Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




28 Nisan 2025 Pazartesi

Neden Hâlâ Yalan Söylüyorlar?

Neden Hâlâ Yalan Söylüyorlar?




Bazen insan hayret ediyor. Yalan söylediklerini biliyoruz. Onlar da bunu biliyor. Üstelik bizim bildiğimizi de biliyorlar. Peki, neden hâlâ yalan söylüyorlar? Siyaset sahnesinde bu durum o kadar yaygın ki, artık insanı çıldırtsa da şaşırtmamaya başlıyor. Ama yine de içimizden bir ses soruyor: Bu nasıl oluyor? Neden bu kadar pervasızlar? Ve en önemlisi, bu durumla başa çıkmak mümkün mü?
Mesela, bazı politikacılar var. Gözümüzün içine baka baka, başkalarının yaptığı yolları, köprüleri, binaları “Ben yaptım!” diyorlar. Kanıtlar ortada; belgeler, tarihler, gerçekler… Ama onlar ısrarla aynı yalanı tekrarlıyor. Daha da fenası, kendi yanlışlarını başkalarına yükleyip suçu tersine çeviriyorlar. Mesela, kamu kaynaklarını kötüye kullandıkları ortaya çıkıyor, ama bir bakıyorsun, onlar karşı tarafı suçluyor. Kendi yalanları yüzlerine vurulduğunda bile yüzleri kızarmıyor, söylemleri değişmiyor. Sanki portakalı gösterip “Bu elma!” diyorlar ve kitleleri de bunu papağan gibi tekrarlıyor. Bu arsızlık, insanı hem öfkelendiriyor hem de hayrete düşürüyor.

Peki, bu neden oluyor? Bir kere, bu işin içinde stratejik bir arsızlık var. Evet, yanlış duymadınız, arsızlık bile planlı! Bazı politikacılar, yalanlarının açığa çıkmasının bile işlerine yarayabileceğini düşünüyor. Çünkü yalan, gündemi değiştiriyor, dikkat dağıtıyor, sadık kitlelerini daha da kenetliyor. Bu insanlar, her yalanla bir nevi “sadakat testi” yapıyor. Destekçileri, yalanı bile bile savunuyorsa, bu onların lidere bağlılığını güçlendiriyor. Kutuplaşmış bir toplumda bu taktik çok işe yarıyor. İnsanlar, doğruyu yanlışından ayırmak yerine “bizim taraf”ı seçiyor. Gerçekler değil, aidiyet hissi kazanıyor.
Bir de işin kitle boyutu var. İnsanlar neden bu yalanlara kanıyor? Aslında çoğu zaman “kanıyor” demek yanlış; birçok insan yalan olduğunu biliyor ama görmezden geliyor. Neden? Çünkü liderlerine inanmak, onların kimliklerini, inançlarını, hatta öfkelerini besliyor. Karşı tarafa duydukları kızgınlık, bu yalanları tolere etmelerine yetiyor. “Herkes yalan söylüyor” deyip geçiyorlar. Üstelik sosyal medya gibi platformlar, bu yalanların yayılmasını kolaylaştırıyor. Bir yalan, gerçeğin önüne geçip binlerce insana ulaşıyor. Duygular alevleniyor, mantık arka planda kalıyor.

Bu durum insanı çıldırtsa da, tamamen umutsuz değiliz. Peki, ne yapabiliriz? Önce kendimizden başlayalım. Gerçekleri sorgulamak, farklı kaynaklardan bilgi almak, öfkemize yenik düşmeden soğukkanlı kalmak önemli. Çevremize de bu alışkanlığı yayabiliriz; hararetle değil, sakin sakin doğruları anlatabiliriz. Toplum olarak ise daha büyük adımlar lazım. Mesela, medya okuryazarlığı artmalı. İnsanlar, gördükleri her haberi, her iddiayı nasıl sorgulayacaklarını öğrenmeli. Bağımsız denetim mekanizmaları güçlenmeli; yalanların, haksızlıkların hesabı sorulmalı. Ama en önemlisi, kutuplaşmayı azaltmalıyız. Birbirimize düşman gibi bakmayı bırakıp ortak bir gerçeklik zemini bulmalıyız.

Bu tür yalanlar, kısa vadede politikacıların işine yarasa da, uzun vadede hepimize zarar veriyor. Toplumsal güven eriyor, adalet duygusu zedeleniyor. Ama inanıyorum ki, gözlemleyen, sorgulayan, gerçeğin peşinden giden insanlar olduğu sürece umut var. Belki her yalanı durduramayız, ama en azından kendi çevremizde bir fark yaratabiliriz. Ne dersiniz, buna değmez mi?


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder