Alevi örgütleri, Sivas katliamı davasında firari sanıklarla ilgili olarak verdiği zamanaşımı kararını protesto etmek için bugün Kadıköy'de geniş katılımlı bir eylem gerçekleştiriyor.
Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı
Kaldırıma damladı hepimizin yüreğinden bir damla kan --------------- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
31 Mart 2012 Cumartesi
Aleviler ve insan olan her insan 'adalet için' haykırıyor
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Aleviler,
sivas katliamı,
zaman aşımı
30 Mart 2012 Cuma
Niçin okula gidiyoruz? Neler öğreniyoruz ya da öğretiyoruz?
21. yüzyl insanını yetiştirebiliyor muyuz?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Meral Aksu Cumhuriyet Haber Portalı için kaleme aldığı "21. yüzyılın insanını yetiştirebiliyor muyuz" yazısında "Eğitim sistemimizin kağıt üzerindeki hedeflerin oldukça uzağında olduğunu, son yıllarda yapılmış olan araştırmalar ve ilgililerin gözlemleri gözler önüne sermektedir" diyor.
Bu yazının amacı, 21. yüzyılda yetiştirdiğimiz öğrencilerden beklediğimiz özellikleri ve mevcut Milli Eğitim Sistemi içinde yetiştirdiğimiz
29 Mart 2012 Perşembe
Kızıldere'deki kötü çocuklar - Rıza Zelyut
Tarih 12 Mart 1971:
Başta Süleyman Demirel hükümeti bulunuyor.
Saat 13 haberlerinden duyuyoruz: Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Muhsin Batur ülkenin yönetimine el koyuyor.
Yayımlanan muhtıranın üçüncü maddesinde denilen bu idi: 'Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.'
- - -
Av mevsimi başlatılmıştı böylece...
Hem solcular hem de kitaplar...
- - -
Av başlayınca; Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edilmişlerdi.
Maltepe Cezaevi'ndeki Mahir Çayan ve arkadaşları buradan kaçmışlardı.
İdamlık yoldaşlarını kurtarmak derdindeydiler.
Ünye Radar Üssü'nde çalışan biri Kanadalı ikisi İngiliz üç teknisyeni kaçırmışlardı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına karşılık bunları kullanacaklardı...
- - -
Bu kötü çocukların hesabı ile iyi çocuklar darbecilerin hesabı hiç de uyuşmuyordu.
-Pazarlık yok... Öldürülsünler...
Başta Süleyman Demirel hükümeti bulunuyor.
Saat 13 haberlerinden duyuyoruz: Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Muhsin Batur ülkenin yönetimine el koyuyor.
Yayımlanan muhtıranın üçüncü maddesinde denilen bu idi: 'Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.'
- - -
Av mevsimi başlatılmıştı böylece...
Hem solcular hem de kitaplar...
- - -
Av başlayınca; Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edilmişlerdi.
Maltepe Cezaevi'ndeki Mahir Çayan ve arkadaşları buradan kaçmışlardı.
İdamlık yoldaşlarını kurtarmak derdindeydiler.
Ünye Radar Üssü'nde çalışan biri Kanadalı ikisi İngiliz üç teknisyeni kaçırmışlardı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına karşılık bunları kullanacaklardı...
Bu kötü çocukların hesabı ile iyi çocuklar darbecilerin hesabı hiç de uyuşmuyordu.
-Pazarlık yok... Öldürülsünler...
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Kızıldere
18 Mart 2012 Pazar
Yüreğimizdeki yangın devam ediyor
Aleviler 'adalet' için buluşacak
Alevi örgütleri, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sivas katliamı davasında firari sanıklara ilgili olarak verdiği zamanaşımı kararını protesto etmek için 31 Mart'ta Kadıköy'de geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirecek.
Alevi örgütleri "Sivas katliam davasında zamanaşımını tanımıyoruz; Yüreğimizdeki yangın devam ediyor" sloganıyla 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy'de eylem gerçekleştirecek.
Bu insanlık suçuna ortak olmak istemeyen herkes ! Hangi dinden, hangi renkten olursa olsun !.. 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy'de olmalı.
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Alevi örgütleri, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sivas katliamı davasında firari sanıklara ilgili olarak verdiği zamanaşımı kararını protesto etmek için 31 Mart'ta Kadıköy'de geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirecek.
Alevi örgütleri "Sivas katliam davasında zamanaşımını tanımıyoruz; Yüreğimizdeki yangın devam ediyor" sloganıyla 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy'de eylem gerçekleştirecek.
Bu insanlık suçuna ortak olmak istemeyen herkes ! Hangi dinden, hangi renkten olursa olsun !.. 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy'de olmalı.
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
sivas katliamı,
zaman aşımı
Emperyalizm - Siyasal-ekonomik yayılmanın temel unsurları
Siyasal-ekonomik yayılmanın temel unsurları şunlardır:
Birikim sürecinin insani (emek), maddi (toprak, su, hammaddeler, değerli metaller) ve teknolojik girdi kaynakları. Üretim fazlasının, daha fazla girdi karşılığında ve biriken değeri elde etmek amacıyla satıldığı pazarlar. Bölgeler arası ticaretin lojistik koridorları ve bağlantı yolları. Hammaddelerin, özellikle metaller ve stratejik değere sahip kaynakların denetimi bu alanlara güç yığılmasının gerekçesidir. İmparatorlukların yayılma dinamikleri bu temelde izlenmelidir. Politik-askerî rekabet, kültürel, dinsel, ideolojik egemenlik araçlarının kullanımı, kendi birikim kapasitesini arttırma doğrultusunda başka bölgelerin birikim ve sömürü sistemlerinde söz sahibi olmayı imparatorluk devletlerinin menziline sokar. Stratejik alanlar ve kaynak koridorları yayılmacı imparatorlukların, askerî güçlerin ve istilacıların hedefi oldular. Dinler, felsefi akımlar, dünya görüşleri bu alanlardan beslendi ve yayıldılar. Üç önemli bağlantı koridoru lojistik açıdan anahtar ve merkezi bir rol oynamıştır:
1) Nil-Kızıldeniz koridoru (kendi aralarında ve Akdeniz'le kanal veya karayolu bağlantılarını içeriyordu ve Hint Okyanusu'nun ötesine açılım imkânı sağlıyordu.)
2) Suriye-Mezopotamya-Basra Körfezi Koridoru (Suriye'den geçerek Orontes, Fırat ve Dicle nehirleri aracılığıyla Akdeniz sahilini Basra Körfezi'ne bağlayan karayollarını içeriyordu ayrıca Hint Okyanusu'na ve ötesine açılım imkânı sağlıyordu). Bu koridorun ayrıca Orta Asya'ya giden karayollarıyla da bağlantıları
Birikim sürecinin insani (emek), maddi (toprak, su, hammaddeler, değerli metaller) ve teknolojik girdi kaynakları. Üretim fazlasının, daha fazla girdi karşılığında ve biriken değeri elde etmek amacıyla satıldığı pazarlar. Bölgeler arası ticaretin lojistik koridorları ve bağlantı yolları. Hammaddelerin, özellikle metaller ve stratejik değere sahip kaynakların denetimi bu alanlara güç yığılmasının gerekçesidir. İmparatorlukların yayılma dinamikleri bu temelde izlenmelidir. Politik-askerî rekabet, kültürel, dinsel, ideolojik egemenlik araçlarının kullanımı, kendi birikim kapasitesini arttırma doğrultusunda başka bölgelerin birikim ve sömürü sistemlerinde söz sahibi olmayı imparatorluk devletlerinin menziline sokar. Stratejik alanlar ve kaynak koridorları yayılmacı imparatorlukların, askerî güçlerin ve istilacıların hedefi oldular. Dinler, felsefi akımlar, dünya görüşleri bu alanlardan beslendi ve yayıldılar. Üç önemli bağlantı koridoru lojistik açıdan anahtar ve merkezi bir rol oynamıştır:
1) Nil-Kızıldeniz koridoru (kendi aralarında ve Akdeniz'le kanal veya karayolu bağlantılarını içeriyordu ve Hint Okyanusu'nun ötesine açılım imkânı sağlıyordu.)
2) Suriye-Mezopotamya-Basra Körfezi Koridoru (Suriye'den geçerek Orontes, Fırat ve Dicle nehirleri aracılığıyla Akdeniz sahilini Basra Körfezi'ne bağlayan karayollarını içeriyordu ayrıca Hint Okyanusu'na ve ötesine açılım imkânı sağlıyordu). Bu koridorun ayrıca Orta Asya'ya giden karayollarıyla da bağlantıları
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
emperyalizm,
Siyasal-ekonomik
Emperyalizmin Kadim Kökleri
Kapitalizm yerel ölçekleri aşan evrensel bir sosyo-ekonomik sistem olmanın meşruiyetini doğal ayrıcalık sayan ideolojik birikime dayanıyor. Oysa yerelliği aşan büyük pazar sistemleri ilk uygarlıkların doğuşundan oldukça önce de varoldu. Ortadoğu'nun ve Avrupa'nın geç Paleolitik ve erken Neolitik dönemlerinde ticaret yaygındı. Yakındoğu'da obsidyen ticareti, kentsel yerleşimlerden birkaç bin yıl önce başlamıştı.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
emperyalizmin,
kadim,
kökleri
12 Mart 2012 Pazartesi
Kadına yönelik şiddet ve istismar devam ediyor
Şiddet evrensel bir olgu
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye'ye has bir olgu olmadığını belirterek, "Dünyanın bütün ülkelerinde kadınlarla ilgili bir çok yasa ve yönetmelik olmasına rağmen, kadına yönelik şiddet ve istismar devam ediyor'' dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, çeşitli ülkelerin yanı sıra Türkiye'de yapılan
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye'ye has bir olgu olmadığını belirterek, "Dünyanın bütün ülkelerinde kadınlarla ilgili bir çok yasa ve yönetmelik olmasına rağmen, kadına yönelik şiddet ve istismar devam ediyor'' dedi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, çeşitli ülkelerin yanı sıra Türkiye'de yapılan
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Kadına yönelik şiddet
11 Mart 2012 Pazar
İnsanlık bu utancı yaşamamalı! #SivasDavasindaZamanAsiminaHayir
İnsanlık utanç yaşar
Asıl failleri, aranırken hem de kıyımın yapıldığı Sivas'ta ölen, firari sanıkları aranırken 'belediyelerde evlenen', askere giden, ehliyet alabilen ve acısı 19 yıldır katlanarak artan bir dava Sivas katliamı davası... Sivas kıyımı davasından geriye 13 Mart Salı günü, eğer mahkeme 'insanlığa karşı işlenen suç' demezse, insanlığı utandıran bir zamanaşımı kalacak.
2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde, ozan, öğrenci, emekçi, yazar ve şair 35 cana kıyıldı. “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganlarıyla Madımak Oteli’ni ateşe verenlerle ilgili açılan soruşturmanın ardından dönemin Kayseri DGM, Sivas Ağır Ceza Mahkemesi ve Sivas Asliye Ceza Mahkemesi’nde üç ayrı dava açıldı.
Asıl failleri, aranırken hem de kıyımın yapıldığı Sivas'ta ölen, firari sanıkları aranırken 'belediyelerde evlenen', askere giden, ehliyet alabilen ve acısı 19 yıldır katlanarak artan bir dava Sivas katliamı davası... Sivas kıyımı davasından geriye 13 Mart Salı günü, eğer mahkeme 'insanlığa karşı işlenen suç' demezse, insanlığı utandıran bir zamanaşımı kalacak.
2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde, ozan, öğrenci, emekçi, yazar ve şair 35 cana kıyıldı. “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganlarıyla Madımak Oteli’ni ateşe verenlerle ilgili açılan soruşturmanın ardından dönemin Kayseri DGM, Sivas Ağır Ceza Mahkemesi ve Sivas Asliye Ceza Mahkemesi’nde üç ayrı dava açıldı.
6 Mart 2012 Salı
Toplum Ayağa Kalk!.. Hikmet Çetinkaya
Kadınlara yönelik şiddet, taciz...
Öldürme, intihar olayları!
Her sabah uyandığımda gazetelerin birinci sayfalarında yeni bir olayla karşılaşıyorum.
Manisa’da yaşanan cinayet, Mardin’de, Van’da, Siirt’te 12-13 yaşındaki kız çocuklarına toplu tecavüz.
Türkiye’de kadınlar erkekler tarafından şiddete uğrarken, devlet yeterli önlemi almıyor.
Öldürme, intihar olayları!
Her sabah uyandığımda gazetelerin birinci sayfalarında yeni bir olayla karşılaşıyorum.
Manisa’da yaşanan cinayet, Mardin’de, Van’da, Siirt’te 12-13 yaşındaki kız çocuklarına toplu tecavüz.
Türkiye’de kadınlar erkekler tarafından şiddete uğrarken, devlet yeterli önlemi almıyor.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
hikmet çetinkaya
5 Mart 2012 Pazartesi
Çocuklar cezaevi'ne değil, anne babalarının kollarına, yuvalarına gönderilmelidir
'Sincan'a değil ailelerine gönderin'
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Pozantı Cezaevi'nde kalan çocukların Sincan Cezaevi'ne değil, ailelerine gönderilmesi gerektiğini söyledi.
Önder, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığı tarafından 81 ilin Emniyet Müdürlüğüne gönderildiğini belirttiği Çevik Kuvvet Temel Eğitim Kitabı'nda yer alan ifadeleri eleştirdi.
BDP'li Önder, kitapta, ''Ön kol kemiği sinirine yapılan atak noktası, ön kolun üst ve iç tarafı olmak üzere iki tarafta bulunur. Bu sinir noktaları dirseğin 6-8 santimetre üstündedir. Bu iki bölgeye atak kolda hissizlik oluşmasına neden olur'' gibi ifadelerin bulunduğunu söyledi. Önder, ''AB'ye talip bir ülkede güvenlik anlayışı bu mudur? İçişleri Bakanı'nı çağıralım, kendisinin tarif ettiği yeri bandajlayalım. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın da eline cop verelim, o vursun. İkisine de yakışır'' dedi.
BDP'li Önder, kitapta, ''Ön kol kemiği sinirine yapılan atak noktası, ön kolun üst ve iç tarafı olmak üzere iki tarafta bulunur. Bu sinir noktaları dirseğin 6-8 santimetre üstündedir. Bu iki bölgeye atak kolda hissizlik oluşmasına neden olur'' gibi ifadelerin bulunduğunu söyledi. Önder, ''AB'ye talip bir ülkede güvenlik anlayışı bu mudur? İçişleri Bakanı'nı çağıralım, kendisinin tarif ettiği yeri bandajlayalım. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın da eline cop verelim, o vursun. İkisine de yakışır'' dedi.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
cocukistismarinidurdurun,
Pozantı,
Sincan
4 Mart 2012 Pazar
Taş Atan Çocuk, işgenceyi anlattı!..
'Aklıma annem gelince intihar edemedim'
16 yaşındayken girdiği Pozantı Cezaevi'nde tecavüze uğrayan F.G anlattı: "Sadece tecavüz değil. Dayak adeta günlük yaşamın parçasıydı. İntihar etmek istedim, annem aklıma geldi, vazgeçtim...'"
Pozantı Cezaevi’ndeki vahşete ilişkin bugüne değin hep tanıklar konuştu. Taraf gazetesine konuşan, 19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken ‘taş atan çocuklardan biri” olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde yaşadıklarını aktardı. F.G, kendisinin dışında başka çocukların da tecavüze uğradığını, bu yüzden intihara bile kalkışanlar bile olduğunu söyledi:
16 yaşındayken girdiği Pozantı Cezaevi'nde tecavüze uğrayan F.G anlattı: "Sadece tecavüz değil. Dayak adeta günlük yaşamın parçasıydı. İntihar etmek istedim, annem aklıma geldi, vazgeçtim...'"
Pozantı Cezaevi’ndeki vahşete ilişkin bugüne değin hep tanıklar konuştu. Taraf gazetesine konuşan, 19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken ‘taş atan çocuklardan biri” olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde yaşadıklarını aktardı. F.G, kendisinin dışında başka çocukların da tecavüze uğradığını, bu yüzden intihara bile kalkışanlar bile olduğunu söyledi:
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
#çocukistismarinidurdurun,
çocukistismarinidurdurun,
Pozantı
3 Mart 2012 Cumartesi
Her geçen gün daha çok çocuk suça itiliyor
Cezaevinden çıkınca yıldızlara âşık oldum
Cezaevlerinde yaklaşık 2200 çocuk tutuklu ve hükümlü var. Her geçen gün daha çok çocuk suça itiliyor. Adalet mekanizması bu çocukları topluma kazandırmak yerine daha da yaralıyor, dibe itiyor. Hükümlü çocukların 'eğitimevi'nde kalması gerekiyor. Ancak Türkiye'de yalnızca Elazığ ve İzmir'de eğitimevi bulunuyor.
Artan yoksulluk, göçlerin yol açtığı travmalar, etkisiz sosyal politikalar, eğitimsizlik gibi nedenlerle her geçen gün daha fazla sayıda çocuk suça sürükleniyor. 12-18 yaş arasındaki çocuklar aleyhine açılan davaların oranı dikkat çekici biçimde artıyor.
Cezaevlerinde yaklaşık 2200 çocuk tutuklu ve hükümlü var. Her geçen gün daha çok çocuk suça itiliyor. Adalet mekanizması bu çocukları topluma kazandırmak yerine daha da yaralıyor, dibe itiyor. Hükümlü çocukların 'eğitimevi'nde kalması gerekiyor. Ancak Türkiye'de yalnızca Elazığ ve İzmir'de eğitimevi bulunuyor.
Artan yoksulluk, göçlerin yol açtığı travmalar, etkisiz sosyal politikalar, eğitimsizlik gibi nedenlerle her geçen gün daha fazla sayıda çocuk suça sürükleniyor. 12-18 yaş arasındaki çocuklar aleyhine açılan davaların oranı dikkat çekici biçimde artıyor.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
çocuk cezaevi,
çocuk istismarı
2 Mart 2012 Cuma
Sistem Karşıtı Hareketler - Immanuel Wallerstein & Giovanni Arrighi Kitap oku
"1968: Büyük Prova", s. 96-113
1968'in Derdi Neydi?
Yalnızca iki dünya devrimi olmuştur. Biri 1848'de oldu. İkincisi ise 1968'de. İkisi de birer tarihsel yenilgiydi. Ama ikisi de dünyayı dönüştürdü. Her ikisinin de planlanmamış ve bu yüzden de derin bir anlamda kendiliğinden olması her iki olguyu da –başarı-sızlığa uğramaları olgusunu ve dünyayı dönüştürmeleri olgusunu– açıklamaktadır. Bugün 14 Temmuz 1789'u kutluyoruz, ya da en azından kimi insanlar kutluyor. 7 Kasım
1968'in Derdi Neydi?
Yalnızca iki dünya devrimi olmuştur. Biri 1848'de oldu. İkincisi ise 1968'de. İkisi de birer tarihsel yenilgiydi. Ama ikisi de dünyayı dönüştürdü. Her ikisinin de planlanmamış ve bu yüzden de derin bir anlamda kendiliğinden olması her iki olguyu da –başarı-sızlığa uğramaları olgusunu ve dünyayı dönüştürmeleri olgusunu– açıklamaktadır. Bugün 14 Temmuz 1789'u kutluyoruz, ya da en azından kimi insanlar kutluyor. 7 Kasım
Çocuk İstismarı Şiddet Döngüsü #çocukistismarinidurdurun
Şiddet gören kuş da şiddet uyguluyor
Bilim adamları, erişkin kuşlar tarafından kötü muamele gören yavru kuşların büyüdüklerinde, diğer yavru kuşlara kötü davrandıklarını tespit etti.
Nazca sümsük kuşları üzerinde yapılan araştırmalar, kuşların "şiddet döngüsünü" devam ettirdiklerini gösterdi. Araştırma, insanlarda olduğu gibi "çocuk istismarının", vahşi hayvanlarda kuşaktan kuşağa aktarılabileceğinin ilk kanıtı olma özelliğini
Bilim adamları, erişkin kuşlar tarafından kötü muamele gören yavru kuşların büyüdüklerinde, diğer yavru kuşlara kötü davrandıklarını tespit etti.
Nazca sümsük kuşları üzerinde yapılan araştırmalar, kuşların "şiddet döngüsünü" devam ettirdiklerini gösterdi. Araştırma, insanlarda olduğu gibi "çocuk istismarının", vahşi hayvanlarda kuşaktan kuşağa aktarılabileceğinin ilk kanıtı olma özelliğini
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
#çocukistismarinidurdurun,
çocuk istismarı,
Şiddet Döngüsü,
twitter
Dersim Dosyası: Dersim Yalanları Ve Gerçekleri -2- Sinan MEYDAN
Dersim İsyanın Kökleri
1925 Şeyh Sait İsyanı'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı planlanan bütün "Kürtçü isyanların" kilit noktalarından biri Dersim olmuştur. Ağrı İsyanı'nı planlayan Hoybun Cemiyeti de Dersim'i en önemli merkezlerden biri olarak görmüştür Hoybun Cemiyeti'nin faaliyetleriyle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın Başbakanlığa yazdığı 18 Temmuz 1929 tarihli "gizli raporun" 11. maddesindeki "Dersim, ruh meselesidir. Kürt harekatına istinat noktası teşkil eder. Haydaranlı, Bahtiyarlı, Lolanlı, Balabanlı, Karakiyhili, Arelli ve Çarıklı aşiretlerinin tamamen elde edilmesi lazım geldiğinden bu hususu Hoybun Cemiyeti deruhte eder. Bu durum müştereken tesbit edilerek karar altına alınmıştır." ifadeleri, Dersim İsyanı'nın hazırlıklarının Ağrı İsyanı öncesinde başladığını göstermektedir. Nitekim Ağrı İsyanı'na destek olan isyancılardan bazıları Dersim İsyanı'nda da karşımıza çıkacaktır.
Hoybun-Taşnak ittifakında önem verildiği vurgulanan Dersim bölgesinde Koçgirili Alişir, Hoybun bildirilerini aşiretler arasında yayarak bu bölgelerin de Ağrı İsyanı'na destek olmasına zemin hazırlamıştır. Sonuçta Dersim aşiretleri üzerinde dini bir otoriteye sahip olan Seyyit Rıza, devlet görevlilerine karşı direnişe geçmiş, bunun üzerine Ağrı bölgesinden oraya da kuvvet kaydırılmak zorunda kalınmıştır. Böylece merkezi Ağrı olan ayaklanmanın bütün Doğu Anadolu bölgesine yayılması hedeflenmiştir. Hoybun Cemiyeti dağıttığı
1925 Şeyh Sait İsyanı'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı planlanan bütün "Kürtçü isyanların" kilit noktalarından biri Dersim olmuştur. Ağrı İsyanı'nı planlayan Hoybun Cemiyeti de Dersim'i en önemli merkezlerden biri olarak görmüştür Hoybun Cemiyeti'nin faaliyetleriyle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın Başbakanlığa yazdığı 18 Temmuz 1929 tarihli "gizli raporun" 11. maddesindeki "Dersim, ruh meselesidir. Kürt harekatına istinat noktası teşkil eder. Haydaranlı, Bahtiyarlı, Lolanlı, Balabanlı, Karakiyhili, Arelli ve Çarıklı aşiretlerinin tamamen elde edilmesi lazım geldiğinden bu hususu Hoybun Cemiyeti deruhte eder. Bu durum müştereken tesbit edilerek karar altına alınmıştır." ifadeleri, Dersim İsyanı'nın hazırlıklarının Ağrı İsyanı öncesinde başladığını göstermektedir. Nitekim Ağrı İsyanı'na destek olan isyancılardan bazıları Dersim İsyanı'nda da karşımıza çıkacaktır.
Hoybun-Taşnak ittifakında önem verildiği vurgulanan Dersim bölgesinde Koçgirili Alişir, Hoybun bildirilerini aşiretler arasında yayarak bu bölgelerin de Ağrı İsyanı'na destek olmasına zemin hazırlamıştır. Sonuçta Dersim aşiretleri üzerinde dini bir otoriteye sahip olan Seyyit Rıza, devlet görevlilerine karşı direnişe geçmiş, bunun üzerine Ağrı bölgesinden oraya da kuvvet kaydırılmak zorunda kalınmıştır. Böylece merkezi Ağrı olan ayaklanmanın bütün Doğu Anadolu bölgesine yayılması hedeflenmiştir. Hoybun Cemiyeti dağıttığı
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Dersim,
Dersim Dosyası
Dersim Dosyası: Dersim Yalanları Ve Gerçekleri -1- Sinan MEYDAN
Daha önce kamuoyuyla paylaşılmayan belge ve bilgilerle yeni bir Dersim Dosyası:
Genç Cumhuriyetin Dersim'e yönelik operasyonunun nedeni Kürtleri yok etmek, soykırıma uğratmak mıdır, yoksa rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak mıdır? Neden sadece Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilirken olayların nedenlerinden hiç söz edilmemektedir?
Şimdi gelin hep birlikte 1937-1938'e uzanıp, Dersim İsyanı'nı anlamaya çalışalım.
En kanıksanmış Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri "Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün liderliğindeki genç Cumhuriyetin, 1937-1938 yıllarında Dersim'de Kürtleri katlettiği!" biçimindedir. Ülkemizde bugün, tarihçisinden gazetecisine, eğitimcisinden siyasetçisine kadar neredeyse herkes, Türkiye Cumhuriyeti'nin Dersim'de bir kıyım ve katliam yaptığını peşinen kabul etmiş gibidir.
Örneğin, İsmail Beşikçi'nin bir kitabının adı, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi' dir. Hasan Cemal'in bir yazısının adı da, Dersim Katliamını Mazur Göstermeye Çalışmanın Ahmaklığı Üzerine'dir.
"Dersim yalanı" Türkiye'de son zamanlarda sıkça siyasete alet edilmeye de başlanmıştır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis kürsüsünden defalarca "Tek Parti döneminde Dersim'de katliam yapıldı!" demiştir.
Genç Cumhuriyetin Dersim'e yönelik operasyonunun nedeni Kürtleri yok etmek, soykırıma uğratmak mıdır, yoksa rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak mıdır? Neden sadece Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilirken olayların nedenlerinden hiç söz edilmemektedir?
Şimdi gelin hep birlikte 1937-1938'e uzanıp, Dersim İsyanı'nı anlamaya çalışalım.
En kanıksanmış Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri "Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün liderliğindeki genç Cumhuriyetin, 1937-1938 yıllarında Dersim'de Kürtleri katlettiği!" biçimindedir. Ülkemizde bugün, tarihçisinden gazetecisine, eğitimcisinden siyasetçisine kadar neredeyse herkes, Türkiye Cumhuriyeti'nin Dersim'de bir kıyım ve katliam yaptığını peşinen kabul etmiş gibidir.
Örneğin, İsmail Beşikçi'nin bir kitabının adı, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi' dir. Hasan Cemal'in bir yazısının adı da, Dersim Katliamını Mazur Göstermeye Çalışmanın Ahmaklığı Üzerine'dir.
"Dersim yalanı" Türkiye'de son zamanlarda sıkça siyasete alet edilmeye de başlanmıştır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis kürsüsünden defalarca "Tek Parti döneminde Dersim'de katliam yapıldı!" demiştir.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Dersim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)