Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




3 Kasım 2010 Çarşamba

Şarkımızı tamamlamak için...78 kuşağı

Şarkımızı tamamlamak için...78 kuşağı


30. yılında 78’lilerden Mayıs’ta Toprağa Düşenlere: 6 mayıs’ da idam edilen Denizlere, 17 Mayıs’da Diyarbakır’da işkencede katledilen İbrahimlere, Nurhak’da ve Maltepe’de katledilen Sinanlara, Cevahirlere; Diyarbakır vahşetinin ateş çocukları Dörtlere Şarkımızı tamamlamak için…; Ferhat Kuntaylara… Tüm kaybettiklerimize…

BİZLER KİMİZ?

Bizler 78 Kuşağıyız!..
Bizler 68 kuşağının öğrencileriyiz !.. Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin küçük kardeşleriyiz!..
Her on yılda bir gelen askeri darbeye inat, her on yılda bir yeniden dirilen gençlik kuşağıyız biz !..
1970'li yıllarda faşizme ve emperyalizme karşı halkın örgütleyenleriz!
Cumhuriyet tarihinin gördüğü, en memleket sever devrimci kuşağız biz !..
1 Mayıs 1977'de, 16 Mart' ta, Balgat'da, Bahçelievler' de, Maraş' ta katledilen halkız,
halkın devrimci evlatlarıyız biz !..
1970 'li yıllarda ABD emperyalizminin faşist-gerici güçler eliyle, Türkiye' ye giydirmek istediği deli gömleğine karşı kanı canı pahasına direnenleriz.
Cumhuriyet tarihinin hiçbir kuşağının ödemediği kadar bedel ödeyenleriz biz!..
Sadece bu memlekette değil, Dünya'nın neresinde olursa olsun, bir adaletsizlik, katliam ve zulüm yaşanmışsa, protesto edenleriz.
Enternasyonalist devrimcileriz!
Halkların çocuklarıyız biz!..

12 Eylül Darbesi ile birlikte, hiç yaşamamış sayılan, unutturulan, lanetlenen, kurşunlanan, idam edilen, zindanlarda çürütülen yüzbinlerce ve yüzbinlerce genç insanın yarattığı 78 kuşağıyız biz!..

Kendimizle Yüzleşiyoruz! [/COLOR]
Toprağa düşenlerimiz darbeden bu yana, sessizce defnedildiler.
Nice arkadaşlarımızın mezarı, yaban otlarının arasında yitip gitti.
İşkencede, açlık grevlerinde yitirdiğimiz nice arkadaşlarımızın resimleri polis arşivlerinde sarardı.
Darbeden yıllar sonra yitirdiklerimizi sayıyor, mezarları nerede, nasıl katledildiler, bunu açığa çıkarmaya çalışıyoruz.
Bir söz uğruna neler yaşanırmış, bunun hikayesini, romanını, şiirini yazmaya, belgeselini, filmini, tiyatrosunu yapmaya, yaşanmış deneyimlerle yeni kuşaklar arasında köprü örmeye çalışıyoruz.
Onlarca yıl yattıkları zindanlardan başı dik, alnı temiz çıkanlarımız kendilerini çok daha baskıcı, sömürücü, dışa bağımlı ve bir o kadarda vicdansız bir zindanın içinde buldular.
Bunun bilimsel bir izahını yapmaya, karşı ilişkilerini örmeye çalışıyoruz.
Tutsaklarımız zindan kapılarından sessizce tahliye edildiler.
Hiçbirimiz zindandan çıkarken, Tupamaroları karşılayan onbinler gibi, eski yoldaşlarımızın bizleri karşılamasını beklemedik.
İstemez miydik? Kendimizle de yüzleşiyoruz!..
12 Eylül darbecileri sözde özgürlüğümüzü bize verirken siyaset yapma, kamu haklarımızı, kısacası yurttaşlık haklarımızı elimizden almıştı. Yetinmemiş; şartlı tahliye yasası üzerinden bizi şantaj altında "özgür köleler" haline getirmişti.
Kuşağımızın yasaklı olmasına herkes rıza göstermişti. Yirmi yıldır yasaklıydık. Yasaklarımızı sessizce sineye çekmeye devam edemezdik. Bu kadarı da fazlaydı. Bizi yok sayan bu sessizliğe karşı çıkmalıydık. Çıktık…
12 Eylül devamcılarının elinde artık "özgür köleler" olmayacağımızı, insanlık onuruyla bağdaşmayan bu durumu sözde özgürlüğümüz adına kabullenmeyeceğimizi ilan ettik. Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının sahip olduğu yurttaşlık haklarımızın iade edilmesini istedik.
"Yok" sayılsak da vardık, yaşıyorduk. Beynimize, zihnimize konulan yasaklara son vermek zorundaydık. Verdik…

Devlet Çekirdeği - Askeri Vesayet Rejimi!..
12 Eylülcüler darbe yapmakla yetinmemişler, Türkiye' nin gelecek on yıllarını planlamışlardı.
Darbe anayasasıyla, kanun ve kararnameleriyle, Milli Güvenlik Siyaset Belgesiyle, "gizli" yönetmelikleriyle, öncelikle darbeci güç odaklarını kurumsallaştırmışlardı.
Görünen "yasal" devleti vesayet altında tutan paralel bir devlet veya odağında askerin olduğu devlet çekirdeği, Askeri Vesayet Rejimi biçiminde sıkı sıkıya örgütlenmişti. Şekli bir parlamenterizm eşliğinde, toplum hayatımızı kontrol ediyordu bu çekirdek…

Çözülen İlişkiler, Sahteleşen Toplum!..
Yirmi yıl süresince 78 Kuşağı karalandı. Özgürlüğe, adalete, eşitliğe, toplumsallığa dair ne varsa yasaklandı.
Toplumun düşünce ve davranış biçimleri değiştirildi. Paranın veya postalın gücü - artık ne denirse- güce yakın duran, güce saygı duyan bir toplum tiplemesi ortaya çıktı.
Çıkarına uygun düşmeyeni sevmeyen, sevmediğini ötekileştiren, ötekileştiremediğini bir şekilde yok eden bir toplumdu bu…
Bir toplumun toplumsallığının çözülmesi, sahte ilişkilerin egemen olmasıydı bu!
Askeri vesayet rejiminin bekası bu özellikte bir toplumun sürekliliğine bağlıydı.

Gerçekle Yüzleşelim !
Edirne'den Hakkari' ye, İstanbul'dan Diyarbakır'a Artvin'e kadar son derece ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştı. Kürdü, Türkü, öğrencisi, işçisi, köylüsü ve kadınıyla toplumun derinlerinde açılan yaralar kanıyor...
Yaşanmış ağır insan hakları ihlalleriyle yüzleşmeden, toplumsal yaraları adalet duygusuyla sarmanın, sağlıklı ve işleyen bir demokrasi kurmanın olanağı yok…
Ne AKP, ne şu, ne bu…1 Mayıs 2008 hiçbir şey öğretmediyse, bunu öğretmiş olmalıdır!
Bu, Mayıs’ta toprağa düşenlere, tüm toprağa düşenlerimize de borcumuzdur!
Bilelim ki hiçbir şey boşuna yaşanmadı!
İşte bu nedenle gerçekle yüzleşelim!..
Bunu eşitlikçi, özgürlükçü ve adil bir toplumda yaşamak için yapalım.


78’liler Girişimi
78’liler Federasyonu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder