız gülüşler, kahkahalar... Off, asabımı bozuyor resmen. Bu, gaf değil; empati eksikliği, zihinsel uyuşukluk.Yetersizliğin sırrı şu: Köşeyi tutmak, sorgulanmamak demek. Yorum yazsan, aldırmazlar bile – burunlarından kıl aldırmazlar. O kibirle kompleks dansı: "Ben moderatörüm, ben gazeteciyim" diye böbürlenirken, güncelden kopuklar. Sosyal medya devrinde, TikTok'un iki dakikalık kliplerine sıkışmışlar; derin sohbet yerine öfke patlamaları. Araştırmalar boşuna demiyor: Türkiye'deki bu programların çoğu – yüzde 70'i – kutuplaşmayı körüklüyor, öğrenmeyi değil. RTÜK raporları bile fısıldıyor bunu. "Entelektüel" geçinenler, döngüde kayboluyor: Katkı yerine boşluk bırakıyorlar. Topluma ne veriyorlar? Öfke dolu, ama bilgiden mahrum bir kitle. Koskoca bir hayal kırıklığı... Belki umut arıyorlar, ama buldukları yüzeysel sorular, kesilen cümleler, derinlik yerine, geçiştirme.
Bu, tek birinin suçu değil; bütün sistemin yorgunluğu.Bir zamanlar bu programlarda yer alan isimler, fikirleriyle topluma yol gösteriyor, izleyiciye bir şeyler öğretiyor ve tartışmayı derinleştiriyordu.Derinlik, tarafsızlık, gerçek öğrenme. Şimdi? Reyting peşinde, siyasi bağlarla, kanal bolluğuyla erimiş. Haberler pahalı diye kısılmış; yerine ucuz "tartışma" dolmuş, ama o bile tartışma değil, havanda su dövmek. Gerçek uzmanlar kaçıyor – kim riske girer ki? Kalanlar aynı plağı döndürüyor. Kendini geliştirmek? Zorunluluk olmalı: Haftada bir kitap, bir tarih sohbeti, bir çapraz bakış. Yoksa o unvanlar, boş kabuk kalır.
Belki de şu an bir geçiş dönemindeyiz; eski kaliteyi özlüyoruz ama yenisi henüz şekillenmedi. Yine de umut var: Yeni nesilden, o eski doluluğu taşıyacak gençler yetişiyor olabilir. Kim bilir, bir gün ekranlarda yine o tadı alırız – hem de taze bir bakışla..😉
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder