Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




29 Temmuz 2011 Cuma

Sakıncalı Piyade | Uğur Mumcu

Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu”nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastçı ve arkalarındaki güçler Ocak 2011 itibarıyla hâlâ net bir şekilde açığa çıkarılamadı.
Uğur Mumcu’nun zihinlerimize kazınmış eserlerinin başında “Sakıncalı Piyade” isimli kitabı gelir. Kitap Rutkay Aziz tarafından tiyatro oyununa da çevrilmiştir. Bu kitap hakkındaki önsözde Aziz Nesin şöyle diyor:
“Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! “Sakıncalı Piyade”yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık…
Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazılarını gülerek okudum. “Acı acı gülmek” deyimi vardır ya, işte öyle, acı acı güldüm.
Bir yazında anlattığın olayın sonunda, tıpkı halkımızın ağzıyla “Güler misin, ağlar mısın?” diyorsun. Yazılarını okurken , içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum. Üstelik, otuz yıl önceleri , askeri mahkemeler ve sıkıyönetim mahkemeleri önünde yargılanışımı da anımsadım. Hemen hemen aynı şeylerdi başımıza gelenler. Yalnız arada otuz yıllık zorunlu bir takvim ilerlemesi olduğu için, bizi yargılayanlar çok daha serttiler ve katıydılar. Örneğin sıkı yönetim mahkemesinde bir sanığın bir avukatın savunabilmesi için, buna sıkıyönetim komutanlarının izin vermesi gerekirdi. Sıkıyönetim komutanlarına avukat beğendirmek zordu. Bu yüzden avukatlar, sıkıyönetim sanıklarının avukatlığını almak istemezlerdi. Seksen yaşındaki babam, avukat yazıhanelerini kapı kapı dolaşıp beni savunacak avukatı boşu boşuna aramıştı…
….bence Sakıncalı Piyade’nin gülmece olarak başarısı, yaşanmış olaylardaki gülmeceyi somutlaştırmış olmasıdır. Bu bakımdan Sakıncalı Piyade yakın geçmişimizin en yağlı kara lekesi olan 12 Mart’ın ıcığını cıcığını çıkaran belgesel bir yapıttır…” (Aziz Nesin)
Bayraklı Sınıf Tahakkümü ( Sakıncalı Piyade - Sayfa 15-20)

Bu sol sözcüğünü en ilginç biçimde kullananın kim olduğunu bilemezsiniz! Ben de, Sıkıyönetim abonesi olup Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmasaydım, hiç şüphesiz, öğrenmemiş olacaktım. Bu konudaki eğitimim biraz külfetli oldu ama sonunda öğrendik sağı solu…
Davamızın savcısı esas hakkındakini mütalaasını okuyor. Savcı ufak-tefek bir adam. Yargılamalar sırasında yarbaydı, şimdi albay oldu. Adı, Mustafa Akın. Ağır ağır konuşur, herkesin mahkumiyetini ister, hiç tahliye isteminde bulunmazdı. Huy ne yapacaksınız?
Sorgumu yaparken “ama ne iyi” demiştim. İyiliği nezaketinden gelmiyordu. “Bu savcının karşısında iyi savunma yapılır. Allah cümle sanıklara, böyle savcı ihsan eylesin, amin” dedim içimden. Duruşmalar sırasında yanılmadığımı da anladım.
Askeri savcı bir yazımın içinde geçen “sol” sözcüğü geçen bir bölümden dolayı kahredici darbeyi vurmuştu !
Suç da büyüktü. Bir halk türküsünü yazıda anarak, komünistlik yapılmıştı. Kaçırır mıydı bunu koskoca savcı ?
“Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne…”

İşte dehşetengiz yazı bu. Savcı, uzun araştırmalardan sonra bu sözde komünizm propagandası olduğunu saptayıp, imzayı basmıştı. Evet yakalamıştı komünisti. Hem de kıskıvrak !
“Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağı belirtilmektedir.”
Vay anasına ! Demek böyle demiş ! Demiş mi ? Demiş! Öyleyse bastır cezayı…
Savcı, ciddi ciddi kürsüde bu türküyü okuyor. Beni bir gülmek aldı ki sormayın… Sıkıyönetimler, emirler, gece yarıları ev basmalar, ranzalar, nevresimler, nöbetçiler, adli müşavirler, demek hep bu tür suçlar içindi?
“Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağı belirtilmektedir.”
Düşünün bakalım, Lenin böyle mi yapmıştır ? Ya yapmışsa? Yapmışsa yandığın gündür. Hiç adamın gözünün yaşına bakmazlar. Sallamasaydın bayrağı efendi. Eloğlu sallıyor mu?
Savcı esas hakkındaki mütalaasını bu bölümünü okurken ben de içimden bu Kars türküsünün melodisini mırıldanıyorum: “nam nam-nam-nam-nam nam-nam nam-nam. Salla bayrağı düşman üstüne…”
Hem aksilik, o günlerde, Tuzla Piyade Okulu’nda yedek subay eğitimi yapıyoruz . Sabah sporunda söylediğimiz türküde bu. “Soldan sağa, sağdan sola salla bayrağı düşman üstüne”
Düşman kim? Düşman burjuvazi! Bayrağı sallayan kim ? Kim olarak proletarya…Nasıl sallıyorlar? Soldan sağa! Sonra efendim sağdan sola, sonra bir daha. İşte bayrağın tam sallandığı yer “sosyal bir sınıfın öteki sınıflar üzerindeki tahakkümü” bayrak sallamaya devam ettiği için de “memleket içinde müesses, iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlar” böyle yıkılıp gidiyor. Öyleyse bayrağı sallamayın. Sallayan olursa yakalayın atın içeri!
Savcının bu öldürücü darbesi karşısında ne yapmak gerekirdi. Gidip, bu Kars türküsünün plağını alıp, duruşmada bunu çalayım mı?
“İşte sayın yargıçlar, bu bir halk türküsüdür”
Amma da yaptık? Halk Türküsü ne demek? Halk yok millet var. Devletiyle milletiyle bölünmezlik var. Halktan halk iktidarı, halk iktidarından halkların kardeşliği, halkların kardeşliğinden halk mahkemesi, halk mahkemesinden, yine sosyal sınıfın öteki sınıflar üzerine tahakkümü… Sonra sallanan bayraklar, bayrak sallayarak kurulan tahakküm, bayraklı tahakküm…
Bayraklı tahakküm suçtur!
Ben de cesaretimi toplayıp kendimi şöyle savundum:
- Bu bir halk türküsüdür, her gün radyolarda televizyonlarda çalınmaktadır.
Buraya kadar iyi. Kimsenin itirazı yok ya sonra ? Evet sonra?

Benim suçum şu: Türkü, sağdan sola , soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne diye bitermiş. Ben ne yapmışım? Büyüklere masallar başlıklı yazımda Mustafa Kemal Paşa’nın öyküsünü anlattıktan sonra, şunları yazmışım:
«Kemal Paşa girmiş bir Eylül günü İzmir’e. Yerle bir olmuş İstanbul Paşaları. Sonra tarih yazmış: Vahdettin haindir.. Damat Ferit satılıktır.. Paşalar uşaktır.. Ve halk unutur mu Kemal Paşa’sını, söyledi türküsünü: Askerinle bin yaşa, Mustafa Kemal Paşa, salla bayrağı düşman üs*tüne, soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne».
Şimdi savunma yapacağım, nasıl savunayım kendi mi? Cinayet işlesen, işlemedim dersin, peki buna ne der*sin? İstanbul Paşaları, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Fa*ik Türün mü?. Değil.. Yazıda adı geçen Damat Ferit, Baş*bakan Ferit Melen mi? Değil.. Bayrağı sallayan kim?. Mustafa Kemal Paşa. Kime karşı? Düşmana.. Düşman kim?. Yunan, İngiliz, Fransız..
Yahu ne ilgisi var?. Komünistlikle ne ilgisi var bunun? Kars türküsü bu, basbayağı türkü. Ama savcı kaçırır mı?
- Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üstüne sallanacağını belirtmektedir.
Komünist düzen nasıl getirilir?. Komünist düzen ge*lirken, bayraklar soldan sağa mı sallanır? Herkesin bir bayrağı var, bayraklar sola da sallanır, sağa da.
“Sağına sarımsak, soluna soğan”
Acaba böyle mi savunsam kendimi?. Sonra savcı ne der?Sonunda buldum suçumu: Soldan sağa demişim de, sağdan sola dememişim. İşte tam suçüstü. Yakayı ele verdik. Kökü dışarıda olduğumuz, son bağımsız Müslü*man Türk devletini yıkarken yakalandığımız, böylece or*taya çıktı. Ne yapacağız şimdi?
Ben de şöyle savundum kendimi:
- Bu bir halk türküsüdür. Her gün radyolarda ve televizyonlarda çalınmaktadır. Yazı, tümüyle, Kurtuluş Savaşımızı anlatmakta, bundan bazı dersler çıkartmak gerektiğine değinmektedir.
Burası da oldu?.. Şimdi geliyoruz, sağ sol işine…
- Eğer, türküyü olduğu gibi aktarsaydım, yazı için de sol sözcüğü iki kez kullanıldığı için cezam artmayacak mıydı?
Tam bunları söylüyordum ki, Duruşma Yargıcı Saa*dettin Üçüncüoğlu, gülmeye başladı. Üye Binbaşı Ferşat Oltulu da gülüyordu. Mahkeme Başkanı, Albay Azmi Işıklar da hafifçe tebessüm ediyordu. Aa, baktım, savcı Mustafa Akın da gülüyor!
Sonra?……
Efendime söyleyim, sonra, karar günü geldi. Baktım, Mahkeme Başkanı değişmiş. Karar okundu. Anayasa’yı ihlâlden, payımıza düşen cezayı almışız. Ne yapalım, «her eve lâzım» Üye Yargıç Ferşat Oltulu, beraatımız gerektiği düşüncesiyle, karara karşı çıkmış. Duruşmaları baştan sona izleyen Mahkeme Başkanı Albay Azmi Işıklar gitmiş, yerine, Albay Remzi Siretli gelmiş. O da basmış imzayı, böylece ikiye karşı bir oyla mahkûm olmuşuz.
Kararı okuyunca ne göreyim?. Bunca suçun yanında «komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa sallanacağını belirtmektedir» gerekçesiyle de mahkûm olmaz mıyım?
Kararı okurken, yüksek sesle türkü söylemeye başla*dım: «Soldan sağa, sağdan sola, salla bayrağı düşman üstüne».
Ve «Bayraklı sınıf tahakkümünü» kurmaya, orada da devam ettim, yani cezaevi hücresinde..
Tahakküm kurulacaksa, bayraklısından olsun, hem soldan sağa, hem sağdan sola…
Sakıncalı Piyade kitabı bu şekilde 25 parça içeriyor. Rahmetli Uğur Mumcu’nun anısına, halen onunla tanışmamış olanlara fikir edindirmek için bu bölümü sizlerle paylaştım. Okuyup, okutturmak için…


Sakıncalı Piyade | Uğur Mumcu
Kitabı İndirmek İçin Tıklayın


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar

1 yorum:

  1. nerede böyle yürekli azar kaldı ki ,elbet kalmadı en unutmak mümkün canım güzel nsan uğu mmcu,

    YanıtlaSil