Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




26 Mart 2011 Cumartesi

İnsan niçin bayılsın yemek yerken?

İmambayıldı BİRLEŞİK yazılır; çünkü dilbilgisi kurallarına göre ayrı iki sözcüğü yan yana getirerek oluşan tek sözcüklü bir yemek adıdır. Türk mutfağının gözdelerinden biri olduğu için önemli yabancı konuklara verilen resmi ziyafet mönülerinde yer alır çoğu zaman. Konuğunuz bu enfes yemeğin niçin böyle adlandırıldığını sorunca ne diyeceğinizi şaşırırsınız. Lezzetine imamın bile bayıldığını söyleseniz, bayılmanın “çok beğenme” anlamını bilmeyen ve daha önceki bir ziyafette “karnıyarık” adlı bir başka patlıcan yemeği yemiş olan konuğunuz, bu açıklamanın üstüne karın yarılması dehşetini de ekleyerek pek inandırıcı bulmaz sözlerinizi; ama masada tatsızlık çıkarmama diplomatlığıyla “kimmiş o imam” diye sormaz. Kibarlığından açıkça söylemese de ister istemez karanlık olasılıkları aklından geçirdiğini sezersiniz yüzüne bakınca.

Kendine göre haksız da değildir. İnsan niçin bayılsın yemek yerken? Fiziki nedenler dışında, olsa olsa, ancak çok kötü haber duyunca düşüp bayılanlar olur, örneğin.

Dünkü Cumhuriyet’te bizim Bekir’in “Ve Müslümanlar da Haçlı Seferlerine Katıldılar…” başlığını okuyan “mütedeyyin laikler”den biri bunu öylesine kötü bir haberin başlığı sanıp okur okumaz üzüntüden bayılmış olamaz mı? Kıyamet alâmetleri zuhur etmeye başladı demektir ona göre.

Dehşet belirtileri bugünlerin dünyasında o kadar yaygın ki…

Çok sevdiğini söylediği kızı yirmi yerinden bıçaklayıp boğazını da keserek doğrayan âşıkların hikâyelerinden geçilmiyor vukuat sayfalarında. Gerçi bu tür yüzlerce aşırı sevda haberinden sonra bile kıyamet kopmamış olması böyle cinayetleri “ahval-i âdiye” mertebesine indirmiştir ama, başka kıyamet belirtileri hiç eksik olmuyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “sivil itaatsizlik” zaferini müjdelemek üzere, arkadaşları gibi şık şemsiyeyle yağmur altına oturmak yerine, otura otura “polis” panzeri üstüne oturup poz vermesi resmi kıyamet alâmeti değildir de nedir?

Ama ciddi olmak gerek. Birleşik sözcüklerden biriyle, “gelgit”le ilgili bir haber vardı dünkü gazetede: Silivri’de deniz 30 metre çekilmiş ve bunu depremle bağlantılı sayan halk paniğe kapılmış. Oysa dolunay günlerinde doğalmış bu ve uzmanlara göre tek başına deprem alâmeti sayılmazmış. Lakin, “1999 Gölcük depreminde de deniz çekilmişti” demeyi ihmal etmemişler.

Amma vesveseli toplum; şom ağızlılık hep var, nedense.


İmambayıldı - Mümtaz Soysal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder