Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




3 Kasım 2010 Çarşamba

Sorgu Odası ; İşkence Yöntemleri, uygulanışı, algılanışı

Yöntemleri, uygulanışı ya da algılanışı yıllar içinde değişmiş olsa da, acı vererek eziyet ederek ya da psikolojik olarak zorlayarak karşıdaki kişiyi bilgi vermeye zorlamak, yani işkence, hep başvurulan, tercih edilen bir yol oldu.


İnsanlar işkence olmadan size asla bilgi vermezler. Sizi temin ederim...


Paul van Vuuren, Güney Afrikalı eski polis
Dağlama, gerdirme, kafesle asma gibi işkence yöntemleri artık tarihe gömülmüş olsa da bu işkencenin de tarihe karıştığı anlamına hiç mi hiç gelmiyor.
Sadece diktatörlükler ya da askeri rejimler değil, demokrasi olarak ifade edilen yönetimler de kendi çıkarları söz konusu olduğunda işkenceye başvurmaktan çekinmiyor.
İşkence savaş meydanında olduğu kadar cephe gerisinde, başkentteki bir emniyet merkezinde ya da bilinmeyen gizli bir askeri üste de karşımıza çıkabiliyor.

BBC - Barışı Kazanmak

Barışı Kazanmak
Savaşı kazanmak güçlü ülkeler için günümüzde zor değil - ama ya barışı kazanmak?

BARIŞI KAZANMAK

I. Almanya-1

II. Almanya-2

III. El Salvador

IV. Bosna

V. Irak-1

I. Bölüm Almanya-1

II. Bölüm Almanya-2

EL SALVADOR


Siyasi Düşünce Tarihi



Yönetim, siyaset anlayışları tarih boyu büyük bir çeşitlilik ve değişim gösterdi.


Günümüz dünyasında herkes için geçerli tek bir siyasi model bulunmuyor.
Çoğunluk, ulus devlet sınırları içinde yaşıyor ancak bu sınırlar içinde hüküm süren otoriteye karşı tutumlar farklı.
"Bu otorite tanınmalı mi, tanınacaksa nasıl ve nereye kadar? Bireyin çıkarı mı yoksa toplumun çıkarı mı önce gelmeli?"


Bunlar, çağdaş siyasi yaşamın parçası olan sorular.

İlhan Selçuk yazıları

İlhan Selçuk'un yazıları

21 Haziran 2010 tarihinde yitirdiğimiz Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk'un yazılarından seçmeleri siz okurlarımızla buluşturuyoruz. Bu köşede aydınlanmanın bilgesi Selçuk'un günümüze ışık tutan yazılarını bulabileceksiniz.



İlhan Selçuk - Kapitalist Enternasyonalizm

İlhan Selçuk - Geçmişin Güzelliği

İlhan Selçuk - Değişimin Gebeliğinde Aşermek...

İlhan Selçuk - Yobazın En Büyük Düşmanı

İlhan Selçuk - Osmanlı ve Cumhuriyet

İlhan Selçuk - Üçüncü Selim Laik miydi?..

Namussuzluk Düzeninin Miladı

Barolar Nerede?..

İsmet Paşa'nın Kahkahaları..

Günümüzün Köpekleri

Kuru Softalık!..

Sağır Duvar!..

"İstikrar"?..

"Enelhak..."

Tarihin Tekerleği

Konuşmalar...

29 Ekim 2010 Cuma

“Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?

Yazılarına 3 Kasım'da başlayacak olan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun, okuyucularına bir sürpriz yaptı. Çoşkun, gazetenin Ankara eki için "Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun, Cumhuriyet'in Ankara eki için kaleme aldığı “Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?” başlıklı özel yazı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 87. yıldönümünde okuyucuları ile yeniden buluştu. Coşkun'un yazısı şöyle:


Bekir Çoşkun-Onuncu Köy

“Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?”



Başınızı dört bir yana çevirip bakın; her şey Cumhuriyetin eseridir…

25 Ekim 2010 Pazartesi

Hakkı Devrim: ‘Kürt meselesini ihanet masasında konuşuyoruz, çok ayıp’

Kürtçe için çocukların okulları boykot etmesiyle birlikte başlayan tartışmalarda ilginç öneriyle dikkat çeken Hakkı Devrim, Kürtçe konusunda ”Bu kadar sene yasaklanmış bir dile sağlığını geri vermek çok kolay bir iş değil. Kürtçe şu an tedavisi çok güç bir hasta konumundadır. Ona göre hassas yaklaşmak lazım. Kürtçe’nin hayatın içine karışması lazım” diyor. Kürt meselesinin ihanet masasında konuşuluyor olmasını ayıplarken, Kürt illerinde 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın kutlamasına da karşı çıkıyor.
Türkiye’nin sorunlarını çözme konusunda beceriksiz olduğunu anlatıyor. ANF’den İsmail Yıldız’ın Hakkı Devrim ile yaptığı şöylesiyi aşağıdan okuyabilirsiniz.
”Benim nesilim de dahil, Kürt meselesi konuşulmadı. Sivillerden çok askerler için söz konusu oldu. Bir ayaklanma teşebbüsleri falan var denildi. Ben bu hareketi ve mücadele edilişini bir komutandan öğrendim.

24 Ekim 2010 Pazar

Resimlerde İnsanlığın Evrensel Öyküsü

 
Doğası gereği sanat, bir direnmedir. Var olana karşı yeni yaratılar oluşturma eylemi de bir direnme eylemidir. Direnme bir anlamda varolanın yaratımını bozma, yerine yeni yaratımlar koyabilme, bir anlamda da varolana taraf olmama, karşı çıkma mücadelesidir.
Direnme ve karşı koyma üzerinden kendini var eden sanatla ilgili Peter Weiss, “Direnmenin Estetiği” kitabında; direnmenin, içeriksel bağlamda politik bir dil oluştururken, biçimsel bağlamda da kendi estetiğini oluşturmasından bahseder. Tam da buradan doğru Öğün Bakır’ın resimleri, direnmenin estetiğini biçimsel olarak plastik dilin imkânlarını kullanarak sunarken, içeriksel anlamda da toplumsal gerçeklik konularına yer veren tavrıyla net bir politik duruşu sergiler.
Resimlerin, bir taraftan klasik resmin temel öğelerine sıkı sıkıya bağlı oluşu, diğer taraftan biçimsel deformasyonun, resmin içeriğiyle olan kusursuz ilişkisi, yepyeni çağdaş bir dilin ortaya çıkmasıyla sonuçlanır. Resimlerdeki deformasyonun ölçüsü ve tadı, çizgi, doku, leke gibi diğer tasarım elemanlarıyla ilişkisi sarsıcı bir plastik dil oluşturur. Resimlerin sarsıcı boyutu; anlatılan her bir öykünün, kendi iç dinamikleriyle izleyiciyi yoğun bir duygu dünyasına sürüklemesidir.
 Resimlerde, insanlık öyküleri anlatılır. Anlatılan öykü; dil, din, ırk, cinsiyet ayırımı gözetmeksizin tüm insanlığın evrensel öyküsüdür, insanlığın geçmişteki acıları, direniş ve özgürlük mücadelesi üzerinedir. Sanatçı bütün resimlerinde, desenlerinde “önce insan” der.
Bellek kazandırmak, anlamında önemli bir yer tutan Öğün Bakır resimleri, sermayeye ve küresel emperyalizme karşı direnen emekçilerin, insanlık tarihindeki mücadelesini, politik ve estetik açıdan ele alırken aynı zamanda toplumsal belleğe de kazandırır. Bu resimler, nesnelliği temel alan bir tarih yazımından çok, öznel, taraflı ve politik bir söylemi yansıtır. Sanatçının “direniş” olarak adlandırabileceğimiz bu çıkış noktası aynı zamanda sanatın praksisini de belirler.