21. yüzyl insanını yetiştirebiliyor muyuz?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Meral Aksu Cumhuriyet Haber Portalı için kaleme aldığı "21. yüzyılın insanını yetiştirebiliyor muyuz" yazısında "Eğitim sistemimizin kağıt üzerindeki hedeflerin oldukça uzağında olduğunu, son yıllarda yapılmış olan araştırmalar ve ilgililerin gözlemleri gözler önüne sermektedir" diyor.
Bu yazının amacı, 21. yüzyılda yetiştirdiğimiz öğrencilerden beklediğimiz özellikleri ve mevcut Milli Eğitim Sistemi içinde yetiştirdiğimiz öğrencilerin özelliklerini, yapılan araştırma sonuçları çerçevesinde değerlendirmektir. Eğitim ile ilgili olan hepimiz; öğrenci, veli, öğretmen, yönetici, karar verici ve yurttaş olarak hep şu soruları sorarız: Niçin okula gidiyoruz? Neler öğreniyoruz ya da öğretiyoruz? Öğrendiklerimiz ya da öğrettiklerimiz gerekli mi? Eğitim ne işimize yarıyor? Eğitim ve öğretime ne kadar değer veriyoruz? Ödevler ve sınavlar gerekli mi? Okul başarısı neyi gösterir? Hayatta başarı ile okulda başarı arasında ilişki var mıdır? Benzer sorular listesini uzatabiliriz. Bu soruların cevaplarını bulabilmek için belli kaynaklara bakmamız gerekir.
Millî Eğitim Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planında (Ankara, 2009) misyon ifadesi olarak; “yüksek karakterli ve nitelikli insanlar yetiştirmek; bunun için politikalar geliştirmek, eğitim ve öğretim programları hazırlamak, ilgili standartları, öğretmen niteliklerini belirlemek ve bunlarla ilgili ARGE çalışmaları yapmak, eğitim ortamını hazırlamak, eğitim-öğretim yapmak, rehberlik, denetim ve değerlendirme sistemleri oluşturmaktır” denmekte, vizyon cümlesi olarak da “ülkemizin eğitimde model ve lider bir ülke olmasına katkıda bulunan, Türkiye’de eğitim görmeyi herkes için ayrıcalığa dönüştüren ve mutlu bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi” denilmektedir. Vizyon 2023 – Eğitim ve İnsan Kaynakları Paneli ise (TÜBİTAK, 26 Ocak 2005), Türkiye’nin Eğitim ve İnsan Kaynakları konusunda 2023 vizyonunu şu şekilde belirlemiştir: “özgürlükçü, eşitlikçi, bireysel farklılıkları gözeten ve değerlendiren, bireyin yaratıcılık ve hayal gücünü geliştiren, öğrenme ve insan odaklı; zaman ve mekan kısıtlarından arınmış, değişim esnekliğine sahip; her bireyin kendini özellikleri doğrultusunda en üst düzeyde geliştirebildiği; kendi özgün öğrenme teknolojilerini yaratmış ve yerinden yönetim ilkesi etrafında örgütlenmiş; toplumsal talebi karşılamaya yönelik; demokratik ve kendini yenileme gücüne sahip bir eğitim sistemi içinde; özgür düşünen ve bağımsız karar verebilen, yenilikçi, özgüven sahibi, hayata olumlu bakan, barışçı; problem çözme, iletişim, organizasyon ve işbirliği yeteneği gelişmiş; bilim, sanat ve teknoloji üretebilen; girişimci, çevreye duyarlı; ulusal ve evrensel düzeyde iddia sahibi; ulusal ve evrensel değerleri özümsemiş; yurttaşların yetiştiği ve tüm insan kaynaklarını liyakata dayalı olarak değerlendirerek gelişmiş ülkelerle rekabet edebilen, dinamik, bilgi tabanlı ekonomiye sahip bir Türkiye...
Yazılı kaynakların tümü ideal bir eğitim sistemi içinde, 21. Yüzyıl insanından beklenen özelliklere sahip bireyler yetiştilmesinin hedeflendiğini belirtmektedir. Ancak, eğitim sistemimizin kağıt üzerindeki hedeflerin oldukça uzağında olduğunu, son yıllarda yapılmış olan araştırmalar ve ilgililerin gözlemleri gözler önüne sermektedir. Bu araştırmalar ve gözlemler mevcut öğrencileri; öğrenme–öğretme sürecine etkin olarak katılmayan, öğretmen ile ailenin beklentileri arasına sıkışmış, okumayan, sorgulayıcı ve eleştirel düşünceden yoksun, sosyal olaylara kayıtsız, popüler kültürün etkisinde, ezberci, geleceğe yönelik olarak kararsız, mutsuz, ilgisiz, düşünme ve öğrenme becerisi gelişmemiş, sanatsal ve sportif etkinlikleri yetersiz, sorumluluk bilinci olmayan v.b. bireyler olarak tanımlamaktadırlar. Ayrıca, özellikle dil ve sanat eğitiminde istenen düzeyin yakalanamadığı ve uluslararası standartlara ulaşma konusunda yetersiz kalındığı görülmektedir (Öğrenci Profili Çalıştayı Alt Grup Raporları, MEB 21. Yüzyıl Öğrenci Profili, 2011). Yeni yetişen nesil yukarıdaki özelliklerle tanımlanırken, bu nesil kendilerini yetiştiren eğitim sistemini nasıl değerlendirmektedirler diye baktığımızda, yapılan bir araştırmada liseli öğrencilere Türkiye’deki Eğitim sistemi hakkında ne düşündükleri sorulmuş ve öğrencilerin “çok saçma bir sistem, kesinlikle değişmeli, üstün zekalı giren geri zekalı çıkıyor”, “Türkiye’deki eğitim sistemini çok düşük görüyorum, geleceklerimizle oynandığını düşünüyorum” gibi çarpıcı cevaplar verdiği görülmüştür (Akşit ve diğerleri, 2011). Bir diğer araştırmada ise (Eşme ve diğerleri, 2009) üniversite adayı öğrenciler gördükleri 12 yıllık eğitimi temel kriterler açısından yetersiz gördüklerini, sınav yarışının onları sosyal etkinliklerden izole ettiğini ve sınav odaklı eğitimin başarısızlığın başlıca nedenlerinden biri olduğunu belirtmişlerdir. Başarısızlığın bir diğer önemli nedeni de öğretmen niteliğidir. Globalleşmenin eğitim açısından temel göstergelerinden biri de uluslararası sınavlar ve bu sınavların sonuçlarına göre ülkelerin sıralanmasıdır. Son on-oniki yılda yapılan bu sınavlarda (PISA,TIMMS v.b.) ülkemiz hep son sıralarda yer almaktadır.
Yukarıda kısaca özetlenen tablodan görüleceği gibi ülkemizde beklentilerle gerçekleşenler büyük ölçüde örtüşmemektedir. Eğitim sistemimizin çok çeşitli sorunları vardır. Okullarda şiddet, anne babanın eğitim düzeyinin düşüklüğü, sosyal etkinliklerin, yönlendirmenin, öğrenme ortamlarının yetersizliği, sıralayıcı, eleyici ve sınav odaklı sistem, öğretmen kalitesi, sık kadro değişimi, müfredat-güncel yaşam bağlantısı, v.b.. TÜBİTAK 2023 Vizyon raporunda eğitim alanındaki temel eksiklerimizden ikisi ise, bireyin yaratıcılık ve hayal gücünü geliştiremesi ve bireysel farklılıkların gözetilip değerlendirilememesi olarak verilmiştir.
21. yüzyılın insanını yetiştirebilmek için eğitim sistemimizin daha verimli hale getirilmesinin gerekliliği herkesçe bilinmekte ve bu konudaki çabalar sürmektedir. Bu makalenin konusu olmamakla birlikte, son dönemde eğitim sistemimizde yapılmak istenen değişiklik ile acaba yukarıda özetlenmiş olan özellikte bireyler yetiştirilebilecek midir? Mevcut sistemin bu özellikleri kazandırma konusunda yetersizlikleri nerededir? Bu konuda araştırma sonuçları var mıdır? Bilimsel düşünme, özgün düşünmeyi, kuşku duymayı, sorgulamayı ve eleştirmeyi gerektirir. Bir ülkenin geleceğini şekillendirecek kuşakları yetiştirecek olan eğitim sistemi, ülkenin gereksinimleri, bilimsel araştırma sonuçları, alandaki bilimsel gelişmeler ve konu uzmanlarının görüşleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Bir ülkeye verilecek en büyük zarar bu temel değişikliklerin bilimsel veriler yerine, misilleme veya ideolojilere kurban edilmesidir.
Son olarak bir örnek vermek isterim: Uluslararası sınavlarda ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri olan Finlandiya incelendiğinde, elde edilen başarının dört temel faktöre dayalı olduğu gözlenmiştir. Bunlar, ülkenin öğretmen yetiştirme sistemi, okul yaşamı, kültürel olarak öğretmenlik mesleğine bakış ve hizmetiçi öğretmen eğitimidir. Çok boyutlu ve karmaşık bir yapıda olduğunu bildiğimiz eğitim sistemimizi daha verimli hale getirmek için öncelikle bu dört temel faktörden yola çıkılması yararlı olacaktır. Eğitim sisteminin temel taşı öğretmendir. Kağıt üzerinde ne kadar mükemmel müfredat programları hazırlanmış olursa olsun, okullar ne kadar gelişmiş donanıma sahip olursa olsun, okul sistemleri nasıl kurulmuş olursa olsun, bunları uygulayacak ve kullanacak olan öğretmen “iyi” yetişmemişse istenilen sonuca ulaşmak çok zor olacaktır.
Prof. Dr. Meral Aksu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu
Rektör Danışmanı Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder