Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




24 Ocak 2012 Salı

Uğur Mumcu’nun” sözleri, Aziz Nesin’in öyküleri TRT’ye konuk olmaları engellendi.

 Sansürsüz bir TRT yazısı

G. Gürkan Öztan


Modern çağın en önemli iletişim araçlarından olan radyo ve televizyon, Türkiye’de 90’lı yıllar öncesi kuşak için neredeyse TRT ile özdeş bir anlam ifade etmekteydi. Tüm politik baskılara ve yasakçı yönetimlere rağmen TRT, bir ‘okul’ olma özelliğini sürdürmekteydi. Zaman içersinde özel radyo ve televizyon kanallarının yayın hayatına başlaması ile birlikte, sözün tam karşılığı ile

TRT’nin pabucu dama atıldı. Devletten ‘özerk’ hareket eden kanalların çokseslilik ve yeni açılımlar için bir fırsat olduğu iddia edildi. Ancak medya imparatorlukları kurulup özel kanalların bu holdinglerin içindeki yeri sağlamlaştıkça, piyasa usulü televizyonculuk/radyoculuk hakim model haline geldi. Tüm bu renkli cümbüş ve reyting mücadelesinde kamu yayıncılığı ilkeleri rafa kaldırıldı. Son yıllarda TRT özelinde yürütülen tartışmalar, yasa tasarıları ve yaşananlar, tüm bu tespitlerin ışığında daha da önem kazandı. Çünkü devlet eli ile kamu yayıncılığı yapan bir kurumun bugün geldiği/getirildiği noktayı düşünmek, ülkenin sosyo-kültürel ve politik yaşamı üzerine akıl yürütürken göz ardı edilmemesi gereken önemli bir başlık.

Türkiye’de siyasal ve sosyal yapı, bir süredir hızla muhafazakâr çizgiye doğru kayıyor. Bu durumun TRT’deki izdüşümleri ise hayli ilginç örnekler ile dolu. Burada son birkaç yılın basına yanıysan TRT haberlerine göz atmak bile vaziyeti betimleme konusunda sanırım yeterli olacaktır. Önce TRT’de yayınlanan ‘Gün Başlıyor’ adlı programda dansçı Gülüm Pekcan, kıyafetinin ‘açık’ olduğu gerekçesi ile sansürlenmek istendi bunun üzerine durumu protesto eden programın sunucusu istifa etti. Küresel BAK’tan bir konuk ağırlamak isteyen Yeşim Elibol’un programı yayından kaldırıldı; daha sonra Elibol’a kınama cezası verildi. Uğur Mumcu’nun” sözleri, Aziz Nesin’in öyküleri, muhalif gazetecilerin TRT’ye konuk olmaları engellendi. Nükleer santrale karşı demeç veren profesörün beyanatı kesildi, çekimi tamamlanmış Allianoi belgeseli rafa kaldırıldı. Tüm bunların dışında traji-komik bir dizi gelişme daha yaşandı. Dimitria Festivali dönüşü yaşanan Pavarotti krizi, domuz Piglet’in başına gelenler, İsrail’in Lübnan’a saldırısı gerekçe gösterilerek Piyanist filminin vizyondan kaldırılması ve daha nicesi… İşin habercilik boyutunda da bir dizi sorun yaşandı/yaşanıyor. Örneğin Başbakan Erdoğan’ın Mersin’de Kemal Öncel adlı çiftçiye “hadi ananı da al git” çıkışı, TRT genel müdür vekilinin tabiri ile “haber değeri taşımadığından” yayımlanmadı. Sözü edilen gelişmeler bir çok TRT çalışanını rahatsız etti. Bunun üzerine TRT çalışanları sansür ve propagandaya karşı eylem yaptı. TRT yönetimi eylemi, elektrikleri keserek sansürlemeye çalıştı. Bugünlerde mecliste görüşülen TRT yasasına karşı direnen emekçilerin eylemleri yine kendi televizyon ve radyo kanallarında sansürleniyor.

TRT’de son yıllarda sansürlenenler dışında, sürekli olarak kitlelere empoze edilmek istenen dini argümanları içeren programlarda artış gözlemlendi. Örneğin “Düşünce İklimi”nde İslam Hukuku savunuldu. “Sonsuzluk Yolcusu”, “Hayat ve Din”, “Diyanet Saati” ve “İslam’ın Aydınlığında” adları ile dini içerikli yayınlar yapıldı ve türevleri yapılmaya devam ediyor. TRT ekranlarında muhafazakâr kanallardan, gazetelerden transfer edilen isimler boy gösteriyor; siyasi yorumlardan eğlence programlarına kadar çok sayıda program hazırlayıp sunuyor. Bu programların yapımcı ve sunucularının daha fazla ücret aldığı haberleri basında yer buldu, buluyor. Ancak TRT’nin üst kademe yöneticileri, tüm bu iddiaları reddetti, reddediyor.

Siyasal iradenin kadrolaşma ve propaganda faaliyetleri, özel kanallar ile rekabet gücünü kaybeden TRT’nin kalan prestijini de yok ediyor. Alternatif programlar ile piyasa kaygısına düşmeden sorumlu, ilkeli yayıncılık yapması gereken bir kurum, sıkı sık sansüre başvuran, iktidarın suyuna giden bir yayın politikasından kendini kurtaramıyor. Ayrıca yanlı programlar aracılığı ile toplumun muhafazakârlaşmasına hizmet ediyor. Tüm bu süreçte RTÜK’ün kabahati de azımsanacak cinsten değil. “Türk ahlâk ve aile yapısına aykırı” gerekçesi ile her önüne gelene ‘müstehcen’ damgası vuran, ceza yağdıran bu kurum, TRT’de olup bitene gözünü yumuyor. Bunlar yetmezmiş gibi şimdi de yeni yasa tasarısı ile TRT’nin ‘okul’ olma özelliği de yok ediliyor; TRT emekçileri zor duruma düşürülüyor; tasfiye süreci başlatılıyor. Kamu yayıncılığının propaganda zincirinden kurtarmak; daha özgür, daha duyarlı, daha kaliteli yayınlar izlemek için hep beraber elimizi taşın altına koyup, TRT emekçilerinin yanında sesimizi yükseltmenin zamanı gelmedi mi?


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder