Dünya adaletsiz mi? Evet, ama suç sadece zalimlerde mi? Kısmen. Asıl mesele, kötülüğün değil, sessizliğin ve kayıtsızlığın gölgesinde yatıyor. Adaleti sağlamak zor mu? Hakikati görmek, doğru yolu bulmak ne kadar güç olabilir? Toplumda bu yolu aydınlatacak cesur yürekler, inkılapçılar yok mu? Elbette var. Herkes onların varlığını biliyor. Sorun, bu iyi insanların azlığında değil, kalabalıkların kendi önlerine koyduğu engelde.
İnsanlar haklarını aramıyor. Tarihin akışını değiştirecek düşünceler, düşünürler, iyi kalpler mevcut. Ama onları durduran ne? Cehalet. İnsanlar hak aramak yerine gözlerini kapatmayı seçiyor. Bilmek istemiyorlar, çünkü bilmekten korkuyorlar. Bu korkunun kaynağı ise zalimler. Ancak zalimden korkan, zalim kadar suçludur. Kötülüğün asıl besin kaynağı, haklarını aramayan, bilmekten kaçan insanlardır. Cehalet, sadece bireyi değil, zalimlere güç vererek tüm toplumu yaralar.
Bilgisizlik korkunun temeli, ama bilgi edinme çabası da göremiyoruz. Dünya çapındaki adaletsizliğin kökeninde, aynı ölçüde yaygın olan cehalet yatıyor. Her şeyi değiştirebilecek aydınlanmış insanlar var, ama onlara ihtiyaç duyanlar bu ışığa bakmıyor. Hatta ışık gördüklerinde yüzlerini karanlığa çeviriyorlar. Işıktan korkanlar, adaletsizliğin en büyük destekçisi.
Adaleti Hak Etmek
Tek bir kararlı insan bile dünyayı değiştirebilir. Ama o insan neden harekete geçmiyor? Çünkü cahilin kayıtsızlığı, zalimlere hayranlıkla bakanların tepkisizliği onu durduruyor. İnsanlar televizyonda kendi haklarını gaspedenleri izliyor, israfa özeniyor, adaletsiz bir düzenin hayatlarını tüketmesine izin veriyor. Kısa vadeli rahatlık uğruna, uzun vadeli sömürüye razı oluyor. Bu manzara, aydınlıkçıların mücadele azmini köreltiyor. Uğruna savaşacakları insanlar, ters yöne koşarken, iyi kalpliler ne yapabilir?
Zalimlere isyan etmeyen bir toplum, devrimi hak eder mi? Düşünürler, sömürünün gönüllü kölesi olanlara el uzatmaz. Dünyanın kötüler yüzünden adaletsiz olduğunu sanmayın; asıl mesele, çoğunluğun bu adaletsizliğe rıza göstermesi. Sessiz kalan kalabalık, zulmü onaylıyor. Adalet istemeyene adalet götürmek, bir başka kötülük olur.
Adaleti hak etmek için onu talep etmek yeter. Bu talep, sözle ve yaşamla dışa vurulmalı. Adalet arzusu içimizde hapsolursa, kendimize eziyet ederiz. Adaletsizlik dışarıda; o yüzden talebimizi de dışarı taşımalıyız. Adaletten korkmak, insanı sefalete sürükler. Adaleti talep etmekten korkmak, gönüllü yok oluştur. Bu korku cehaletten beslenir. İşte bu yüzden toplumu aydınlatmak, eğitimi bir dava haline getirmek, en büyük görevimizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder