Seda PEKGÖZ
Sırrı Süreyya Önder’in vefatı, Türkiye’de derin bir üzüntü yarattı; ama bu üzüntü, sadece kaybın acısıyla sınırlı kalmadı, aynı zamanda beklenmedik bir ortaklık hissi doğurdu. Fikirleriyle, duruşuyla, bazen keskin çizgiler çeken, şahsına münhasır bir isimdi. Siyasetin renkli figürlerinden biri olarak, hem sevildi hem tartışıldı.. Zıtlıklar, düşmanlıklar bir an için sustu. Onun ölümü, kalplerde garip bir birleşmeye vesile oldu.
Sırrı Süreyya, kimine göre yoldaş, kimine göre karşıt, ama herkese göre sahiciydi. Hastalığında dua edenler, ölümünden üzüntü duyanlar, bu sahiciliğe dokundu.
Günümüzün kutuplaşmış dünyasında, fikir ayrılıkları çoğu zaman düşmanlığa dönüşürken, onun gidişi bize unuttuğumuz bir şeyi hatırlattı: İnsanlık, farklılıkların ötesinde bir yerde buluşabilir. Onun vefatı, bu buluşmanın mümkün olduğunu gösterdi. Belki de bize, birbirimizi anlamaya çalışmanın, ortak acılarda birleşmenin hâlâ değerli olduğunu öğretti.
Bu ortak üzüntü, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda bir farkındalık hediyesi oldu. Sırrı Süreyya Önder, ölümüyle bile bizi bir araya getirdi; belki de bu, onun bıraktığı en anlamlı miras.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder