Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
Bu toplum, bedeninden hiç eksilmeyen yaralarla yaşıyor…

Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için...




10 Mayıs 2025 Cumartesi

İletişim, Özgürlük ve Otokontrol Üzerine

Başkalarının sizi değerlendirirken yalnızca söylediklerinize değil, daha çok nasıl söylediğinize odaklandığını unutmamak gerekir. Kullandığınız kelimeler, ses tonunuz ve duygusal üslubunuz, mesajınızın içeriğinden daha fazla dikkat çeker. Ne yazık ki, çoğu zaman asıl mesaj ya da olayın bağlamı göz ardı edilir. İnsanlar genellikle yüzeysel yargılara varır. Eğer bu durum farklı olsaydı, belki de daha anlamlı ve yapıcı iletişimler kurabilirdik.




Hayatımda en özgür olduğum anlar, aklıma gelen her şeyi filtresizce söylemek yerine, önce kendi içimde tarttığım zamanlardı. Çünkü düşüncelerimi dış dünyaya aktarmadan önce kendi zihnimin mahremiyetinde özgürce işleyebilmek, insanı gerçekten özgürleştirir. Zihniniz, öfkenizi, kahkahalarınızı ya da en derin duygularınızı özgürce yaşayabileceğiniz bir sığınaktır. Ancak, her aklınıza geleni söylemek özgürlük değildir. Gerçek dünyada her doğruyu her an söylemek mümkün olmaz; çünkü dünya, her zaman doğruları kaldırabilecek bir yer değildir. Tarih boyunca, doğruları söyleyenler genellikle en çok eziyet çekenler olmuştur. Doğruyu söylemekten vazgeçin demiyorum, ama bunun doğru zamanı, mekânı ve muhatabı vardır. Aksi takdirde, yanlış anlaşılmalar ya da agresif tepkilerle karşılaşabilirsiniz. İnsanlık tarihi, hakikate en çok zarar verenlerin, ona en az tahammül edenler olduğunu gösteriyor.

Eski bir hikâyede, bir bilginin yanına cahil bir adam gelir ve ondan Yaratıcı’yı ispatlamasını ister. Bilgin, tek kelime etmeden kalkar ve oradan uzaklaşır. Bu hikâyeden iki ders çıkar: İlk olarak, kiminle neyi tartıştığınıza dikkat etmelisiniz. Herkes mantık ve muhakeme yeteneğine sahip değildir; bu yüzden her ortamda her konuyu açmak verimli olmayabilir. İkinci olarak, aklımıza gelen her soruya ya da düşünceye takılıp kalarak enerjimizi boşa harcamamalıyız. Bazen en iyisi, gereksiz tartışmalardan uzak durmaktır.
İnsanlar sosyal varlıklar olarak, başkalarının zihninde bıraktıkları izlenimi iyi yönetmelidir. Anlık öfke, heyecan ya da alkış gibi duygusal tepkilerle yanlış bir imaj yaratmamak için dikkatli olmalıyız. Çünkü sözlerimiz unutulmaz; uzun vadeli etkiler bırakır. Örneğin, bir liderde anlık duygu patlamaları, düşünülmemiş fikirler ya da aşırılık görüyorsanız, bu onun liderlik yetkinliğini sorgulamanız için bir işaret olabilir. Son zamanlarda insanların liderler için “bizden biri” demesi beni düşündürüyor. Ben bir liderin bana benzemesini değil, benden daha bilgili, soğukkanlı, öngörülü ve çalışkan olmasını isterim. “Bizden biri” gibi görünen bir lider, bazen sıradanlıktan öteye geçemeyebilir. Bir lider, davranışları, konuşması ve hatta giyimiyle örnek olmalıdır; çünkü o, sadece bizi değil, dışarıda da temsil eder.

Bir başka önemli nokta, insanların sadece hoşlarına gidecek cevapları almak için soru sormaları yerine, daha anlamlı ve yerinde sorular yöneltmesi gerektiğidir. Her sorunun bir zamanı ve muhatabı vardır. Günümüzde bile, eski zamanlardan kalan hikâyeler ve atasözleri bize bunu hatırlatır. En zor ama en önemli şey, sürekli karar verme sürecinde kendimizi kontrol edebilmektir. Otokontrol, hem bireysel hem de sosyal hayatımızda huzur ve başarı getirir. Bu, kendimizi frenlemeyi öğrenmekle başlar. Eğer bu disiplini sağlayabilirsek, iletişimimiz de ilişkilerimiz de daha sağlıklı ve yapıcı olur.

Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar -- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder