Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




12 Temmuz 2025 Cumartesi

Sivil Kayıtsızlık: Toplumun Sessiz Kuralları



Seda PEKGÖZ

Günlük hayatta, otobüste, markette ya da kalabalık bir caddede tanımadığımız insanlarla sürekli etkileşim içindeyiz. Çoğu zaman bu etkileşimler, sözsüz bir anlaşmayla şekillenir: Hafif bir tebessüm, “Pardon” diyerek geçiştirilen bir çarpışma ya da kalabalıkta birbirimize alan tanıyan dikkatli hareketler... İşte bu ince davranışlar, sosyolog Erving Goffman’ın “sivil kayıtsızlık” (civil inattention) kavramıyla açıklanıyor. Bu yazı, sivil kayıtsızlığın ne olduğunu, günlük hayatta nasıl işlediğini ve başkalarının sınırlarına saygı duyma gibi toplumsal dinamiklerdeki yerini sade bir dille ve özgün bir bakış açısıyla ele alıyor.
Sivil Kayıtsızlık Nedir?
Erving Goffman, 1963’te Behavior in Public Places adlı eserinde sivil kayıtsızlığı, kamusal alanda bireylerin birbirine karşı sergilediği kibar, mesafeli ve kontrollü bir ilgisizlik olarak tanımlar. Bu, ne tamamen kayıtsız kalmak ne de aşırı ilgi göstermek; karşımızdaki kişinin varlığını fark ettiğimizi gösterirken onun özel alanına saygı duymaktır. Örneğin, bir asansörde yan yana durduğunuz bir yabancıyla kısa bir an göz göze gelir, sonra nazikçe bakışlarınızı çevirirsiniz. Bu, “Seni gördüm, ama rahatsız etmeyeceğim” mesajıdır. Goffman’a göre, bu davranış, toplumsal düzeni sağlayan görünmez bir kuraldır.

Sivil kayıtsızlık, bir sosyal dans gibidir. Herkes bu dansın adımlarını bilir, ama kimse bunları yüksek sesle dile getirmez. Bu dans, gereksiz çatışmaları önler ve herkesin kendini güvende hissetmesini sağlar. Sosyolojik açıdan, kalabalık ve karmaşık modern toplumlarda bir arada yaşamanın temel taşlarından biridir.
Günlük Hayatta Sivil Kayıtsızlık: Örneklerle Anlamak
Sivil kayıtsızlık, günlük rutinlerimizde kendini gösterir. Mesela, bir kafede yan masada oturan birinin konuşmasını duymamak için kulaklığınızı takarsınız ya da biri size çarptığında “Sorun değil” diyerek gülümsersiniz. Bu jestler, hem kendi huzurunuzu korur hem de karşınızdakine “Seni yargılamıyorum, kendi işime bakıyorum” mesajı verir.
Toplu taşımada da bu dansı sıkça görürüz. Telefonuna gömülenler, kitap okuyanlar ya da dışarıyı seyredenler… Hepsi, sivil kayıtsızlığın bir parçasıdır. Ancak bu kural bozulduğunda, örneğin biri yüksek sesle telefonla konuştuğunda ya da sırayı bozduğunda, bu görünmez anlaşma sarsılır ve insanlar rahatsız olur. Bu, sivil kayıtsızlığın toplumdaki düzenleyici rolünü ortaya koyar: Kurallara uyulmadığında, huzursuzluk başlar.
Sivil Kayıtsızlığın Psikolojik ve Sosyolojik Boyutları
Psikolojik olarak, sivil kayıtsızlık, bireyin kendi özel alanını korurken başkalarına saygı göstermesini sağlar. Bir yabancıyla göz göze geldiğinizde o kısa bakış, karşınızdakinin insan olduğunu tanımanın bir yoludur. Ama hemen gözlerinizi çevirerek, onun mahremiyetine saygı duyarsınız. Bu, hem sizin hem de karşınızdakinin rahat hissetmesine yardımcı olur.
Sosyolojik açıdan, sivil kayıtsızlık, modern kent yaşamının kaotik yapısında düzen yaratır. Şehirler, farklı kültürlerden, sınıflardan ve yaşam tarzlarından insanların bir araya geldiği yerlerdir. Bu çeşitliliğin barış içinde bir arada var olabilmesi için, bireylerin birbirine karşı mesafeli ama saygılı bir tutum sergilemesi gerekir. Sivil kayıtsızlık, bu toplumsal sözleşmenin bir parçasıdır. Örneğin, bir metroda herkes kendi yoluna giderken kimse kimseyi rahatsız etmezse, kaosun ortasında bile bir uyum oluşur.
Sivil Kayıtsızlığın Sınırları ve Eleştirileri
Sivil kayıtsızlık her zaman kusursuz çalışmaz. Örneğin, bazı kültürlerde göz teması saygılı bir davranışken, bazılarında rahatsız edici bulunabilir. Bu, kültürel farklılıkların sivil kayıtsızlığın uygulanmasını zorlaştırabileceğini gösterir. Daha da önemlisi, sivil kayıtsızlık, başkalarının sınırlarına saygı duymayı da gerektirir. Eğer biri bir durumdan ya da davranıştan hoşlanmadığını açıkça ifade etmişse, bunu görmezden gelip o durumu sürekli karşısına çıkarmak ya da onu o duruma çekmeye çalışmak, sivil kayıtsızlığın ruhuna aykırıdır. Örneğin, bir arkadaşınız yüksek sesli ortamlardan hoşlanmadığını söylüyorsa, onu sürekli gürültülü bir konsere davet etmek, onun sınırlarını ihlal eder. Bu, hem kibar bir mesafeyi koruma ilkesini zedeler hem de karşınızdakinin huzurunu bozar. Sivil kayıtsızlık, sadece kendi alanımızı korumakla değil, başkalarının rahatsızlığını fark edip buna saygı göstermekle de ilgilidir.

Ayrıca, aşırı kayıtsızlık, empati eksikliğine yol açabilir. Mesela, birinin yardıma ihtiyacı olduğunu gördüğümüzde “Karışmayayım” diyerek geçip gitmek, toplumsal dayanışmayı zayıflatabilir. Goffman, sivil kayıtsızlığı tamamen kopukluk olarak değil, kontrollü bir mesafe olarak tanımlar. Yani, başkalarının sınırlarını ihlal etmeden, gerektiğinde insanî bir bağ kurabilmeliyiz.Sonuç: Görünmez Ama Güçlü Bir Bağ
Sivil kayıtsızlık, günlük hayatın karmaşasında hepimizin oynadığı sessiz bir oyun. Bir yabancıyla göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsemek, birine çarptığımızda özür dilemek ya da birinin hoşlanmadığı bir durumu ona dayatmamak… Bunlar, toplumun işleyişini sağlayan küçük ama güçlü jestler. Goffman’ın bu kavramı, modern yaşamın hem yalnızlaştırıcı hem de birleştirici doğasını anlamamızı sağlıyor. Sivil kayıtsızlık, kendi alanımızı korurken başkalarının sınırlarına saygı göstermemizi mümkün kılıyor. Belki de kalabalık dünyamızda bir arada yaşamanın sırrı bu: Ne çok yakın, ne çok uzak; tam kararında bir mesafe, tam anlamıyla bir saygı.

Kaynak:
Goffman, E. (1963). Behavior in Public Places: Notes on the Social Organization of Gatherings. Free Press.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder