Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Uzlaşma Kültürü... - Hikmet Çetinkaya Köşe Yazısı

Yazı masamın başındayım... Gündem yoğun. Siyaset mi yazsam yoksa gazetelerin manşetinden düşmeyen şike depremini mi?
Yok yok!
Yağmalanan koylarımızı mı, büklerimizi mi, çokuluslu altın avcılarını mı, kentlerden sağlanan rantı mı, yoksa Başbakan Erdoğanın yangına körükle giden sözlerini mi:
Tükürdüklerini yalayacaklar!
Kimler yalayacak tükürdüklerini?
Meclis’e girdikleri halde yemin etmeyen CHP milletvekilleri...

26 Mart 2011 Cumartesi

İnsan niçin bayılsın yemek yerken?

İmambayıldı BİRLEŞİK yazılır; çünkü dilbilgisi kurallarına göre ayrı iki sözcüğü yan yana getirerek oluşan tek sözcüklü bir yemek adıdır. Türk mutfağının gözdelerinden biri olduğu için önemli yabancı konuklara verilen resmi ziyafet mönülerinde yer alır çoğu zaman. Konuğunuz bu enfes yemeğin niçin böyle adlandırıldığını sorunca ne diyeceğinizi şaşırırsınız. Lezzetine imamın bile bayıldığını söyleseniz, bayılmanın “çok beğenme” anlamını bilmeyen ve daha önceki bir ziyafette “karnıyarık” adlı bir başka patlıcan yemeği yemiş olan konuğunuz, bu açıklamanın üstüne karın yarılması dehşetini de ekleyerek pek inandırıcı bulmaz sözlerinizi; ama masada tatsızlık çıkarmama diplomatlığıyla “kimmiş o imam” diye sormaz. Kibarlığından açıkça söylemese de ister istemez karanlık olasılıkları aklından geçirdiğini sezersiniz yüzüne bakınca.

Kendine göre haksız da değildir. İnsan niçin bayılsın yemek yerken? Fiziki nedenler dışında, olsa olsa, ancak çok kötü haber duyunca düşüp bayılanlar olur, örneğin.

5 Kasım 2010 Cuma

Şair ve Devlet

Şair ve Devlet

Aydınlığın bilgesi İlhan Selçuk'un 3 Aralık 1998 tarihli yazısı:
PENCERE

Şair ve Devlet

Memet Fuat ‘Adam Sanat’ dergisinin aralık sa*yısındaki başyazısında “1940 kuşağı toplumsalcı şairleri”ni sayıyor:

“Hasan İzzettin Dinamo 1909 doğumlu, sonra 1911, 1916, 1917, 1918, 1919 derken Ömer Fa*ruk Toprak, Enver Gökçe, Mehmed Kemal 1920 doğumlular. Bir de çocuk denecek yaşta Arif Da*mar takılmış arkalarına. O 1925’li... (...)

Bir de 1940 sonrası toplumsalcı şairlerinin doğum tarihlerine bakalım: Attilâ İlhan 1925, Can Yücel, Mehmet Başaran, Sabri Altınel 1926, Metin Eloğ*lu, Ahmed Arif, Şükran Kurdakul, Hasan Hüse*yin 1927.

Aralarındaki uzaklık iki ayrı kuşak diye anmamıza neden olacak kadar fazla değil belki, ama içinde ya*şadıkları koşullar, karşı koymak zorunda oldukları bas*kılar çok değişik...