Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




7 Nisan 2025 Pazartesi

Trump’ın Stratejik Denge Oyunu: Erdoğan’a Övgü, Netanyahu’ya Sert Çıkış

ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ
@Mi_DeliMiDeli

Donald Trump’ın uluslararası ilişkilerdeki tavırları, ilk bakışta çelişkili gibi görünebilir. Netanyahu’ya sert bir üslupla “Sen sus, ben halledeceğim” derken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik nazik ve övücü yaklaşımı dikkat çekiyor. Ancak bu durum, Trump’ın duygusal tepkilerden çok stratejik bir zekâyla hareket ettiğini gösteriyor. Hem bir poker oyuncusu gibi kartlarını ustalıkla masaya diziyor hem de liderlerle kurduğu ilişkileri kendi senaryosuna uydurmaya çalışıyor.




Netanyahu’ya Sert Tutum: Kontrol ve Güç Gösterisi

Trump’ın Netanyahu’ya karşı sert çıkışı, yüzeyde mantıksız görünebilir; sonuçta İsrail, ABD’nin geleneksel müttefiki. Ancak burada bir kontrol mekanizması devreye giriyor. Netanyahu’yu azarlayarak onu pasifize ediyor ve durumu tamamen kendi yönetimine alıyor. Bu, hem bir güç gösterisi hem de “Sen karışma, ben senin adına düşünürüm” mesajı. Aynı zamanda, bu tutumla diğer tarafa “Bakın, ben tarafsızım” izlenimi vermeye çalışıyor olabilir. Netanyahu’ya sert davranarak belki de “Seni korumak için bunu yapıyorum” sinyali gönderiyor; ama bu, aynı zamanda bir baskı unsuru da yaratıyor.

Erdoğan’a Övgü: Stratejik Bir Hamle ve Hak Edilmiş Takdir

Trump’ın Erdoğan’a yönelik tutumu ise bambaşka bir tablo çiziyor. “Erdoğan benim dostum, harika bir lider” gibi geçmişte sıkça kullandığı ifadeler, sadece bir iltifat değil, aynı zamanda stratejik bir hamle. Erdoğan’ın liderlik vasıfları, sözüne sadıklığı ve zekâsıyla uluslararası alanda hak ettiği bir saygınlığa sahip olduğu açık. Trump da bunu görüyor ve bu gerçeği kendi avantajına kullanmayı biliyor. Övgü, burada bir manipülasyon aracı olmaktan öte, Erdoğan’ın bölgesel gücünü ve liderlik kapasitesini tanımanın bir yansıması. Trump, bu sıcak yaklaşımıyla Erdoğan’ı kazanmaya ve uzlaştırıcı bir zemin yaratmaya çalışıyor. İnsanların kendilerine iltifat edenlere karşı olumlu duygular beslediğini bilen Trump, bu duygusal bağı stratejik bir avantaja çeviriyor.

Duygusal ve Stratejik Denge

Trump’ın Netanyahu’ya sert, Erdoğan’a ise nazik davranışı, bir denge oyununun parçası. Netanyahu’yu susturarak onun hamle yapmasını engelliyor, Erdoğan’ı överek ise onun desteğini sağlamaya çalışıyor. Bu, kimseyi tamamen karşısına almadan herkesi kendi kontrolünde tutma çabası. Netanyahu ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmelerde Erdoğan’dan bahsetmesi, İsrail’e “Merak etme, Erdoğan’ı ben idare ederim” derken, Erdoğan’a da “Sana güveniyorum” mesajı veriyor. Bu, tam anlamıyla bir kart oyunu: Blöf de olabilir, gerçek bir avantaj da. Ama asıl mesele, Trump’ın kendini “büyük anlaşmacı” ve “dünya liderlerini yönlendiren adam” olarak konumlandırması.

Türkiye’deki Algı: Gurur ve Tanınma Arzusu

Türkiye’de televizyon konuşmacılarının Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgülerini sevinçle karşılaması, milli gurur ve uluslararası alanda tanınma arzusundan kaynaklanıyor. Trump gibi küresel çapta etkili bir liderin Erdoğan’ı takdir etmesi, “Türkiye’nin gücü ve liderinin karizması tescillendi” hissiyatı yaratıyor. Bu, izleyicilerde pozitif bir duygu uyandırıyor ve Erdoğan’ın hem iç politikada hem de uluslararası arenada elini güçlendiriyor. Ancak burada önemli bir soru var: Bu övgüler, Trump’ın ağzından nasıl ve neden çıkıyor?

Trump’ın Stratejisi: Pragmatizm ve Kontrol

Trump’ın Erdoğan’ı övmesi, samimiyetten çok pragmatik bir yaklaşımla şekilleniyor. Türkiye’nin bölgesel gücünü ve Erdoğan’ın liderlik yetkinliğini kabul ediyor; ancak bu gücü kendi ajandasına yönlendirmeye çalışıyor. Örneğin, Suriye’de veya NATO politikalarında Türkiye’nin ABD ile uyumlu hareket etmesini sağlamak için zemin hazırlıyor. Erdoğan’ı övmek, onun gözünde bir iyilik puanı kazanırken –ki Erdoğan bu tür hamleleri çok iyi okuyan bir liderdir– ABD iç politikasında da “Orta Doğu’yu ben kontrol ediyorum” algısını güçlendiriyor. Bu, Trump’ın stratejik zekâsının bir göstergesi: Hem duygusal bağ kuruyor hem de masada avantaj sağlıyor.

Satranç Tahtasında Bir Hamle
Türkiye’deki konuşmacılar Trump’ın övgülerini bir zafer gibi algılasa da, bu durum bir satranç hamlesinden ibaret. Erdoğan’ın liderlik vasıflarıyla hak ettiği takdir, Trump’ın elinde stratejik bir araca dönüşüyor. Trump, Erdoğan’ı yanına çekerek, Netanyahu’yu rahatlatarak ve kendi liderlik imajını parlatarak üçlü bir kazanç elde etmeyi hedefliyor. Devletler arasındaki ilişkiler, duygulardan çok stratejiye dayalı soğukkanlı bir hesap üzerine kurulu. Biz halk olarak övgüye sevinip eleştiriye üzülebiliriz; ama liderler için bu, bir satranç tahtasında hamle yapmaktan farksız. Sahne önünde övgüler ve gurur dalgaları yükselirken, arka planda herkes kendi taşını en iyi yere koymaya çalışıyor.


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder