Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




27 Haziran 2011 Pazartesi

Devrimin ardından Mısır

30 yıllık Mübarek rejimini yıkan Mısırlılar şimdi geleceğini arıyor. Gözde Demirel, ntvmsnbc için Kahire’ye gitti ve ’25 Ocak Devrimi’ sonrasında Ortadoğu’nun kalbinde yaşananlara tanıklık etti. 

Bu günlerde ‘Arap Baharı’ denildiğinde akla Suriye’de yaşanan kargaşa ya da Libya’daki iç savaş geliyor. Ancak bundan beş ay önce Ortadoğu’nun kalbinde ‘Arap Baharı’nın anlamı ‘devrim’di. 25 Ocak’ta, bundan bir ay önce başlayan ayaklanmayla, o zamana kadar hemen hiç kimsenin aklına gelmeyen oldu ve Arap coğrafyasının en kalabalık ve en önemli ülkesi olan Mısır’da 30 yıllık Mübarek rejimi yıkıldı. Mısırlılar için bugün artık yaşananların bir adı var; 25 Ocak Devrimi
Peki sonra? Suriye, Libya ya da Yemen’den gelen haberlerin gölgesinde Mısırlılar kendi geleceklerini kurmaya çalışıyor. Devrimin kalbi olan Tahrir Meydanı’nda şimdi hangi sesler yükseliyor? Ateşin fitilini yakan gençler bugün ne yapıyor? Yıllarca süren baskının ardından yine önemli bir aktör olan Müslüman Kardeşler ne yapacak? Kimilerinin umut kimilerinin de kaygıyla baktığı askeri yönetim ne zaman ve hangi koşullarla iktidarı sivillere devredecek? Ve isyan günlerinde fotoğraflara yansıyan ya da gölgede kalan milyonlarca kadınlar, genç, Hristiyan azınlık olan Kıptiler ve diğerleri… Devrim onlara ne getirdi? Ne değişti onlar için ve ne umuyorlar?
Gözde Demirel Ortadoğu ve Arap Baharı’nın kalbine, Mısır’a gitti ve ntvmsnbc için devrimden sonra Mısır’ı yazdı: 

 ‘TAHRİR: GURURUMUZ KAZANDIĞIMIZ MEYDAN’ Kahire Havaalanı’ndan şehir merkezine doğru giderek artan araç ve insan trafiğini izliyorum. Son bir dönemeci geçiyoruz, bana refakat eden Abdel dönerek “İşte Tahrir” diyor, “bizim gururumuzu geri kazandığımız meydan”
25 Ocak’ta yüzbinlerce kişinin toplandığı ve yüz milyonların televizyonlarından canlı izlediği devrimin gerçekleştiği Tahrir Meydanı tam karşımda uzanıyor. Zihnimdeki Tahrir görüntüleriyle meydanın şu andaki halini eşleştirmeye çalışıyorum. Meydanda başta sökülmüş kaldırımlar, duvarlarda 25 Ocak yazıları ve protestocuların yaktıkları bir “geçmişi hatırlama” anıtı gibi duran kapkara Devrim Muhafızları binası…
‘TAHRİR MISIR DEMEK’ Abdel, “ Burası Mısır’ın kalbi” diyor ve devam ediyor: “Tahrir bizim için her zaman önemliydi, insanlar burada buluşur, yaz akşamları burada otururlardı ama artık Tahrir biz demek”.
Arapça’da zafer anlamına gelen Tahrir Meydanı gerçekten de Kahire’nin kalbi. Bir yanında Arap dünyası önderlerinin buluştuğu ve pek çok önemli kararın alındığı Arap Ülkeleri Konseyi’nin merkez binası, diğer tarafta Mısır’ın arkeolojik zenginliklerinin sergilendiği Mısır Müzesi ve öbür tarafta da Dışişleri Bakanlığı ile çevrili bu meydan 25 Ocak’ta başlayan ve 18 Şubatta Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık diktatörlüğünün bir halk devrimiyle sonlandığı yer olarak da tarih sayfalarına geçti. Meydan şimdi sıcak yaz gecelerinde akşamları bir yanında sevgililerin buluştuğu, bir yanında devrim sonrası sürecin konuşulduğu gürültünün hiç eksik olmadığı yer...
'Devrim günleri'nin anıları Kahire'nin her yerinde


YENİ DÖNEM Kahire’de günler boyunca halka, entelektüellere, gençlik önderlerine, siyasi parti temsilcilerine ve gazetecilere 25 Ocak sonrası devrimi soruyorum. Hepsinin ortaklaştığı nokta Mısır’ın artık yeni bir döneme girdiği. Ama ya sonrası diyorum. İşte bu noktada cevaplar ve ön gürüler farklılaşıyor.
DEVRİM OLDU PEKİ YA SONRA? Kahire 20 milyonluk nüfusuyla Arap dünyasının en büyük şehri. Ülke genelinde giderek kötüleşen ekonomik şartlar Kahire’de de kendini gösteriyor. Şehirde geçen yılın rakamlarına göre 2 milyondan fazla kişi sokaklarda yaşıyor. Nil kıyısında bir ‘çingene çadırı’nın önünde çay içen yaşlı kadına soruyorum. Devrim oldu, peki ya sonra?
Belki de on yıldan fazla süredir umut etmiyordum ama artık en azından umudum var diyor bana sonra ekliyor. “Zaten ne gelirse gelsin son yıllarda yaşadıklarımızdan daha kötü olamaz.” Umut sözcüğünü ve “daha kötü olamaz” sözünü sık sık duyuyorum.

 


Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder