Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




9 Temmuz 2011 Cumartesi

Bolşevik devriminde Çanakkale Destanı ve Sevr - Sabahattin Önkibar

Komünizmle mücadele adına başıma neler gelmedi ki! Henüz 17 yaşımda okuduğum İstanbul’daki Vatan Lisesi’nden kovuldum.
Yetmedi, lise sonrası girdiğim Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden atıldım.
Dahası, Eğitim Enstitüsü sonrası kazandığım Siyasal’dan mezun olana kadar sayıca bizim beş mislimiz olan komünistlerden habire dayak yedim.
Oysa bugün geriye baktığımda iyi ki Bolşevikler 1917’de devrim yapmış noktasındayım.
Dahası, birkaç gün önce Kızılay’da ABD’yi protesto eden komünistlere alkış da tuttum.
Yok yok, hâşâ komünist falan olmuş değilim.

Zaten ortada ne komünizm, ne de gerçek anlamda komünist var artık.
Yürüyüşçü TKP’lilerin de komünistliklerini değil, anti-emperyalist söylemlerini selamladım.
Peki 1917 Ekim devrimine şimdi niye mi iyi gözle bakıyorum?
Öğrencilik yıllarımda ayrıntılarına nüfuz edemediğim bazı bilgilere şimdi ulaşıyorum da ondan!
Biliyor musunuz ki Lenin eğer o devrimi yapmasaydı Anadolu 1920’lerde bugünkü Yugoslavya gibi olacaktı.
Evet, Sevr’in hayata geçmemesi Bolşevik ihtilali sayesindedir.
Bu aralar Birinci Dünya Savaşı sürecinde İngiltere-Fransa ve Rusya arasında yapılan müzakerelerle aralarındaki yazışmaları içeren dokümanları okuyorum.
Belgeler net:
Hasta Adam Osmanlı’nın mezarı kazılmış ve mirası masada pay edilmiş!
Ancak bir şey düşünülememiş!
Ne mi?
Çanakkale’deki o şanlı direniş!
Peki, Bolşevik ihtilalinin Çanakkale ile ne alakasımı var?
Çok alakası var.
Sevr’in çöpe atılmasını Mustafa Kemal ve arkadaşlarının şanlı direnişinin yanı sıra biraz da Bolşeviklere borçluyuz ya, aslında Bolşevikler de devrimlerini Çanakkale’de yazdığımız o destana borçlu...
Nasıl mı?
İngiliz-Fransız armadası eğer Çanakkale’yi geçebilseydi Rusya’nın imdadına yetişir ve tahıllarını boşaltıp açlıkla boğuşan Rus halkını Bolşeviklerin istismarından kurtarabilirdi ki Çar’ın tek ümidi buydu.
Hesaplar tutmadı ve Çanakkale direnişi sayesinde yardım alamayan Çarlık yönetimi Lenin ve arkadaşları tarafından alaşağı edildi.
Bu gelişmenin sonrasındaki süreç ise malum.
Ruslar benim ilçem Ardeşen de dahil olmak üzere işgal ettiği Doğu Karadeniz’den çekilmekle kalmadı, yarattığı rejim korkusu dalgası ile Batılı emperyalistleri de ürküterek durum değerlendirmesine itti.
Büyük Ermenistan ve Kürdistan Devletleri projelerinin askıya alınması yeni zuhur eden komünizm korkusunun sonucudur.
İngiliz ve Fransızların Anadolu’da 1920’lerde frene basıp Yunanlıları sahaya sürmeleri ise işte bu kafa karışıklığının sonucudur.
Ve bugün...
Soğuk savaş ya da komünizm bitti ve emperyalizm Sevr’i realize için yine seferber haldedir!

SUÇLARIN ŞAHSİLİĞİ
Fener küme mi düşecek, eksi puanla mı başlayacak?
Ben iyi bir Fenerliyim ama son yaşananları kabullenemiyorum.
Dolayısı ile Fenerbahçe yaptığı yanlışın bedelini ödemeli noktasındayım.
Peki bu bedel ne mi olmalıdır?
İki seçenekten biri mukadder gibi görünüyor.
Biri küme düşürme, diğeri eksi puanlarla lige başlamadır!
Benim gönlüm eksi puanla başlamadan yana, zira 25 milyonluk bir büyük camia Aziz Yıldırım’ın hislerine kurban edilmemelidir.
Evet, şayet varsa yapılan yanlışı Fenerbahçe camiası değil, Aziz Yıldırım yapmıştır, dolayısı ile de camia cezalandırılmamalıdır. Ayrıca Fenerbahçe’nin olmadığı bir süper ligin tadı tuzu olmaz.
Bir başka boyut, Türkiye’de teşvik ve şike her zaman olmuştur.
Fenerbahçe’nin bu yıl hedefte olması, zirvede onun olmasından ötürüdür.
Yargı ise maalesef bu olayda da sınıfta kalmış ve koca bir camiayı hedefe oturtmuştur.
Savcılık isteseydi mesela Deniz Feneri davası misali zerre bir şey sızdırmaz ve imaj zaafiyetinin önüne geçebilirdi.
Oysa Fenerbahçe bugün adeta suçlu konumuna düşürülmüş ve adaletin kesin hükmü olmaksızın peşinen mahkûm edilmiştir.
Burada üstünde durulması gereken husus Başbakanın tutumudur!
Sahi Başbakan bu sızdırmaları Deniz Feneri soruşturmasını örtüyor diye mi hoş görüyor acaba?
Açıkça söyliyeyim, Tayyip Bey bu sızdırmalardan hoşnut olmasaydı kıyameti koparırdı ki bunun sayısız örnekleri var.
Hatırlayın Başbakan Deniz Feneri sanıkları Almanya’da yargılanma sürecindeyken konunun haber yapılmasına adeta isyan etmiş ve bu haberi yapan Medya Grubuna onlarca maliye müfettişini seferber etmişti.
Bu örnekle de sabittir ki Erdoğan hoşlanmadığı bir şeyde anında bindiriyor.
Şike olayındaki sızdırmalara susuyor ise hiç kuşkunuz olmasın bundan hoşnut olduğu ve işine geldiği içindir.
Hayır işin gelmesininin sebebi sadece hadisenin Deniz Fenerine örtü olması değildir. Erdoğan bu operasyonla hem pisliklerin üstüne giden adam imajını kazanıyor, hem de Fenerbahçe’yi bundan böyle fiili olarak kendi kontrolüne alıyor ve toplum üzerindeki mutlakiyetini bir kere daha pekiştiriyor.
--

Makale Makaleler,Köşe Yazısı,Köşe Yazarları,gazete köşe yazıları

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder