Seda PEKGÖZ
Son günlerde kamuoyunu meşgul eden yolsuzluk iddiaları, sadece birer “ihale skandalı” ya da “görevini kötüye kullanma” meselesi değil. Bu, çok daha derin, baştan planlanmış ve organize bir suç ağının parçası. Belediyeler, özellikle İstanbul gibi stratejik şehirler, bazıları için sadece halka hizmet etme makamı değil, adeta “sınırsız bir zenginlik membağı” olarak görülüyor. Bu bakış açısı, yolsuzlukların tesadüfi olmadığını, aksine belirli makamlara gelme niyetinin bile bu kaynakları sömürme amacı taşıdığını gösteriyor.
Bir Hırsızlık mı, Yoksa Eve Sızma Planı mı?
Yolsuzlukları anlamak için basit bir benzetme yapalım: Bir misafir, eve girip dolabın üstünde para görür ve dayanamayıp alır. Bu, fırsatçı bir hırsızlık. Ama ya o misafir, eve o parayı çalmak için planlı bir şekilde sızmışsa? İşte, bugün karşılaştığımız yolsuzluklar bu ikinci türden. Bazı kişiler, belediye yönetimlerine aday olurken bile halkın kaynaklarını halk için kullanmayı değil, bu kaynakları kişisel çıkarları, organize suç ağları veya dış bağlantılar için bir araç haline getirmeyi hedefliyor. Bu, sadece hukuki bir sorun değil; ahlaki, siyasi ve hatta ulusal güvenliği tehdit eden bir kriz.
Bir “Memba” Olarak İstanbul ve Ötesi
İstanbul’un “memba” olarak görülmesi, tesadüf değil. Bu şehir, sadece ekonomik bir merkez değil, aynı zamanda siyasi ve uluslararası bir oyun sahası. Ortaya çıkan iddialar, ihalelerde usulsüzlükten öte, kara para aklama, dış güçlerle işbirliği veya terör örgütlerine kaynak aktarma gibi daha karanlık bağlantılara işaret ediyor. Ama bu ağ, sadece belediyelerle sınırlı değil. Medya da bu sistemin bir parçası. Yıllardır dikkatli gözlemcilerin fark ettiği gibi, bazı ünlüler, devlet aleyhine veya ülke ekonomisini sekteye uğratacak yalan dolu tweet’ler atıyor; bir ay geçmeden reklamlarda, dizilerde boy gösteriyor, pahalı villalar veya milyonluk takılar alıyor. Buna karşılık, vatanını seven sanatçılar iş bulamıyor, dışlanıyor. Bu, sadece bir tesadüf değil; organize bir ödül ve cezalandırma mekanizmasının işlediğini gösteriyor. Belediyelerdeki yolsuzluklar, bu geniş ağın sadece bir parçası.
Tartışmalar Neden Yüzeyde Kalıyor?
Televizyon programlarında, köşe yazılarında veya akademik tartışmalarda, yolsuzluklar genellikle “olan”ı tekrar etmekle sınırlı kalıyor. Bir araştırmacı gazetecinin, yıllardır görülen bir gerçeği “yeni keşfetmiş” gibi sunması, bu yüzeyselliğin bir örneği. Oysa, dikkatli bir gözlemle, bu ağın medya ayağı bile açıkça görülüyor: Manipülatif tweet’ler atan ünlüler ödüllendirilirken, vatanseverler dışlanıyor. Daha da önemlisi, bu grupların “hain” niyetleri, başka konulardan da yıllardır belliydi. Belli bir köşeyi kaparlarsa ne yapacakları açıktı. Eğer benim gibi sıradan bir birey bunu görebiliyorsa, devletin istihbarat ve gözlem kapasitesiyle bunu haydi haydi biliyor olması gerekirdi. Peki, neden bu gerçekler zamanında engellenmedi? Devletin uzun süre izlemesi yetmedi; atı alan Üsküdar’ı geçti. Artık, bu ağın tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması gerekiyor.
Ne Yapılmalı?
Bu mesele, sadece yargı süreçleriyle veya birkaç kişinin gözaltına alınmasıyla çözülemez. Son dönemde ortaya çıkan çok sayıda gizli tanık ve itirafçı, yolsuzlukların derinliğini ve organize doğasını gözler önüne seriyor. Ancak, bu skandalları kökten çözmek için daha sistematik adımlar şart:
- Merkezi Denetim: Belediyeler, devletin sıkı denetimi altında olmalı. Para nereye harcanıyor, kimler ne alıyor, hepsi titizlikle izlenmeli. Başkanlık sistemiyle gelen yeni yasalar, belediyelerin özerkliğini kötüye kullanmalarını engelleyecek şekilde güçlendirilmeli. Devlete bilgi vermeden, onay almadan büyük harcamalar yapılamamalı.
- Tam Şeffaflık: Belediyelerin tüm ihale ve harcama kalemleri, halkın erişebileceği bir dijital platformda yayınlanmalı. Her kuruşun hesabı, halkın gözü önünde olmalı.
- Bağımsız Denetim: Sivil toplum kuruluşları ve bağımsız uzmanlardan oluşan denetim kurulları, belediye faaliyetlerini düzenli olarak incelemeli. Gizli tanık ve itirafçıların ortaya koyduğu bilgiler, bu denetimlerle sistematik bir şekilde araştırılmalı.
- Siyasi Finansman Reformu: Partilerin ve belediye adaylarının finansman kaynakları şeffaf bir şekilde denetlenmeli. Dış bağlantılar veya şüpheli fonlar, titizlikle soruşturulmalı.
- Toplumsal Katılım: Halk, bilgi edinme hakkını kullanarak belediye yönetimlerini sorgulamalı. Tutuklamalar ve itiraflar, halkın bu sürece daha aktif katılımını teşvik etmeli. Demokrasi, sadece sandıkta değil, her kuruşun hesabının sorulduğu bir yönetim anlayışında hayat bulur.
Bir Çağrı: Gerçeğin Üstünde Yürüyelim
Yolsuzluklar, sadece bir skandal değil; baştan planlanmış, sistematik bir suç ağının ürünü. Bu niyet, yıllardır belliydi; ama ne yazık ki, zamanında yeterince önlem alınmadı. Sıradan bir birey bile bu gerçeği görebiliyorsa, devletin daha fazlasını yapması gerekirdi. İstanbul’un “memba”sı, sadece bir avuç insanın değil, hepimizin geleceği. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve cesur bir duruşla, bu suç ağını çökertebilir ve halkın güvenini yeniden inşa edebiliriz. Ama önce, gerçeğin üstünde yürümeye başlamalıyız.
Yolsuzluklar, sadece bir skandal değil; baştan planlanmış, sistematik bir suç ağının ürünü. Bu niyet, yıllardır belliydi; ama ne yazık ki, zamanında yeterince önlem alınmadı. Sıradan bir birey bile bu gerçeği görebiliyorsa, devletin daha fazlasını yapması gerekirdi. İstanbul’un “memba”sı, sadece bir avuç insanın değil, hepimizin geleceği. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve cesur bir duruşla, bu suç ağını çökertebilir ve halkın güvenini yeniden inşa edebiliriz. Ama önce, gerçeğin üstünde yürümeye başlamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder