Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




3 Kasım 2010 Çarşamba

Din Antidepresan Değildir!

Maneviyat, rahatlık alanına dahil değildir. Kalıcı huzura erişmek için geçici rahatsızlığı göze almak gerekir.
Dilek YARAŞ



Çağımızın yükselen değeri din, yozlaşmadan, sevgisizlikten, umutsuzluktan ve tabii ki mutsuzluktan bir kaçış yöntemi olarak yutulacak bir draje değildir. Ağır gelir bünyeye. Yan etkilerinin telafisi ise imkansızdır demeyelim ama, çok zordur.
Bir bakın çevrenize, ya da çevreyi de boşverip kendinize dönün ve her türlü önyargıyı bir kenara bırakarak sıkı bir sorgulamaya girişin …
Neden dindarsınız?
Çocukluğunuzdan beri öyle yetiştirildiğiniz için mi? Yoksa dünyanın kötülüklerine karşı çaresiz kaldığınız için mi? Ya da sizi müthiş bir yozlaşmanın içinde tutsak eden dış dünyadan kaçmak için mi?
Ya Allah sevgisi derken gerçekte neyi kastediyorsunuz?

Din Bir Saklama Kabıdır

Din Bir Saklama Kabıdır



Saklama kaplarını biz yiyeceklerimizin bozulmaması, uzun süre korunması için kullanırız. Yiyecekler bozulsa bile, bozulan yiyeceği atar yerine başka yiyecekler koyarız. Topluluklar/insanımsılar için de din, saklama kabıdır. Bu dinin içine çıkarları, yalanları, sömürüyü koyarlar ve uzun süre fark edilmemesini sağlarlar. Bu yüzden dini dokunulmaz yapıp, dini yalanlayanları da yok ederler.

Tarih Boyunca Düello / Aziz Nesin



Şimdi romanda yeni bir moda çıktı; roman kahramanını, İsâ’dan beşbin yıl öncesinden zamanımıza doğurta öldürte bikaç kez yaşatıyorlar. Kalıp değiştiren bir ruh, ikibin yıl önceki maceralarını hatırlıyor.
Benim de başıma geldi. Esrar içmedim, rüya da görmedim. Her zamanki gibi, kâğıdın üstünde borçlarımı hesaplıyordum. Birden kapı açıldı. Tarihi filmlerdeki gibi baştan aşağıya zırhlar içinde, Haçlı ordusundan biri girdi içeri:
-Haşmetli Fransa Kralı Altıncı Louis’nin selâmı var, ”Zahmet olmazsa, bir dakika saraya kadar gelsin!..” diyorlar...
Anladım, herif sapıtmış:
-Çocuklar!.. diye içeri seslendim.
Oğlumla kızım, bir madeni eşya fabrikasının canlı reklamı gibi zırhlar içindeki adamın önünde dizlerini büktüler, bellerini kırdılar, başlarını eğdiler.
-Hoş geldiniz şövalye!..
Hoppala!..
-Çocuklar, çıldırdınız mı? Dedim, yirminci yüzyılda ne şövalyesi?..
-Baba, rüya mı görüyorsun? Hangi yirminci yüzyıl? ... Onikinci yüzyıldayız...

Che'nin Gözleri... / Ariel DORFMAN

Che'nin Gözleri...

Ariel DORFMAN


Che diye bildiğimiz Ernesto Guevara, Ekim 1967'de Bolivya ormanlarında katledildiğinde yalnızca Latin Amerika'da değil bütün dünyada da benim kuşağım için zaten bir efsaneydi.

Efsane...

İşini ve ülkesini yeryüzünün yoksullarının kurtuluşu için terkeden bu meçhul Arjantinli doktorun öyküsü de birçok destan gibi bir yolculukla başlamıştı. 1956'da Fidel Castro ve bir avuç savaşçısıyla birlikte, çılgınca bir planla Küba'ya çıkartma yapıp diktatör Fulgencio Batista'yı devirmek üzere dökük Granma yatı üzerinde Karayip Denizi'ni aşmıştı. Karaya ayak bastıklarında geçit vermez bir bataklığa düşüp müfrezedekilerin çoğunu kayıp veren savaşçılardan sağ kalabilenler çatışa çatışa Sierra Maestra'ya tırmanmayı başardı. İki yıldan biraz fazla süren, Guevara'nın gözünü budaktan sakınmadığı cesareti ve maharetiyle parlayıp komutan unvanını aldığı gerilla harekatının ardından isyancılar Havana'ya girdiler ve Kuzey ve Güney Amerika'nın ilk ve tek muzaffer sosyalist devrimini başlattılar. Che'nin imgesi devasaydı: Yeryüzünün egemen gücü Yankiler'e meydan okuyan mitolojik dev Che. Bencillikten arınmış ve başkalarını tutkuyla seven Yeni İnsan'ın eskinin yıkıntıları içinden, güç kullanılarak yaratılmasını savunan ahlak timsali Che. Astım hastası olmasına karşın, baskı ve zulme karşı mücadeleyi sürdürmek için Küba devrimini bırakarak sırra kadem basan romantik Che.

Şarkımızı tamamlamak için...78 kuşağı

Şarkımızı tamamlamak için...78 kuşağı


30. yılında 78’lilerden Mayıs’ta Toprağa Düşenlere: 6 mayıs’ da idam edilen Denizlere, 17 Mayıs’da Diyarbakır’da işkencede katledilen İbrahimlere, Nurhak’da ve Maltepe’de katledilen Sinanlara, Cevahirlere; Diyarbakır vahşetinin ateş çocukları Dörtlere Şarkımızı tamamlamak için…; Ferhat Kuntaylara… Tüm kaybettiklerimize…

BİZLER KİMİZ?

Bizler 78 Kuşağıyız!..

Emperyalist sistem : Hiyerarşisi, ilişki ağları ve yandaşları -Somali vakası

Emperyalist sistem genellikle “ABD İmparatorluğu” olarak bilinen şeyden çok daha karmaşıktır. ABD İmparatorluğu yaygın finansal yatırım ağı, askeri üsleri, çokuluslu şirketleri ve yandaş devletleriyle küresel emperyalist sistemin en önemli tek bileşenidir. (1). Bununla birlikte, çağdaş emperyalist sistemi tanımlayan karmaşık hiyerarşileri, ilişki ağlarını, taraftar devletleri ve yandaşlarını küçümsemek fazlasıyla kolaycılık olacaktır. (2). Günümüzün imparatorluğunu ve emperyalizmini anlamak emperyalist katmanlaşmanın karmaşık ve değişmekte olan sistemini incelememizi gerektirmektedir.

Emperyalizmin Hiyerarşisi

Sorgu Odası ; İşkence Yöntemleri, uygulanışı, algılanışı

Yöntemleri, uygulanışı ya da algılanışı yıllar içinde değişmiş olsa da, acı vererek eziyet ederek ya da psikolojik olarak zorlayarak karşıdaki kişiyi bilgi vermeye zorlamak, yani işkence, hep başvurulan, tercih edilen bir yol oldu.


İnsanlar işkence olmadan size asla bilgi vermezler. Sizi temin ederim...


Paul van Vuuren, Güney Afrikalı eski polis
Dağlama, gerdirme, kafesle asma gibi işkence yöntemleri artık tarihe gömülmüş olsa da bu işkencenin de tarihe karıştığı anlamına hiç mi hiç gelmiyor.
Sadece diktatörlükler ya da askeri rejimler değil, demokrasi olarak ifade edilen yönetimler de kendi çıkarları söz konusu olduğunda işkenceye başvurmaktan çekinmiyor.
İşkence savaş meydanında olduğu kadar cephe gerisinde, başkentteki bir emniyet merkezinde ya da bilinmeyen gizli bir askeri üste de karşımıza çıkabiliyor.