2 Temmuz günüyle birlikte hafızalarımıza kazınan Sivas olaylarının yıldönümünü 18. defa geride bıraktık. Tüm çabalara rağmen, vicdanının sesine kulaklarını kapamadıkça insanlık, Sivas'ı da Maraş'ı da Çorum'u da unutmayacaktır.
Sadık Çelik
Bu sene valilikten Madımak önünde anma etkinliği yapılmasına izin çıkmadı. Buna rağmen 2 Temmuz günü otele doğru yürüyen kalabalığı polis biber gazı sıkarak dağıttı.
Oysa 2 Temmuz 1993 günü orada toplanan 20 bin kişilik kalabalık dağıtılamamıştı… Vali oradaydı, garnizon komutanı oradaydı, devlet oradaydı ama ne hikmetse kalabalığa müdahale edilememişti. Alevi-Sünni çatışması olduğu söylendi; 13’ü Sünni olan 35 kişi (daha önceki örneklerde gördüğümüz gibi) cuma günleri “camii çıkışında galeyana getirilenler”, kutsal ramazanda davulla sahura kalkmalarına rağmen “davulu kışkırtıcı kabul edenler” tarafından devletin ve toplumun gözü önünde katledildi.
Katliam sonrası göstermelik tutuklanan, çoğu “psikolojik bozukluk” kılıfının içine sokulan 140 kişinin, ne acıdır ki, gönüllü avukatlığını üstlenen, Sivas katliamı sanıklarına destek veren, hapishanede onları yalnız bırakmayan çok ünlü isimler siyasi tarihimizin önemli figürleri olarak yerlerini aldı. Devletin üst kademelerinde, siyasi partilerin genel başkanlık koltuklarında uzun seneler varlıklarını korudular.
Bugün, müze olmak yerine kamulaştırılıp Bilim ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülen Madımak otelindeki “Anı Köşesi”nde 37 isim var. Bunlardan ikisi olaylara sebep olan saldırganlar… İsimleri kurbanlarının yanı başında anılan iki “katil”… Vali bunun “insanlık” adına, barış adına “hiçbir ayrım gözetmeden” yapıldığını söylüyor… İnsanlık ayıbı olduğunu kabul etmiyor.
İnsanlık adına hazırlanan Anı Köşesi’nde unutmamız isteniyor karanlık anıları. Katillerinin ismini maktullerinden ayırmadan, ayrımcılık yapmadan hazırlanan yepyeni kahramanlık destanları eşliğinde sil baştan yazılan ve sadece güzel anılardan oluşan tertemiz bir tarih…
Olayın ardından dönemin siyasi isimlerinin de ifade ettiği gibi “Aziz Nesin’in tahrik edici konuşmalarından kaynaklanan”, “halktan kimseye bir şey olmadığı için büyütülmemesi gereken” ya da “münferit bir katliam olduğu için abartılmaması gereken” bir olayın bugün, “insan merkezli ve hiçbir ayrım yapmayan”(!) bir bakış açısıyla değerlendirilmeye kalkışılması aslında hiç de şaşırtıcı değil… Bu cesaretin nereden geldiğini görmek için yakın tarih sayfalarında yerini almış belirli olaylar karşısında büründüğümüz suskunluğu ve inkârcı tavrı aklımıza getirmemiz yeterlidir. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun zulüm görenin hesabı zulmedenden sorulmalıdır. Görmezden gelmek, dikkati başka ayrıntılara çekmeye çalışmak, olayın özünden sapmak gerçeğin üzerini bir süreliğine örtse bile gerçek o kara örtünün altında durmaya devam eder ve er ya da geç vicdanlar adil olan hükmü verir.
Sonuçta, tüm çabalara rağmen, vicdanının sesine kulaklarını kapamadıkça insanlık, Sivas’ı da Maraş’ı da Çorum’u da unutmayacaktır.
Temiz Kramponlar Operasyonu hakkında
Şike operasyonu dalgalar halinde devam ediyor… Operasyon devam ettikçe futbol dünyası dengesini biraz daha yitiriyor. CHP’nin yemin krizini bile gölgede bıraktı Aziz Yıldırım’ın basına sızdırılan gözaltı görüntüleri; ki Yıldırım’ın avukatları soruşturmanın gizliliğini ve adil yargılanma hakkını açıkça ihlal eden kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Kulüp-mafya-işadamı üçgenlerinin çevirdiği çarklar ne yazık ki birçok ülkede sahaları kirletmiştir. Temiz futbolla ilgili en büyük operasyonlardan biri İtalya’da yapıldı hatırlarsak… Dünya tarihine “temiz ayaklar” ismiyle kaydedilen operasyon sonucunda İtalya’nın dev kulüplerine büyük cezalar verilmiş ve bu sayede İtalyan futbolundaki bataklık büyük oranda kurutulmuştu…
Evrensel bir geçerliliği olan futbolda şikenin ülkemizde Fenerbahçe ya da Aziz Yıldırım’la sınırlı olmaması muhtemel. Ortada normalleştirilmiş bir çarpıklaşma var. Aziz Yıldırım da bu çarpıklaşmanın aynı anda hem öznesi ve hem de nesnesi olmuştur.
Aslında Aziz Yıldırım, “Konuşursam herkes yanar” şeklindeki sözleriyle bir anlamda şike çarkının var olduğunu kanıtlarken bir yandan da çarkın çapının büyüklüğüne işaret etmiştir… Ancak şimdilik, biraz daha bekleyip olayları daha içeriden görerek gerçekleri yakalamaya çalışmaktan ve adaletin bu sefer kılıcını doğru yere saplamış olmasını ummaktan başka yapacak bir şey yok gibi.
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder