Kaldırıma damladı hepimizin yüreğinden bir damla kan --------------- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...
31 Temmuz 2011 Pazar
‘İyi’ Makbul Vatandaş Tipi - Öztin Akgüç
Vatandaşa her konuda tutulan mikrofon, “iyi” vatandaşın niteliklerini, özelliklerini bize gösteriyor. Bu konudaki çabaları dolayısıyla Pakize Suda’ya teşekkür borçluyuz. “İyi”, makbul vatandaş olabilmek için yalnız coğrafya, tarih, din konularında bilgi azlığı, açıkçası bilgisizlik yeterli değil; genel kültür yoksunluğu, ayrıca sözcük dağarcığının da son derece sınırlı olması da
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Öztin Akgüç,
Vatandaş Tipi
29 Temmuz 2011 Cuma
Sakıncalı Piyade | Uğur Mumcu
Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu”nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastçı ve arkalarındaki güçler Ocak 2011 itibarıyla hâlâ net bir şekilde açığa çıkarılamadı.
Uğur Mumcu’nun zihinlerimize kazınmış eserlerinin başında “Sakıncalı Piyade” isimli kitabı gelir. Kitap Rutkay Aziz tarafından tiyatro oyununa da çevrilmiştir. Bu kitap hakkındaki önsözde Aziz Nesin şöyle diyor:
“Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! “Sakıncalı Piyade”yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık…
Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazılarını gülerek okudum. “Acı acı gülmek” deyimi vardır ya, işte öyle, acı acı güldüm.
Bir yazında anlattığın olayın sonunda, tıpkı halkımızın ağzıyla “Güler misin, ağlar mısın?” diyorsun. Yazılarını okurken , içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum. Üstelik, otuz yıl önceleri , askeri mahkemeler ve sıkıyönetim mahkemeleri önünde yargılanışımı da anımsadım. Hemen hemen aynı şeylerdi başımıza gelenler. Yalnız arada otuz yıllık zorunlu bir takvim ilerlemesi olduğu için, bizi yargılayanlar çok daha serttiler ve katıydılar. Örneğin sıkı yönetim mahkemesinde bir sanığın bir avukatın savunabilmesi için, buna sıkıyönetim komutanlarının izin vermesi gerekirdi. Sıkıyönetim komutanlarına avukat beğendirmek zordu. Bu yüzden avukatlar, sıkıyönetim sanıklarının avukatlığını almak istemezlerdi. Seksen yaşındaki babam, avukat yazıhanelerini kapı kapı dolaşıp beni savunacak avukatı boşu boşuna aramıştı…
….bence Sakıncalı Piyade’nin gülmece olarak başarısı, yaşanmış olaylardaki gülmeceyi somutlaştırmış olmasıdır. Bu bakımdan Sakıncalı Piyade yakın geçmişimizin en yağlı kara lekesi olan 12 Mart’ın ıcığını cıcığını çıkaran belgesel bir yapıttır…” (Aziz Nesin)
Bayraklı Sınıf Tahakkümü ( Sakıncalı Piyade - Sayfa 15-20)
Uğur Mumcu’nun zihinlerimize kazınmış eserlerinin başında “Sakıncalı Piyade” isimli kitabı gelir. Kitap Rutkay Aziz tarafından tiyatro oyununa da çevrilmiştir. Bu kitap hakkındaki önsözde Aziz Nesin şöyle diyor:
“Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu! “Sakıncalı Piyade”yi yazdığın için, eline sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık…
Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazılarını gülerek okudum. “Acı acı gülmek” deyimi vardır ya, işte öyle, acı acı güldüm.
Bir yazında anlattığın olayın sonunda, tıpkı halkımızın ağzıyla “Güler misin, ağlar mısın?” diyorsun. Yazılarını okurken , içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum. Üstelik, otuz yıl önceleri , askeri mahkemeler ve sıkıyönetim mahkemeleri önünde yargılanışımı da anımsadım. Hemen hemen aynı şeylerdi başımıza gelenler. Yalnız arada otuz yıllık zorunlu bir takvim ilerlemesi olduğu için, bizi yargılayanlar çok daha serttiler ve katıydılar. Örneğin sıkı yönetim mahkemesinde bir sanığın bir avukatın savunabilmesi için, buna sıkıyönetim komutanlarının izin vermesi gerekirdi. Sıkıyönetim komutanlarına avukat beğendirmek zordu. Bu yüzden avukatlar, sıkıyönetim sanıklarının avukatlığını almak istemezlerdi. Seksen yaşındaki babam, avukat yazıhanelerini kapı kapı dolaşıp beni savunacak avukatı boşu boşuna aramıştı…
….bence Sakıncalı Piyade’nin gülmece olarak başarısı, yaşanmış olaylardaki gülmeceyi somutlaştırmış olmasıdır. Bu bakımdan Sakıncalı Piyade yakın geçmişimizin en yağlı kara lekesi olan 12 Mart’ın ıcığını cıcığını çıkaran belgesel bir yapıttır…” (Aziz Nesin)
Bayraklı Sınıf Tahakkümü ( Sakıncalı Piyade - Sayfa 15-20)
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Sakıncalı Piyade,
uğur mumcu
12 Eylül Mahkemeleri Dosyaları 1-2
12 Eylül Mahkemeleri Dosyaları 1-2
Kitabı İndirmek İçin Tıklayın
Kitabı İndirmek İçin Tıklayın
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
12 eylül,
Dosyaları,
Mahkemeleri
27 Temmuz 2011 Çarşamba
Çav Bella
İşte bir sabah uyandığımda
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Elleri bağlanmış buldum yurdumun
Her yanı işgal altında
Sen ey partizan beni de götür
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Beni de götür dağlarınıza
Dayanamam tutsaklığa
Eğer ölürsem ben partizanca
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Sen gömmelisin ellerinle beni
Ellerinle toprağıma
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Elleri bağlanmış buldum yurdumun
Her yanı işgal altında
Sen ey partizan beni de götür
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Beni de götür dağlarınıza
Dayanamam tutsaklığa
Eğer ölürsem ben partizanca
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Sen gömmelisin ellerinle beni
Ellerinle toprağıma
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Çav Bella,
devrimci sloganlar,
marşlar,
siyasi sloganlar,
sloganları
Enternasyonal Marşı Sözleri - Türkçe - İngilizce - Almanca - Fransızca
Söz: Eugene Pottier (Paris 1871)
Müzik: Pierre Degeyter (1888)
Enternasyonal
Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm-dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni
Biz başka alem isteriz
Bizi hiçe sayanlar bilsin
Bundan sonra herşey biziz.
Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
Enternasyonal'le kurtulur insanlık
Tanrı, patron, bey, ağa, sultan
Nasıl bizleri kurtarır
Bizleri kurtaracak olan
Kendi kollarımızdır
İsyan ateşini körükle
Zulmü rüzgarlara savur
Kollarının bütün gücüyle
Tavı gelen demire vur
Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
Enternasyonal'le kurtulur insanlık
Hem fabrikalar, hem de toprak
Her şey emekçinin malı
Tufeyliye tanımayız hak
Her şey emeğin olmalı
Müzik: Pierre Degeyter (1888)
Enternasyonal
Uyan artık uykudan uyan
Uyan esirler dünyası
Zulme karşı hıncımız volkan
Bu ölüm-dirim kavgası
Yıkalım bu köhne düzeni
Biz başka alem isteriz
Bizi hiçe sayanlar bilsin
Bundan sonra herşey biziz.
Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
Enternasyonal'le kurtulur insanlık
Tanrı, patron, bey, ağa, sultan
Nasıl bizleri kurtarır
Bizleri kurtaracak olan
Kendi kollarımızdır
İsyan ateşini körükle
Zulmü rüzgarlara savur
Kollarının bütün gücüyle
Tavı gelen demire vur
Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık
Enternasyonal'le kurtulur insanlık
Hem fabrikalar, hem de toprak
Her şey emekçinin malı
Tufeyliye tanımayız hak
Her şey emeğin olmalı
Hey Göklere
Hey göklere duman durmuş dağlar hey
Değirmenin üstü her gün yel olmaz
Dinle ağa dinle paşa dinle bey
Sen söylersin o susar mı bell’olmaz
Değirmenin üstü her gün yel olmaz
Dinle ağa dinle paşa dinle bey
Sen söylersin o susar mı bell’olmaz
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Devrimci Marşlar
22 Temmuz 2011 Cuma
Erkeklerin gösterimden kalkmayan vahşeti
Hatay'ın Dörtyol İlçesi'nde işsiz eşi tarafından terk edilen 21 yaşındaki C.S. baba evinde aile meclisi kararıyla öldürüldü.
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
töre cinayeti
18 Temmuz 2011 Pazartesi
Zabıta - işportacı savaşı
Zabıta - işportacı savaşı
Kızılay'daki Yüksel Caddesi ile Konur ve Karanfil sokaklarda tezgah açmak isteyen işportacılarla Çankaya Belediyesi zabıta ekipleri arasında kavga çıktı.
Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık'ın Mülkiyeliler Birliğinde Yüksel Caddesi ile Konur ve Karanfil sokaklarda dükkanları bulunan esnaflarla yaptığı toplantının ardından zabıta ekipleri, Yüksel Caddesi ile Karanfil Sokak'ın kesiştiği noktada beklemeye başladı.
Zabıta - işportacı savaşı
Kızılay'daki Yüksel Caddesi ile Konur ve Karanfil sokaklarda tezgah açmak isteyen işportacılarla Çankaya Belediyesi zabıta ekipleri arasında kavga çıktı.
Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık'ın Mülkiyeliler Birliğinde Yüksel Caddesi ile Konur ve Karanfil sokaklarda dükkanları bulunan esnaflarla yaptığı toplantının ardından zabıta ekipleri, Yüksel Caddesi ile Karanfil Sokak'ın kesiştiği noktada beklemeye başladı.
Zabıta - işportacı savaşı
16 Temmuz 2011 Cumartesi
Gel.io | http://www.izlesene.com/video/yilmaz-guney/3191495
Gel.io | http://www.izlesene.com/video/yilmaz-guney/3191495: "-
yılmaz güney video
Twitter Retweet ilginç içerik - Twitter AforizmalarıTwitter Gündemi
yılmaz güney video
Twitter Retweet ilginç içerik - Twitter AforizmalarıTwitter Gündemi
Stockholm Sendromu ve Hegel'in köle-efendi diyalektiği
Demokrasi ve özgürlük, öncelikle korkmaması için gerekli olanakların sağlanmış olduğu bireylerin gerçekleştirebilecekleri bir ütopyadır. Korkması için her şeyin hazır olduğu bir bilincin köleleşmemesi olanağı yoktur.
Mutluhan İzmir- Psikiyatrist
Bilim Teknoloji- Stockholm Sendromu olarak da adlandırılan, sert otorite figürü ile sertliğe maruz kalan birey arasındaki, bireyin teslimiyetçi bir tutum sergilediği ilişki biçimini, Hegel’in iki yüzyıl önce tariflediği köle-efendi diyalektiği
Mutluhan İzmir- Psikiyatrist
Bilim Teknoloji- Stockholm Sendromu olarak da adlandırılan, sert otorite figürü ile sertliğe maruz kalan birey arasındaki, bireyin teslimiyetçi bir tutum sergilediği ilişki biçimini, Hegel’in iki yüzyıl önce tariflediği köle-efendi diyalektiği
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
diyalektiği,
hegelin,
köleefendi,
sendromu,
stockholm
11 Temmuz 2011 Pazartesi
Linç kültürü hukuk ve demokrasiyi eziyor - Can Ataklı
Sevgili okurlar; şu işe bakın ki yüzde 50 ile üçüncü kez seçim zaferi kazanan AKP bunun keyfini çıkaramıyor. Kimbilir belki de yüzde 50 yetmiyor. İstiyor ki karşısında hiç kimse kalmasın, kimse ağzını açamasın, varlık gösteremesin. Yoksa hiç yoktan CHP ile uğraşıp sorun çıkarmaya neden kalksın ki? Dikkat ediyor musunuz, yandaşlar da işin keyfini çıkarmak yerine seçimden beri sadece CHP ile uğraşmayı tercih ettiler ve devam ediyorlar.
Sorunu anlamak
Sorunu anlamak
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
gazete köşe yazıları,
Köşe Yazarları,
köşe yazısı,
Makaleler
10 Temmuz 2011 Pazar
Kitap Özetleri, Kitap Özeti: Bir Türk Sosyal Demokratı - İsmail Cem
Kitap Özetleri, Kitap Özeti: Bir Türk Sosyal Demokratı - İsmail Cem: " 'Bir Türk Sosyal Demokratı' Yazar Ozan Örmeci, son kitabı Bir Türk Sosyal Demokratı- İsmail Cem ile Cem'in biyografisi çerçevesinde Tü..."
kitap özetleri, kitap özeti, kitaplar, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
kitap özetleri, kitap özeti, kitaplar, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
İLHAN SELÇUK - Kabadayı ile Külhanbeyi
Kabadayı ile Külhanbeyi...
Aydınlığın Bilgesi İlhan Selçuk'un 12 Mart 2006 tarihli yazısı tarihli yazısı:
PENCERE
İLHAN SELÇUK
Kabadayı ile Külhanbeyi...
İnsanlar gibi sözcükler arasında da akrabalık vardır...
Sözgelimi “kabadayı” ile “külhanbeyi” hısım sayılırlar...
Kabadayı sözcüğü insanın bilincinde elbet daha olumlu bir yankılanma yaratır...
Ya külhanbeyi?..
Osmanlı’nın İstanbul’un fethinden sonra ilk yaptığı hamam Gedikpaşa’ymış...
Hamamın külhanını mesken tutan yersiz yurtsuz takımı nasıl anılmış?..
Külhanbeyi!..
Aydınlığın Bilgesi İlhan Selçuk'un 12 Mart 2006 tarihli yazısı tarihli yazısı:
PENCERE
İLHAN SELÇUK
Kabadayı ile Külhanbeyi...
İnsanlar gibi sözcükler arasında da akrabalık vardır...
Sözgelimi “kabadayı” ile “külhanbeyi” hısım sayılırlar...
Kabadayı sözcüğü insanın bilincinde elbet daha olumlu bir yankılanma yaratır...
Ya külhanbeyi?..
Osmanlı’nın İstanbul’un fethinden sonra ilk yaptığı hamam Gedikpaşa’ymış...
Hamamın külhanını mesken tutan yersiz yurtsuz takımı nasıl anılmış?..
Külhanbeyi!..
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
gazete köşe yazıları,
Köşe Yazarları,
köşe yazısı
Herkesin 'huzuru' aradığı, 'huzur' dediği şey farklı.
Türkiye'nin bitmeyen arayışı
Herkesin 'huzuru' aradığı, 'huzur' dediği şey farklı. Türkiye'nin gündemi ise aşikâr; kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, gürültüsüz bir gün yok! Merkezi Avustralya'nın Sydney kentinde bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün, 'Küresel Barış Endeksi'nin 2011 yılı sonuçları da bunu doğruluyor. Türkiye, 153 ülke arasında 127. sırada. Üstelik Küresel Barış Endeksi, 2007 yılından beri yayımlanıyor ve Türkiye her yıl geriliyor.
Ali Deniz Uslu
Yaşam-Dergi - Huzur nerede? İslam’da mı, isyanda mı? Sağda mı solda mı? İçimizde mi, sevdiğimizde mi yoksa bir hayal mi? Pek çok mezar taşına “huzur içinde yatsın” denmesinin sebebi de belki bu dünyada huzurun olmaması! Kim bilir? Ama toprağın altındaki faili meçhullerin huzursuzlukla çürüyen bedenlerine ne demeli? Gerçekleri örtbas etmenin huzursuzluğunu vicdanlarına sığdıranlara peki, ya da “orantılı” şiddetin getirdiği acıların mirasına? Evet, huzursuzluk mirasımız ve büyüyor. Elbette herkesin “huzuru” aradığı, “huzur” dediği şey farklı. Gündemimiz ortada. Kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, kavgasız, gürültüsüz bir gün yok! Çok mu karamsar bu tablo? Değil, belki de biz alıştığını sevenlerdeniz. Yani huzursuzlukla besleniyoruz. Bununla
Herkesin 'huzuru' aradığı, 'huzur' dediği şey farklı. Türkiye'nin gündemi ise aşikâr; kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, gürültüsüz bir gün yok! Merkezi Avustralya'nın Sydney kentinde bulunan Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün, 'Küresel Barış Endeksi'nin 2011 yılı sonuçları da bunu doğruluyor. Türkiye, 153 ülke arasında 127. sırada. Üstelik Küresel Barış Endeksi, 2007 yılından beri yayımlanıyor ve Türkiye her yıl geriliyor.
Ali Deniz Uslu
Yaşam-Dergi - Huzur nerede? İslam’da mı, isyanda mı? Sağda mı solda mı? İçimizde mi, sevdiğimizde mi yoksa bir hayal mi? Pek çok mezar taşına “huzur içinde yatsın” denmesinin sebebi de belki bu dünyada huzurun olmaması! Kim bilir? Ama toprağın altındaki faili meçhullerin huzursuzlukla çürüyen bedenlerine ne demeli? Gerçekleri örtbas etmenin huzursuzluğunu vicdanlarına sığdıranlara peki, ya da “orantılı” şiddetin getirdiği acıların mirasına? Evet, huzursuzluk mirasımız ve büyüyor. Elbette herkesin “huzuru” aradığı, “huzur” dediği şey farklı. Gündemimiz ortada. Kavga, gürültü, feryat, figan... Tartışmasız, sataşmasız, kavgasız, gürültüsüz bir gün yok! Çok mu karamsar bu tablo? Değil, belki de biz alıştığını sevenlerdeniz. Yani huzursuzlukla besleniyoruz. Bununla
9 Temmuz 2011 Cumartesi
Modern Türkiye'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: Ahmet Taner Kışlalı - Aşmak İçin Ulaşmak Gerekir K...
Modern Türkiye'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: Ahmet Taner Kışlalı - Aşmak İçin Ulaşmak Gerekir K...: "Bugün 30 Ağustos; yani Büyük Zafer’in yıldönümü. Niçin öyle? Anadolu Aydınlanma Devrimine olanak veren bir önemli adım olduğu için. Öyley..."
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar
Ahmet Taner Kışlalı'nın son yazısı
***
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
ahmet taner kışlalı,
son yazısı
Uğur Mumcu - Sahte Milliyetçiler
Yabancılar ayıp olmasın diye, bizim gibi ülkeler için “gelişmekte olan ülkeler” derler! Aslına bakarsanız, bizim adımız “az gelişmiş ülke”dir. Ünlü Fransız bilim adamı Mourice Duverger, bizim gibi ülkeler için “proleter uluslar” kavramını kullanıyor. Duverger, Türkçe’ye “Politikaya Giriş” adıyla çevrilen özlü incelemesinde:
- Burjuva milletlerle, proleter milletler arasındaki fark, 18. yüzyıl Avrupası’nda aynı ülkenin burjuvazisi ile proleteryası arasındaki fark kadar büyüktür, demektedir. “Proleter uluslar”, sanayi devriminin dışında kalan, tarımı ilkel, enerjisi ve makine üretimi yetersiz, buna karşılık ticaret burjuvazisi gelişmiş, ulusal geliri düşük toplumlar demektir.
- Burjuva milletlerle, proleter milletler arasındaki fark, 18. yüzyıl Avrupası’nda aynı ülkenin burjuvazisi ile proleteryası arasındaki fark kadar büyüktür, demektedir. “Proleter uluslar”, sanayi devriminin dışında kalan, tarımı ilkel, enerjisi ve makine üretimi yetersiz, buna karşılık ticaret burjuvazisi gelişmiş, ulusal geliri düşük toplumlar demektir.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Milliyetçiler,
Sahte,
uğur mumcu
Uğur Mumcu - Sesleniş
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Sesleniş,
uğur mumcu
Uğur Mumcu - Sorumlu Olmak
Demokratik toplumlarda bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı yapılmış sayılır. Bu bilinç yerleşmedikçe haksızlıkların adaletsizliklerin önüne geçmeye olanak bulunamaz. - Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.. felsefesi toplumun bütün bireylerini sarar ve bir çok insan:
- Adam sen de.. bencilliği ve bireyciliğiyle yetişir. Herkes kendi küçük dünyasının kabuklarında, sessiz sedasız yaşamayı hüner sayar.
- Adam sen de.. bencilliği ve bireyciliğiyle yetişir. Herkes kendi küçük dünyasının kabuklarında, sessiz sedasız yaşamayı hüner sayar.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Köşe Yazıları,
Sorumlu Olmak,
uğur mumcu
Uğur Mumcu - Atatürkçülük Ne Demektir
Atatürkçülük, kısaca ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir kurtuluş savaşını başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir.
Amacımız, ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve ulusal tam bağımsızlığımızı sağlamaktır. Buna engel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun hiç duraksamadan çarpışırız ve başarı kazanırız. Bu konuda karar ve inancımız kesindir. Atatürkçülüğü, tam bağımsızlık inancından ayırmanın ve çok yönlü uluslararası ipotekleri Atatürkçülük adına savunmanın hiç olanağı yoktur. Kurtuluş Savaşı’nın başlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün programlarına dayanağı, şu iki temeldir: Tam bağımsızlık, kayıtsız koşulsuz ulusal egemenlik!..
Amacımız, ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve ulusal tam bağımsızlığımızı sağlamaktır. Buna engel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun hiç duraksamadan çarpışırız ve başarı kazanırız. Bu konuda karar ve inancımız kesindir. Atatürkçülüğü, tam bağımsızlık inancından ayırmanın ve çok yönlü uluslararası ipotekleri Atatürkçülük adına savunmanın hiç olanağı yoktur. Kurtuluş Savaşı’nın başlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün programlarına dayanağı, şu iki temeldir: Tam bağımsızlık, kayıtsız koşulsuz ulusal egemenlik!..
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Atatürkçülük,
Ne Demektir,
uğur mumcu
Uğur Mumcu - Hoş Gelişler Ola
“Mehter Müziği” ni çoğumuz severiz. “Mehter Takımı” bizlere, Osmanlı İmparatorluğu’nun fetihlerini, savaşlarını ve utkularını anımsatır. İki adım yürüyüp durmak ve bir sağa, bir sola baş döndürerek yürümek de “düm teke düm teke” inleyen davul sesleri arasında “ceddim baba, ceddim dede” diye marşlar söylemek, bizleri Fatihler’in, Yavuzlar’ın, Kanuniler’in günlerine götürür.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
uğur mumcu,
Uğur Mumcu yazıları
Bolşevik devriminde Çanakkale Destanı ve Sevr - Sabahattin Önkibar
Komünizmle mücadele adına başıma neler gelmedi ki! Henüz 17 yaşımda okuduğum İstanbul’daki Vatan Lisesi’nden kovuldum.
Yetmedi, lise sonrası girdiğim Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden atıldım.
Dahası, Eğitim Enstitüsü sonrası kazandığım Siyasal’dan mezun olana kadar sayıca bizim beş mislimiz olan komünistlerden habire dayak yedim.
Oysa bugün geriye baktığımda iyi ki Bolşevikler 1917’de devrim yapmış noktasındayım.
Dahası, birkaç gün önce Kızılay’da ABD’yi protesto eden komünistlere alkış da tuttum.
Yok yok, hâşâ komünist falan olmuş değilim.
Yetmedi, lise sonrası girdiğim Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden atıldım.
Dahası, Eğitim Enstitüsü sonrası kazandığım Siyasal’dan mezun olana kadar sayıca bizim beş mislimiz olan komünistlerden habire dayak yedim.
Oysa bugün geriye baktığımda iyi ki Bolşevikler 1917’de devrim yapmış noktasındayım.
Dahası, birkaç gün önce Kızılay’da ABD’yi protesto eden komünistlere alkış da tuttum.
Yok yok, hâşâ komünist falan olmuş değilim.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
bolşevik,
çanakkale,
destanı,
devriminde,
köşe,
sabahattin Önkibar,
sevr,
yazısı
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Günün Bedava Gazete Manşetleri
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Günün Bedava Gazete Manşetleri: "Gazetelerde Bugün Cumhuriyet, tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesi üzerine başlayan yemin krizinin seçimden bir ay sonra çözüm ..."
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
İnsanlık, Sivas'ı da Maraş'ı da Çorum'u da unutmayacaktır.
"Oy Madımak" Hüzünlü Bir Ağıt
2 Temmuz günüyle birlikte hafızalarımıza kazınan Sivas olaylarının yıldönümünü 18. defa geride bıraktık. Tüm çabalara rağmen, vicdanının sesine kulaklarını kapamadıkça insanlık, Sivas'ı da Maraş'ı da Çorum'u da unutmayacaktır.
Sadık Çelik
Bu sene valilikten Madımak önünde anma etkinliği yapılmasına izin çıkmadı. Buna rağmen 2 Temmuz günü otele doğru yürüyen kalabalığı polis biber gazı sıkarak dağıttı.
2 Temmuz günüyle birlikte hafızalarımıza kazınan Sivas olaylarının yıldönümünü 18. defa geride bıraktık. Tüm çabalara rağmen, vicdanının sesine kulaklarını kapamadıkça insanlık, Sivas'ı da Maraş'ı da Çorum'u da unutmayacaktır.
Sadık Çelik
Bu sene valilikten Madımak önünde anma etkinliği yapılmasına izin çıkmadı. Buna rağmen 2 Temmuz günü otele doğru yürüyen kalabalığı polis biber gazı sıkarak dağıttı.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
ağıt,
hüzünlü,
oy madımak
8 Temmuz 2011 Cuma
Tarihe gömülemez
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in "Zamanaşımına uğramasına izin vermem" diyerek sorumlu savcılar ve yargıçlar hakkında açtırdığı 'idari' dava, HSYK'de 'oybirliğiyle' aklanma kararıyla sonuçlandı
Türkiye’nin ilk ve tek kontrgerilla davasının, “derin devlet”le hesaplaşma iddiasındaki Ergenekon davasının başladığı gün (20 Ekim 2008) zamanaşımından düşmesi kamuoyunda büyük yankı yaratmıştır. Medyada çıkan haberlerin ardından birçok köşe yazarı da zamanaşımı konusunu köşesine taşıyarak tepki gösterir. Bazıları da 16 Mart davasının bu şekilde sonuçlanmasının Ergenekon davasına zarar verdiğini yazıp çizer. Türkiye’de Ergenekon üzerinden derin devletle hesaplaşıldığı algısı yara almıştır. Tam bu aşamada dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin girer devreye... Şahin, bu karardan rahatsız olduğunu açıklar. Beyazıt’ta yedi öğrencinin öldürüldüğü olaya “bizzat tanıklık ettiğini, hatta yaralı bir öğrenciyi ambulansa kadar taşıdığını” anlatarak “Bu davanın zamanaşımına uğramamasına izin vermem” der. Zamanaşımı kararı veren yargıçlar hakkında idari soruşturma açılır. Adalet Bakanlığı müfettişleri inceleme sonucu, sorumlu buldukları yargı mensupları hakkında rapor hazırlarlar ve konu HSYK’ye taşınır. Gelişmeler kamuoyuyla da anında paylaşılır hep. Ancak her nedense, HSYK’nin yargıç ve savcıları “oybirliğiyle akladığına” ilişkin haber medyanın yoğun gündemi arasında kaybolup giderken, konu üzerinde kimsenin sesi çıkmaz. HSYK’de Adalet Bakanı ve müsteşarının da olduğuna dikkat çeken ve “demek ki aklama müessesesi oluşturmuşlar” yorumunu yapan Alptekin, şunları söylüyor:
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
davası,
derin devlet,
Ergenekon
Kilometre taşı oldu
Türkiye'deki önemli davaların dosyaları da 16 Mart katliamının delilleri arasındadır artık...
Avukatlar alalade bir cinayet davası gibi TCK 450. maddeden açılan davayı “kontrgerilla davasına dönüştürme” gayreti içine girerler. Bunun için de ellerinde dayanak yapabilecekleri çok önemli bir karar vardır. Bunun için de ellerinde dayanak yapabilecekleri çok önemli bir karar vardır, “Her ne kadar mevcut yargılama sırasında faillere ulaşılmamışsa da..” der Sıkıyönetim Mahkemesi, “bu eylem sıradan bir cinayet eylemi olmayıp gayri muayyen kastla Türkiye ahalisini birbiri aleyhine silahlı mukateleye teşvik amacıyla işlenmiş siyasi bir eylemdir...” Bu kararın çok isabetli ve ciddi bir karar olduğuna dikkat çekiyor Cem Alptekin. Ardından da ekliyor: “Biz bu yargı kararından ve o aşamada toplanan diğer delillerden yola çıkıp, bu eylemin TCK’nin 149. maddesi ile yaptırıma bağlanan bir eylem olduğunu, sanıklara bu suçla ilgili ek savunma hakkı verilmesi gerektiğini, ayrıca 1 Mayıs ve Bahçelievler katliamı, Abdi İpekçi cinayeti ve 12 Eylül’de açılan Ankara ana MHP davasının dosyalarıyla fiil ve fail irtibatının olduğunu belirtip celbini talep ettik mahkemeden ve bu taleplerimizi kabul edince davamızın seyri ve niteliği o gün itibarıyla değişmiş oldu.”
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
16 Mart katliamı
Yargılanan ilk Gladio eylemi
Beyazıt'ta dersten çıkan öğrencilerin üzerine 33 yıl önce bomba atılmış, 7 üniversitelinin öldüğü olayda 41 öğrenci de yaralanmıştı
Olayın olduğu tarihte İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyde Cem Alptekin. 16 Mart 1978 günü son dersleri boş olduğu için merkez binadan erken çıkıp toplanma yerleri olan Süleymaniye’ye geçerler. (Okula hakim olan sağ görüşlü öğrenciler yüzünden topluca gelip gitmektedirler.) Hava kapalı ve pusludur. Orada son dersteki arkadaşlarının gelmesini beklerken büyük bir patlama duyarlar. Önce gök gürültüsü sanırlar. Ama acı haber Süleymaniye’ye de ulaşır. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde öğrencilerin üzerine “bomba atılmış, hemen ardından da öğrenciler silahla taranmıştır”...Beyazıt’a doğru koşarlar, arkadaşları dört biryana düşmüş, yerler kan gölüdür... Hemen yardıma koşarlar, yaralı arkadaşlarını hastanelere taşırlar. Saldırganların peşine düşmesi gereken polis de her nedense hastanededir. “Hastanede zanlı aranır mı? Yaralı arkadaşlarımıza zanlı muamelesi yaparak, onları gözaltına almak için her türlü baskıyı reva gören bir polis uygulamasıyla karşılaştık” diye anlatıyor o günü avukat Cem Alptekin...
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
eylemi,
Gladio,
ilk,
Yargılanan
Tarihe geçen davalar : İnsanlık, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…
Tarihe geçen davalar
Kimisi bağnaz dinci, kimisi ırkçı, kimisi siyasal nedenlerle suçlananların yaptıkları savunmalar, insanlık tarihinin belleğinde birer aydınlanma belgesi olarak yer almıştır.
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…- İnsanlık tarihi boyunca unutulmayan büyük davalar vardır.
Kimisi bağnaz dinci, kimisi ırkçı, kimisi siyasal nedenlerle suçlananların yaptıkları savunmalar, insanlık tarihinin belleğinde birer aydınlanma belgesi olarak yer almıştır. Onları suçlayan savcılar ve onları mahkûm eden özel mahkemeler ise olumsuz yönleriyle ve kimi zaman lanetlenerek tarihe geçmiştir.
Kimisi bağnaz dinci, kimisi ırkçı, kimisi siyasal nedenlerle suçlananların yaptıkları savunmalar, insanlık tarihinin belleğinde birer aydınlanma belgesi olarak yer almıştır.
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…- İnsanlık tarihi boyunca unutulmayan büyük davalar vardır.
Kimisi bağnaz dinci, kimisi ırkçı, kimisi siyasal nedenlerle suçlananların yaptıkları savunmalar, insanlık tarihinin belleğinde birer aydınlanma belgesi olarak yer almıştır. Onları suçlayan savcılar ve onları mahkûm eden özel mahkemeler ise olumsuz yönleriyle ve kimi zaman lanetlenerek tarihe geçmiştir.
7 Temmuz 2011 Perşembe
Kitap Özetleri, Kitap Özeti: O Büyülü İnsanlar - Zeynep Oral
Kitap Özetleri, Kitap Özeti: O Büyülü İnsanlar - Zeynep Oral: "'Bunları herkes bilsin diye yazıyorum' İnsanı 'insan' kılan çağdaş ve evrensel değerleri yüceltmek için gazetecilik yapıyor. Bunu herkes..."
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
6 Temmuz 2011 Çarşamba
Uzlaşma Kültürü... - Hikmet Çetinkaya Köşe Yazısı
Yazı masamın başındayım... Gündem yoğun. Siyaset mi yazsam yoksa gazetelerin manşetinden düşmeyen şike depremini mi?
Yok yok!
Yağmalanan koylarımızı mı, büklerimizi mi, çokuluslu altın avcılarını mı, kentlerden sağlanan rantı mı, yoksa Başbakan Erdoğan’ın yangına körükle giden sözlerini mi:
“Tükürdüklerini yalayacaklar!”
Kimler yalayacak tükürdüklerini?
Meclis’e girdikleri halde yemin etmeyen CHP milletvekilleri...
Yok yok!
Yağmalanan koylarımızı mı, büklerimizi mi, çokuluslu altın avcılarını mı, kentlerden sağlanan rantı mı, yoksa Başbakan Erdoğan’ın yangına körükle giden sözlerini mi:
“Tükürdüklerini yalayacaklar!”
Kimler yalayacak tükürdüklerini?
Meclis’e girdikleri halde yemin etmeyen CHP milletvekilleri...
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
hikmet çetinkaya,
Köşe Yazıları,
makale
4 Temmuz 2011 Pazartesi
Azim ve İnat Arasında Ne Fark Vardır?.. - Erdal Atabek
Üç yaşında bir çocuk, oyuncakçı dükkânında tepinmeye başladığı zaman anne baba birbirlerine bakarlar:
“Gene başladı bizimki”.
Gene başlamıştır.
“Gene başladı bizimki”.
Gene başlamıştır.
Devrim,siyasal,emperyalizm,demokrasi,faşizm
Erdal Atabek,
inat,
ne farkazim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)