Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




26 Nisan 2025 Cumartesi

Türkiye'deki Toplumsal Düzen: Sınıfsal Dinamikler ve Yapısal Engeller


Türkiye'deki toplumsal yapı, ekonomik, siyasi ve kültürel dinamiklerin bir araya gelmesiyle şekilleniyor. Mevcut düzenin devamlılığı, insanların bireysel eksikliklerinden veya bilinçsizliğinden değil, sistemin yapısal işleyişinden kaynaklanıyor. Bu makale, Türkiye'deki sınıfsal ilişkileri, devletin rolünü ve toplumsal değişim önündeki engelleri analitik bir perspektiften ele alarak, mevcut durumu anlamaya katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Üretim İlişkileri ve Sınıfsal Yapı
Türkiye, kapitalist bir ekonomik sistemle yönetiliyor. Bu sistemde, emekçiler (işçiler, memurlar, küçük çiftçiler) üretim sürecinde değer yaratırken, bu değerin bir kısmı sermaye sahipleri tarafından kâr olarak alınıyor. Örneğin, bir fabrikada çalışan işçinin ürettiği ürünün değeri, aldığı ücretten çok daha yüksek; bu fark, sistemin temel işleyişini oluşturuyor.
1980'lerden itibaren benimsenen neoliberal politikalar, özelleştirmeler ve esnek çalışma koşullarıyla bu eşitsizlik derinleşti. TÜİK'in 2024 verilerine göre, Türkiye'de asgari ücretle çalışanların oranı %40 civarında, gelir eşitsizliği ise Gini katsayısı 0.41 gibi yüksek bir seviyede. Bu durum, emekçi sınıfların ekonomik baskı altında olduğunu ve geçim kaygısının yaygın olduğunu gösteriyor. Ancak, bu yalnızca ekonomik bir mesele değil; siyasi ve kültürel mekanizmalar da düzenin sürekliliğini sağlıyor.
Devletin Rolü: Düzenin Koruyucusu
Devlet, toplumsal düzenin devamlılığını sağlamak için hem fiziksel hem de ideolojik araçlar kullanır. Polis, yargı ve diğer kurumlar, gerektiğinde ekonomik ilişkileri koruma işlevi görür. Örneğin, sendikal faaliyetlerin kısıtlanması veya grevlerin engellenmesi, emekçi sınıfların hak arayışını zorlaştırır. 2023'te Türkiye'de sendikalaşma oranı %14 gibi düşük bir seviyede kalmış, sendikaların çoğu ise bağımsız hareket etmekte zorlanmıştır.
Bunun yanı sıra, devlet ve egemen sınıflar, ideolojik araçlarla toplumun mevcut düzeni "doğal" kabul etmesini sağlar. Eğitim sistemi, medya ve popüler kültür, bireycilik, tüketim odaklı yaşam tarzı veya milliyetçilik gibi değerleri yaygınlaştırarak, insanların sistemi sorgulamasını zorlaştırır. Örneğin, ekonomik sorunlar genellikle bireysel başarısızlık veya dış tehditlerle açıklanır; sınıfsal eşitsizliklerin yapısal kökenleri ise nadiren tartışılır.
Toplumsal Değişim Önündeki Engeller
Emekçi sınıfların mevcut düzene yönelik tepkilerini ifade etmeleri, çeşitli yapısal engellerle karşılaşıyor. Ekonomik bağımlılık, iş güvencesizliği ve borçluluk, insanları riskli eylemlerden uzak tutuyor. 2024'te hanehalkı borçlarının GSYH'ye oranı %15'i aşmış durumda; bu, birçok kişinin geçim kaygısı nedeniyle mevcut koşullara razı olmasına yol açıyor.
Ayrıca, Türkiye'deki kültürel ve siyasi bölünmeler, ortak bir toplumsal hareketin oluşmasını zorlaştırıyor. Etnik, dinsel veya ideolojik farklılıklar, emekçi sınıfların birleşmesini engelleyebiliyor. Örneğin, Kürt meselesi veya seküler-muhafazakâr gerilim, sınıfsal dayanışmayı gölgede bırakabiliyor. Siyasi muhalefetin büyük bir kısmı da kapitalist sistemi kökten sorgulamak yerine, yönetimsel reformlara odaklanıyor; bu da yapısal değişim taleplerini zayıflatıyor.
Türkiye'nin Özgün Bağlamı
Türkiye'nin toplumsal düzeni, küresel kapitalizmin yanı sıra yerel dinamiklerden de etkileniyor. Osmanlı'dan miras kalan güçlü devlet geleneği, devletin toplum üzerindeki otoritesini pekiştiriyor. Cumhuriyetin erken dönemlerinde uygulanan devletçi politikalar, özel sermayenin gelişimini desteklerken emekçi sınıfları disiplin altına aldı. 2000'li yıllarda ise neoliberal politikalar, İslami-muhafazakâr bir söylemle birleşerek hem sermaye birikimini hızlandırdı hem de sosyal yardımlar veya konut projeleri gibi araçlarla yoksul kesimlerin sisteme entegrasyonunu sağladı.
Değişim için Yapıcı Adımlar
Türkiye'deki toplumsal düzenin sorunları, ani ve radikal tepkilerden ziyade, uzun vadeli ve yapıcı çabalarla ele alınabilir. Toplumsal eşitsizliklerin azaltılması için şu adımlar önem taşıyor:
  1. Ekonomik Adalet: Gelir dağılımını iyileştirecek politikalar, asgari ücretin yaşam koşullarına uygun hale getirilmesi ve iş güvencesinin artırılması, emekçi sınıfların üzerindeki baskıyı hafifletebilir.
  2. Sendikal Özgürlük: Sendikaların bağımsız ve etkin bir şekilde faaliyet göstermesi, işçilerin hak arayışını güçlendirebilir.
  3. Eğitim ve Medya: Toplumsal bilinci artıracak, eleştirel düşünceyi teşvik eden bir eğitim sistemi ve bağımsız medya, insanların sistemi sorgulamasını kolaylaştırabilir.
  4. Toplumsal Diyalog: Etnik, dinsel veya ideolojik farklılıkları aşan bir dayanışma kültürü, ortak sorunlara yönelik çözümleri güçlendirebilir.

Türkiye'deki toplumsal düzen, bireylerin bilinç eksikliğinden değil, kapitalist üretim ilişkilerinin ve devletin ekonomik, siyasi ve kültürel mekanizmalarının birleşiminden kaynaklanıyor. Bu düzenin değişmesi, ani hareketlerden çok, uzun vadeli, kapsayıcı ve yapıcı çabalarla mümkün. Toplumsal adalet, ekonomik eşitlik ve dayanışma odaklı bir yaklaşım, Türkiye'nin daha dengeli bir geleceğe ilerlemesine katkı sağlayabilir. Bu süreçte, farklı kesimlerin bir araya gelerek ortak sorunlara çözüm araması, değişimin temel taşı olacaktır.


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder