Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




27 Nisan 2025 Pazar

Cahilliğin Kibri ve Bilginin Solgun Gölgesinde Bir Dünya

Cahilliğin Kibri ve Bilginin Solgun Gölgesinde Bir Dünya


Seda  PEKGÖZ

Modern çağ, insanlık tarihinin en karmaşık ve çelişkili dönemlerinden birini yaşıyor. Bilginin erişilebilirliği artarken, aynı zamanda cehalet bir erdem gibi yükseliyor; kibirle, saldırganlıkla ve hadsizlikle taçlandırılıyor. Utanma duygusu, bir zamanlar toplumsal ahlakın temel taşlarından biri olan o narin his, adeta görünmez bir gölgeye dönüşmüş durumda. Bu durum, sadece bireysel ilişkilerde değil, toplumsal dinamiklerde de derin bir yara açıyor. Peki, cahillik nasıl bu kadar kibirli bir taht kurdu? Bilgi neden değersizleşti? Ve utanma duygusu, insan ruhunun bu kadim bekçisi, nasıl bu kadar silikleşti?

Cahilliğin Kibirli Yükselişi

Cahillik, tarih boyunca insanlığın gölgesi olmuştur; ancak hiçbir dönemde bu kadar gururla sergilenmemiştir. Sosyal medya platformları, herkesin fikir beyan edebileceği bir kürsü sunarken, bilgiye dayalı söylemler yerine popülist, yüzeysel ve çoğu zaman yanlış bilgilerin egemen olduğu bir arena yarattı. Bu arenada, bir konunun uzmanı olmak ya da derinlemesine bilgi sahibi olmak değil, en yüksek sesle konuşmak ya da en çok dikkat çekmek değer kazandı. Cahillik, bilginin karmaşıklığına karşı basitliğin cazibesiyle kitleleri peşinden sürüklüyor. İnsanlar, bir konuda bilgi eksikliğini kabul etmek yerine, kibirli bir özgüvenle yanlışlarını savunuyor. Bu özgüven, Dunning-Kruger etkisinin bir yansıması: Ne kadar az bilirsen, o kadar çok bildiğini sanırsın.
Bu kibir, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de kendini gösteriyor. Siyasi liderler, bilimsel gerçekleri reddederek ya da tarihsel gerçekleri çarpıtarak kitleleri manipüle ediyor. Toplumlar, bu tür liderleri eleştirmek yerine, onların basit ve duygusal söylemlerine kapılıyor. Cahillik, böylece bir erdem gibi alkışlanıyor; çünkü karmaşık gerçeklerle yüzleşmek yerine, kolay anlaşılır yalanlar daha konforlu bir sığınak sunuyor.

Bilginin Değersizleşmesi

Bilgi, insanlık tarihindeki en güçlü dönüştürücü güçlerden biri olmasına rağmen, bugün adeta bir meta haline geldi. İnternetin sunduğu sınırsız bilgi havuzu, paradoksal bir şekilde bilginin değerini düşürdü. Herkesin her şeye erişebildiği bir dünyada, bilgi bir ayrıcalık olmaktan çıktı; ancak bu erişim, bilgiyi anlamayı ya da özümsemeyi garanti etmiyor. İnsanlar, bir makaleyi okumak yerine başlıklara göz atıyor, bir konuyu araştırmak yerine kısa videolarla yetiniyor. Bu yüzeysellik, bilginin özünü değersizleştiriyor.
Dahası, bilgi çağında gerçekle yalan arasındaki çizgi bulanıklaştı. Yanlış bilgi (misinformation) ve kasıtlı yalanlar (disinformation), sosyal medya algoritmaları tarafından hızla yayılıyor. Bilimsel gerçekler, popüler inanışlarla rekabet ediyor ve çoğu zaman bu rekabeti kaybediyor. Örneğin, iklim değişikliği gibi kanıtlanmış bir gerçek, komplo teorilerinin gölgesinde tartışılır hale geldi. Bilgi, bu kaotik ortamda bir lüks değil, bir yük gibi algılanmaya başladı; çünkü doğruyu bulmak için çaba göstermek gerekiyor.

Utanma Duygusunun Kayboluşu

Utanma, insan ruhunun aynasıdır; bireyin kendi sınırlarını, hatalarını ve eksikliklerini fark etmesini sağlayan bir duygudur. Ancak modern toplumda utanma, zayıflıkla eşdeğer tutuluyor. Sosyal medya, bireyleri sürekli bir performans sergilemeye zorlarken, hata yapmaktan ya da yanlış yapmaktan utanmak yerine, bu hataları normalleştirmeye ya da savunmaya yöneltiyor. Birisi yanlış bir bilgi paylaştığında, özür dilemek yerine saldırgan bir tavırla kendini savunmayı tercih ediyor. Bu, utanma duygusunun toplumsal bağlardan kopuşunu hızlandırıyor.
Utanma duygusunun kayboluşu, yalnızca bireysel ahlakla sınırlı değil; aynı zamanda toplumsal normların erozyonuna da işaret ediyor. Bir zamanlar yalan söylemek, haksızlık yapmak ya da bilgisizce konuşmak utanılacak davranışlar olarak görülürken, bugün bu tür eylemler sıradanlaştı. Toplum, utanmayı unuttukça, vicdanın sesi de zayıflıyor. Bu durum, empatiyi ve karşılıklı saygıyı zedeliyor; çünkü utanma, insanın kendi sınırlarını ve başkalarının haklarını tanımasını sağlayan bir duygudur.

Bir Çıkış Yolu Mümkün mü?

Cahilliğin kibirle yükseldiği, bilginin değersizleştiği ve utanma duygusunun silikleştiği bu çağda, umutsuzluğa kapılmak kolaydır. Ancak insanlık, tarih boyunca krizlerden çıkmayı başarmıştır. Çözüm, bireysel ve toplumsal düzeyde bilinçli bir çaba gerektiriyor. Eğitim sistemleri, eleştirel düşünceyi ve bilgiye saygıyı teşvik etmeli; sosyal medya platformları, yanlış bilgiyi yaymak yerine doğruyu öne çıkarmalı. Bireyler olarak, bilmediğimiz konularda susmayı ve öğrenmeyi bir erdem olarak görmeliyiz. Utanma duygusunu yeniden keşfetmek, hatalarımızla yüzleşmek ve özür dilemek, insanlığımızı hatırlatır.
Cahillik, kibirle değil, merakla yenilir. Bilgi, değersiz bir meta değil, bir hazine olarak yeniden taçlandırılmalıdır. Ve utanma, zayıflık değil, insan olmanın bir göstergesi olarak geri dönmelidir. Ancak bu yolla, gölgelerden sıyrılarak daha aydınlık bir geleceğe yürüyebiliriz.

Özetlersek;
Bugünün dünyasında cahillik, kibirli bir taht kurmuş; bilgi, gölgede kalmış; utanma ise unutulmuş bir his haline gelmiştir. Bu durum, insanlığın ruhunda ve toplumların dokusunda derin bir yara açıyor. Ancak her karanlık, bir ışığı barındırır. Bilgiye yeniden değer vererek, cahilliği merakla yenerek ve utanma duygusunu bir erdem olarak kucaklayarak, bu yaraları sarabiliriz. İnsanlık, kendi gölgesinden sıyrılıp yeniden aydınlığa kavuşabilir; yeter ki bilginin, alçakgönüllülüğün ve vicdanın sesine kulak versin.



Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder