Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




30 Nisan 2025 Çarşamba

Sosyal Medyada “ATE” Kimliği: Din Karşıtlığı mı, Yeni Bir Kabile mi?

Seda  PEKGÖZ

Sosyal medyada gezinirken gözünüze çarpmıştır: Kendilerini “ATE” diye tanımlayan, ateşli bir şekilde dinlere (özellikle de İslam’a) veryansın eden bir grup insan. Ateist olduklarını bangır bangır bağırıyorlar, ama işin garip tarafı, bu kadar “karşı” oldukları bir şeyi hayatlarının merkezi yapmış gibiler. Açıkçası bu konulara çok kafa yoran biri değilim. Ama bu “ATE” olma durumu sosyolojik açıdan dikkatimi çekti. Kafamda bir sürü soru var, biraz toparlayayım dedim. İşte o sorular ve bu işin bende bıraktığı izlenimler.

 Ateizm mi, Yeni Bir Din mi?

Öncelikle, ateist olmak gayet anlaşılır bir duruş. Tanrıya inanmıyorsun, dinleri saçma buluyorsun, belki de “Artık bunların devri kapandı” diyorsun. Tamam. Ama neden kendini “ATE” diye bir bayrak altında toplayıp, sanki bir şeye kendini adamış bir cemaat gibi davranıyorsun? Bu biraz garip değil mi? Hani, dinlere

Emek, Değer ve Adalet: 1 Mayıs’ı Yeniden Düşünmek


Bir kutlama ya da anma, içeriği, amacı ve ruhu içselleştirilmediğinde, zamanla toplumsal algıdaki değerini yitirir; bazı istisnalar hariç. Düzenli olarak tekrarlanan anmalar, eğer anlamı canlı tutulmazsa, ilk günkü coşku ve derinlikten uzaklaşır; olay, sadece bir törene, hatta bazen anlamsız bir alışkanlığa dönüşür. 1 Mayıs, bu yelpazede nerede durur? Kendi duygularım için bir yanıt bulabilirim, ama tüm toplum adına karar verme hakkım olduğunu düşünmüyorum.

Bu yüzden, toplum adına değil, kendi düşüncelerim üzerinden 1 Mayıs’ın anlamını sizlerle konuşmak istiyorum. Tarihe dalıp 1856’daki Avustralya yürüyüşünden ya da dünyanın farklı köşelerindeki emekçi eylemlerinden bahsetmeyeceğim. Sadece bugünün değerini, 1 Mayıs’ın bugünkü ruhunu konuşalım.




İlk olarak, gözüme çarpan ve içimi rahatsız eden bir çelişkiden söz etmek istiyorum. Her yıl “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” kutlanıyor, ama

29 Nisan 2025 Salı

Her Şeyin Kalitesi Neden Düşüyor? Dinamikler ve İnsanın Rolü

Modern dünyada, günlük hayatta kullandığımız ürünlerden insan ilişkilerine kadar her alanda bir kalite kaybı yaşandığına dair yaygın bir şikayet var. Yoğurdun tadı eskisi gibi değil, binalar dayanıksız, eğitim sistemi yetersiz, insanlar daha az hoşgörülü... Bu algının gerçeği ne kadar yansıttığını ve altında yatan nedenleri anlamak için geniş bir perspektife ihtiyaç var. Kalite kaybı, ekonomik sistemlerden kültürel dönüşümlere, bireysel davranışlardan teknolojik gelişmelere kadar birçok faktörün birleşimiyle ortaya çıkıyor. Bu deneme, bu dinamikleri analiz ederek insanın bu süreçteki rolünü ve etkisini değerlendiriyor.

Ekonomik Dinamikler: Maliyet ve Kâr Odaklı Üretim
Kalite kaybının en belirgin nedenlerinden biri, modern kapitalist ekonominin maliyet düşürme ve kâr maksimizasyonu odaklı yapısıdır. Küreselleşme ve seri üretim, ürünlerin daha ucuz ve erişilebilir olmasını sağlarken, kaliteyi sıklıkla ikinci plana itiyor.

28 Nisan 2025 Pazartesi

Neden Hâlâ Yalan Söylüyorlar?

Neden Hâlâ Yalan Söylüyorlar?




Bazen insan hayret ediyor. Yalan söylediklerini biliyoruz. Onlar da bunu biliyor. Üstelik bizim bildiğimizi de biliyorlar. Peki, neden hâlâ yalan söylüyorlar? Siyaset sahnesinde bu durum o kadar yaygın ki, artık insanı çıldırtsa da şaşırtmamaya başlıyor. Ama yine de içimizden bir ses soruyor: Bu nasıl oluyor? Neden bu kadar pervasızlar? Ve en önemlisi, bu durumla

27 Nisan 2025 Pazar

Cahilliğin Kibri ve Bilginin Solgun Gölgesinde Bir Dünya

Cahilliğin Kibri ve Bilginin Solgun Gölgesinde Bir Dünya


Seda  PEKGÖZ

Modern çağ, insanlık tarihinin en karmaşık ve çelişkili dönemlerinden birini yaşıyor. Bilginin erişilebilirliği artarken, aynı zamanda cehalet bir erdem gibi yükseliyor; kibirle, saldırganlıkla ve hadsizlikle taçlandırılıyor. Utanma duygusu, bir zamanlar toplumsal

26 Nisan 2025 Cumartesi

Türkiye'deki Toplumsal Düzen: Sınıfsal Dinamikler ve Yapısal Engeller


Türkiye'deki toplumsal yapı, ekonomik, siyasi ve kültürel dinamiklerin bir araya gelmesiyle şekilleniyor. Mevcut düzenin devamlılığı, insanların bireysel eksikliklerinden veya bilinçsizliğinden değil, sistemin yapısal işleyişinden kaynaklanıyor. Bu makale, Türkiye'deki sınıfsal ilişkileri, devletin rolünü ve toplumsal değişim önündeki engelleri analitik bir perspektiften ele alarak, mevcut durumu anlamaya katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Üretim İlişkileri ve Sınıfsal Yapı
Türkiye, kapitalist bir ekonomik sistemle yönetiliyor. Bu sistemde, emekçiler (işçiler, memurlar, küçük

21 Nisan 2025 Pazartesi

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Robert Cialdini’nin “İknanın Psikolojisi”

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Robert Cialdini’nin “İknanın Psikolojisi”: Robert Cialdini’nin “İknanın Psikolojisi” (Orijinal adı: Influence: The Psychology of Persuasion ) kitabı, insan davranışlarını etkileyen p...

Kozmik Oda nedir? Kozmik Oda Neden Önemli?



Kozmik Oda, Türkiye’de devletin en gizli ve önemli bilgilerinin saklandığı, sadece çok az sayıda yetkili kişinin girebildiği özel bir yerdir. Genellikle Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nda bulunur. Bu odada, ülkenin güvenliğiyle ilgili kritik planlar ve belgeler tutulur.
Kozmik Oda’yı önemli kılan şeyler:
  1. Gizli Bilgiler: Odada, olası bir savaş veya işgal durumunda ne yapılacağına dair planlar var. Mesela, devlet büyüklerinin nasıl korunacağı, hangi bölgelerde nasıl savunma yapılacağı gibi bilgiler.
  2. Sınırlı Erişim: Odaya girmek için yüz ve parmak izi tanıma sistemi, 17 haneli şifreler gibi yüksek güvenlik önlemleri gerekiyor. Sadece çok az, özel izinli kişi girebiliyor.
  3. Devletin Devamlılığı: Bu odadaki bilgiler, ülkenin en zor durumlarda bile ayakta kalması için

15 Nisan 2025 Salı

İklim değişikliği kanunu hakkında

İklim değişikliği kanunu, bir ülkenin veya uluslararası bir topluluğun, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve buna uyum sağlamak için oluşturduğu yasal düzenlemeler bütünüdür. Bu tür kanunlar, sera gazı emisyonlarını düşürmeyi, yenilenebilir enerji kullanımını artırmayı, çevre koruma önlemlerini güçlendirmeyi ve iklim krizinin sosyal, ekonomik, ekolojik etkilerine karşı hazırlıklı olmayı hedefler. 
Her ülkenin iklim değişikliği kanunu, kendi coğrafi, ekonomik ve siyasi koşullarına göre şekillenir; ancak ortak amaç, küresel sıcaklık artışını sınırlandırmak ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almaktır.

İklim değişikliği kanunu, gezegenin nefes alışını düzenleyen bir sözleşme gibidir. Ormanların, okyanusların ve atmosferin sessiz çığlıklarına kulak veren bu yasa, insanlığın doğayla olan ilişkisini yeniden tarif etmeye çalışır. Fosil yakıtların

Düşük emisyon bölgeleri veya 15 dakikalık şehir kavramı

Şehirler hızla büyüyor ve bu durum trafik, kirlilik ve temel ihtiyaçlara erişim sorunları yaratıyor. Şehir plancıları, daha sürdürülebilir ve adil bir yaşam için çözümler arıyor. Bunlardan biri, 15 dakikalık şehir fikri. Bu modelde, iş, okul, market, sağlık hizmetleri ve eğlence gibi temel ihtiyaçlar, 15 dakikalık yürüme veya bisiklet mesafesinde oluyor. Böylece araba kullanımı azalıyor, yaşam kalitesi artıyor ve çevre daha sağlıklı hale geliyor.

Bu fikri, Fransız-Kolombiyalı plancı Carlos Moreno yaygınlaştırdı. Paris, Melbourne ve Portland gibi şehirler bu modeli uyguluyor. Peki, 15 dakikalık şehir nedir, nasıl çalışır,

Türkiye’de ETS Nasıl Uygulanacak? Hangi Sektörler Etkilenecek?


ETS Nedir, Ne İşe Yarar? (Hızlı Hatırlatma)
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), karbon dioksit gibi sera gazı emisyonlarını azaltmak için kullanılan bir yöntem. Şirketlere bir emisyon sınırı (kota) veriliyor, bu kotayı aşmamak için ya emisyonlarını düşürüyorlar ya da fazla kotası olan başka şirketlerden “izin” satın alıyorlar. Bu, hem çevreyi koruyor hem de şirketleri daha temiz teknolojilere yönelmeye teşvik ediyor. Türkiye’de bu sistem, iklim değişikliğiyle mücadele ve 2053’te net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için önemli bir araç.


Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) Nedir ve Nasıl Çalışır?


1. Türkiye’de ETS Nasıl Uygulanacak?
Türkiye’de ETS henüz tam anlamıyla devreye girmedi, ancak hazırlıklar hızla devam ediyor. Sistem, Avrupa Birliği’nin ETS modelinden esinleniyor ve Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na uyumu ile AB Yeşil Mutabakatı’na (özellikle Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması - SKDM) entegrasyonu için tasarlanıyor. İşte adım adım nasıl uygulanacağına dair detaylar:
a) Yasal ve Teknik Altyapı

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) Nedir ve Nasıl Çalışır?

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) Nedir ve Nasıl Çalışır?
Havayı kirleten gazların dünyamızı ısıttığını, iklimin değiştiğini hepimiz duyuyoruz. Peki, bu gazları azaltmak için ne yapılıyor? İşte burada Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) devreye giriyor. ETS, sera gazı emisyonlarını (özellikle karbon dioksit gibi gezegeni ısıtan gazları) azaltmak için kullanılan bir yöntem. Hem çevre dostu hem de ekonomik bir çözüm sunuyor. Şimdi, bu sistemin nasıl çalıştığını, hiç bilmeyen birine anlatır gibi adım adım açıklayalım!
ETS’yi Bir Pazara Benzetelim
ETS’yi anlamak için bir pazar hayal edelim. Diyelim ki bir köyde herkes odun yakarak evini ısıtıyor, ama bu odunlar çok duman çıkarıyor ve köyün havası kirleniyor. Köyün lideri diyor ki: “Artık herkesin yaktığı odun miktarına bir sınır koyacağız. Daha az duman, daha temiz hava!” Her haneye bir “odun yakma izni” veriliyor. Bu izin, bir sezonda yakabilecekleri odun miktarını söylüyor. Ama bazı haneler az odun yakarken, bazıları sınırı aşıyor. Ne olacak? İşte ETS burada devreye giriyor: Fazla izni olan haneler, izinlerini diğerlerine satabiliyor. Böylece hem duman azalıyor hem de herkes kendi bütçesine göre çözüm buluyor.

14 Nisan 2025 Pazartesi

Özgür, eşit ve insanca yaşamak varken ayrımcılığı seçmek niye ?

Bu karmaşık bir soru ve insan davranışlarının, toplumsal yapıların, psikolojinin ve tarihin kesişiminde yatıyor. İnsanların özgür, eşit ve insanca yaşama haklarına sahip olmalarına rağmen köleliği, ezilmeyi veya ayrımcılığı kabullenmeleri birkaç temel nedene dayanabilir:
  1. Toplumsal ve Kültürel Şartlanma: İnsanlar, içinde doğdukları sistemlerin normlarını sorgulamadan kabul edebilir. Eğer bir toplumda eşitsizlik veya ayrımcılık normalleştirilmişse, bu durum bireyler tarafından "doğal" olarak algılanabilir. Eğitim eksikliği veya eleştirel düşünceye teşvik edilmemesi bu durumu pekiştirir.
  2. Korku ve Güvencesizlik: Özgürlük ve haklarını savunma cesareti göstermek, bazen ciddi riskler taşır. İnsanlar işlerini, güvenliklerini veya sosyal statülerini kaybetme korkusuyla sessiz kalmayı tercih edebilir. Totaliter rejimlerde veya baskıcı toplumlarda bu korku daha belirgindir.
  3. Psikolojik Mekanizmalar: İnsanlar bazen "öğrenilmiş çaresizlik" geliştirir. Uzun süre baskı altında kalan bireyler, değişimin mümkün olmadığına inanabilir. Ayrıca,