Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




12 Şubat 2012 Pazar

Yilmaz Güney belgeseli röportaj part 1


Yilmaz Güney belgeseli röportaj


Yilmaz Guney was born in 1937 in the Yenice village of the southern city of Adana. His father was a Zaza from Varto Turkey and his mother was a Kurd from Siverek, Turkey. Güney studied law and economics at

8 Şubat 2012 Çarşamba

'Tinerciler' Kurdu Cumhuriyeti!.. - Bekir Coşkun

Başbakan Erdoğan 'Dindar bir gençlik yetiştirmek istiyorum' sözlerine tepki gösterenlere "dindar olmayıp da "tinerci" mi olsunlar diye seslendi. Bekir Coşkun bugünkü yazısında Erdoğan'a seslenerek ' "Tinerciler" Kurdu Cumhuriyeti!' dedi.

“Dindar nesil” yetiştirmeye kalkman da iyi bir şey...

“Dindar” olmayıp da “tinerci” olacaklarına...

*

6 Şubat 2012 Pazartesi

Gazeteci suç işlemez

Biz bir kere suç işlemeyiz, bu bir. Kolay kolay işlemeyiz. Şimdi bandı alacaklar bir para, arkadaşı görevlendiriyorlar bir masraf, sonra kaç gün bunları dinleyecekler, hukukçulara dinletecekler. E biz biraz hukuku biliyoruz, niçin suç işleyelim durup dururken?

Gazetelerde okudum, bilmiyorum hangi arkadaş, devleti boş yere masrafa sokuyorlar. Biz bir kere suç işlemeyiz, bu bir. Kolay kolay işlemeyiz. Şimdi bandı alacaklar bir para, arkadaşı görevlendiriyorlar bir masraf, sonra kaç gün bunları dinleyecekler, hukukçulara dinletecekler. Şimdi biz de biraz hukuk fakültesini bitirdik. Anlıyoruz, suç işlemiyoruz. Şimdi ne olacak? Haydiİşin içinden çıkamayacaklar, savcı Sulhi Dönmezere başvuracaklar, İstanbulda. Peki bunlar üçü birden diyecek ki suç vardır. Biz itiraz edeceğiz, üç bilirkişi daha seçilecek,

Uğur Mumcu Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin neden simgesi oldu #uğurmumcu

Bir gün savcı olacaklar

Okuyacağınız dizi, Uğur Mumcu’nun Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin neden simgesi olduğunu bir kez daha bilinçlere kazıyacak. Uğur Mumcu’nun şimdiye değin çözümü yapılıp hiç yayımlanmamış olan iki konuşmasının (1990’da İstanbul Taksim’de yapılan Köy Enstitüleri açık oturumu ve 1986’da Dikili’de Oktay Akbal ve Ali Sirmen ile birlikte katıldığı toplantı) dökümü olan dizi, dünden, dünden de değil 20-25 yıl öncesinden bugünü aydınlatması açısından tarihsel bir içerik taşır. Uğur Mumcu, her ne kadar 1970, 80’lerden söz etse de bilgisi, birikimi ve hiç kuşkusuz araştırmaya dayalı gazetecilik sezgisi ile günümüzde yaşadıklarımızın anahtarını ta o zamandan çevirip, yaşadıklarımızın, hatta yaşayacaklarımızın kapısını açmaktadır bize. Okuyun bu diziyi, Uğur Mumcu’nun niçin birincil hedef seçildiğini bir kez daha algılayacaksınız...



Mumcu, “Hukuk fakültesinde okuyup da daha önce imam hatip mezunu olanlara burs veriyorlar. Burs verilen öğrenciler de

4 Şubat 2012 Cumartesi

Toplumbilimde ilk adımlar

Yunan,Roma ve Çin gibi ilk çağa ait olan ve örgütlenmeleri ile daha güçlü konuma gelmiş toplumlar,o zamanki sınırlarında yaşayan, kendilerinden daha az gelişmiş toplulukların sınırlarından sızmalarını önleyecek şekilde tedbirler alıyorlardı.Ya da onların topraklarını işgal ederek baskı altında tutuyorlardı.Ancak bu ilkel toplulukların gelenekleri ve sosyal kurumları hakkında bilgi sahibi olmayı pek önemsemiyorlardı.En çok bunların askerlik ve yönetimleri ile ilgili örgütlenme konuları ilgilerini çekiyordu.Görece kendilerinden daha ilkel olan komşuları hakkındaki yargıları kendilerinin kültürel değerlerine bağlıydı.
Örneğin Çin’de Han Dönemi olarak adlandırılan M.Ö. 206 ile M.S. 220 tarihleri arasında Çinliler,kendi sınırlarında yaşayan birçok az gelişmiş topluluk tanıyorlardı.Barbar olarak nitelendirdikleri bu halklar konusundaki görüşleri onlara taktıkları adlara yansıyordu.Yüksek itibarı olan halkların adları,insan anlamına gelen jen köküyle birlikte yazılırdı.İmparatorla arası iyi olmayan ya da itibarsız halkların adlarının yanına ç’uan yani köpek anlamına gelen harf konulurdu.Tamamen farklı olan ve gelenekleri itici gelen halkların adına ise c’ung yani böcek takısı eklenirdi.
*
M.Ö. 485-425 yılları arasında yaşayan Herodotus,İskitlerin gelenek ve kurumlarıyla ilgili oldukça geniş bilgiler toplamıştır.Gerçi bunlar bir Karadeniz kenti olan Olbia’da yaşayan Yunanlılardan edinilmiş ikinci el bilgilerdi ama belge olarak çok değerlidir.Bu belgede İskitler Yunanlılarla ticaret yapan kültürlü insanlar olarak anlatılır.Ancak neticede Herodotus ilkçağ bilginidir.Nitekim İskitlerden daha uzaklarda yaşayan halklarla ilgili öykülerinde bu insanların bazısının tek gözlü olduğunu,bazısının kış uykusuna yattığını bazısının da keçi ayaklı olduğunu söylemiştir.
19.yüzyıla gelindiğinde,bu dönemin antropologları,kendilerine tuhaf görünen ve garip geleneklere sahip olan insan topluluklarının yaşam biçimlerini bilimsel araştırma konusu haline getirdiler.Ancak bu işe girişirlerken güttükleri amaç kapsam olarak bir hayli genişti.Bu toplulukların basit olan kültürlerinin yine basit olan temel verilerini değerlendirerek tüm insanlık tarihinin genel motiflerini ortaya koymak istemişlerdi.Bu yöntemin oldukça yetersizliği anlaşılınca kısa bir süre sonra bunun yerini modern antropolojinin kendi amaçları aldı.Artık insan kültüründeki benzerlikler ve farklılıklar hem tanımlanacak hem de açıklanacaktı.
*

Lenin’le Kadın Sorunu Üzerine / Clara Zetkin

Lenin’le kadın sorunu üzerine Kadın sorunu toplumsal sorunun, işçi sorununun parçasıdır...

(...) Lenin - sözümü kesmeden, birkaç kez onaylayıcı biçimde başını salladı. Sözlerimi bitirince, soran gözlerle ona doğru baktım. “Anlaştık!” dedi. ... “Sadece birkaç ana noktada düşüncelerimi söylemek istiyorum, ki bu noktalarda yaklaşımınızı tamamıyla paylaşıyorum. Eğer bu çalışma eylem, mücadele hazırlayacak ve onları başarılı kılacaksa, bunlar bana süregiden ajitasyon ve propaganda çalışmamız açısından da önemli görünüyor.

“Yönergeler, kadının gerçek kurtuluşunun ancak Komünizmle mümkün olabileceğini kesin bir şekilde ifade etmelidir. Kadının toplumsal ve insani konumu ile, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet arasındaki kopmaz bağ güçlü bir şekilde işlenmelidir. Böylece, kadın hakları savunuculuğuna karşı araya kalın ve silinmez ayrım çizgisi çekilmiş olur. Ama bununla, aynı zamanda, kadın sorununu toplumsal sorunun, işçi sorununun parçası olarak kavrama ve böyle bir sorun olarak onu proletaryanın sınıf mücadelesi ve devrimle sıkı bir şekilde bağlamanın da temeli verilmiş olur.

“Komünist kadın hareketinin kendisi bir kitle hareketi, salt proleterlerin değil, bilakis her türden sömürülen ve ezilenin, kapitalizmin ya da herhangi bir egemenlik ilişkisinin tüm kurbanlarının genel kitle hareketinin bir parçası olmalıdır. Komünist kadın hareketinin proletaryanın sınıf savaşımları ve onun tarihsel yaratısı olan komünist toplum için önemi de burada yatar. Partide Komünist Enternasyonal’de seçkin bir devrimci kadınlar topluluğumuz olduğu konusunda haklı bir gurur duyabiliriz. Ama tayin edici olan bu değildir. Kent ve köydeki milyonlarca emekçi kadını kendi tarafımıza, mücadelelerimize ve özellikle de toplumun komünistçe dönüştürülmesine kazanmalıyız. Kadınlar olmaksızın hiçbir gerçek kitle hareketi olamaz.

Uyanan kadınları eğitmek ve sınıf mücadelesine kazanmak

“Örgütlenme ile ilgili olan şeyler, ideolojik anlayışımızdan çıkar: Komünist kadınların ayrı birlikleri yoktur. Komünist kadının yeri, tıpkı komünist erkeğin olduğu gibi, Partide üyeliktir. Eşit yükümlülükler ve haklarla. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı olamaz. Ancak, gerçeklere gözlerimizi kapayamayız. Parti, özel görevi en geniş kadın kitlelerini uyandırmak, onları partiyle bağlamak ve sürekli olarak onun etkisinde tutmak olan çalışma gruplarna, komisyonlara, komitelere, kollara, ya da başka nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, organlara sahip olmalıdır. Bunun için tabii ki, bu kadın kitleleri arasında tamamiyle sistematik bir çalışma yapmamız gerekiyor. Uyanan kadınları eğitmemiz ve Komünist Partisinin önderliği altında proleter sınıf mücadeleleri için kazanmamız ve silahlandırmamız gerekiyor.

“Burada yalnızca fabrikada ya da ev ocağının başında bulunan proleter kadınları düşünmüyorum. Burada aynı zamanda küçük-köylü kadınları, çeşitli katmanların küçük-burjuva kadınları da aklımda. Onlar da hepsi

Sosyal Politikanın İlgi ve Aksiyon Alanları

Sosyal Politikanın İlgi ve Aksiyon Alanları

Sosyal siyasetin ilgi alanlarını, tasnif etme bakımından tarih, hukuk, iktisat, ahlâk, psikoloji (fıtrat) ve hedef sosyal gruplar (işçi-işveren kesimleri, esnaf, çiftçi, ev hanımları, çocuklar, özürlüler, yaşlılar, aile) açısından ele alabileceğimiz gibi, teorik-bilimsel ve sosyal risklerden koruyucu-giderici uygulamaların yanında mikro ve makro boyutlarıyla da sınıflandırabiliriz. Ancak, böyle bir tasnif, gerekçeleriyle birlikte bilimsel bir şekilde açıklanması gerektiğinden, biz burada sadece konularını sıralamakla yetineceğiz.



· Sosyal Tarih: Sosyal Siyaset Tarihi; Çalışma İlişkileri Tarihi.

· Sosyal Devletin Görevleri, Hedefleri ve Vasıtaları.

· Sosyal Siyaset Teorileri.

· Sosyal Siyasetin Sosyo-Ekonomik Yapı İle İlgili Fonksiyonları

· Sosyal Güvenlik: Modelleri, Sistemleri ve Yöntemleri (Devletçe Bakılma; Sosyal Tazminat; Sosyal Sigortalar; Kamusal Sosyal Yardım; Sosyal Teşvik; Sosyal Tazminat).

· Çalışanların ve İşçilerin Korunması ve Çalışma Hayatının İnsanîleştirilmesine Yönelik Politikalar (İş Güvenliği; İş Güvencesi; İşçi Sağlığı; Ergonomi; Örgütsel Psikoloji).

· Muhtaç Sosyal Grupların Korunmasına Yönelik Sosyal Politikalar (Aile-Kadın-Özürlü-Yaşlı-Çiftçi-Yabancı-Göçmen-Çocuk ve Gençlere yönelik sosyal refah politikaları).

· Sosyal Plânlama ve Sosyal Kalkınma

· Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri.

· İşçi ve İşveren Sendikaları ve Toplu Pazarlık (Toplu İş Uyuşmazlığı; Toplu İş Sözleşmesi; Grev ve Lokavt).

· Kooperatifçilik ve Kooperatifler.

· Şehirleşme Sorunları, Şehir Topluluğu; Şehir Ekolojisi ve Sosyal Konut Politikaları.

· Uluslar Arası Sosyal Politika (ILO; BM ve yan teşkilatları; IMF; Dünya Bankası; Uluslar Arası İşçi ve İşveren Örgütleri; Uluslar Arası Sosyal Güvenlik Antlaşmaları; Uluslar Arası Sosyal Sorunlar; Göç).

· Sosyal Güvenlik Hukuku ve İş Hukuku.

· Meslekî Eğitim ve İstihdam Politikaları..

· Sosyal Risklere Karşı Tedbirler ve Politikalar (Koruyucu Sosyal Politika, Çevre Politikası; Koruyucu Hekimlik).

· Çalışma Hayatının Psikolojik ve Sosyolojik Tahlili (Sosyal Psikoloji ve Sosyoloji çerçevesinde Çalışma Psikolojisi ve Çalışma Sosyolojisi).

· Gelir Dağılımı, Türleri ve Politikaları.